Yumuşacık öpüşlerle düşlere gebe Uykulara varmadım hiç. Bir gün olsun pembe uykularımdan Mavi bir erkek Uğrun uğrun öperek Kaldırmadı beni
Sayfa 33 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Bir kadının rahmini donatmak için bir krallığı yerle bir mi edeyim? Senin kutsal rahmin, sana gebe kalan nurlardır. Ağaçlar ve meyvelerin içinde senin kutsal bedenin var."
"Evet vakit güzelliklerin yeşerme vakti yine. Vakit gebe yine."
Sayfa 80 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Gök Türkler, Hunların bir boyudur. Komşu devlet tarafından saldırıya uğradı. Küçük büyük, kadın erkek herkes öldürüldü. Sadece bir oğul sağ kaldı. Küçük olduğu için askerler öldürmeye kıyamadılar. Kollarını ayaklarını keserek bir bataklığın içine attılar. Bir dişi kurt vardı. Her et getirişinde hepsini ona yedirip besledi. Bundan sonra kurtla çocuk münasebette bulundular. Kurt gebe kaldı. O komşu ülkenin kralı çocuğun yaşadığını duydu. Tekrar adam gönderip öldürtmek istedi. Askerler tam çocukla kurdu öldürecek iken, kurt doğaüstü güçleri olduğu için denizin doğusunda bulunan dağa uçarak gidip kondu. Bu dağ Kao-ch 'ang (Turfan) 'ın kuzeybatısında idi. Da­ğın içinde mağaraya benzeyen oyuk vardı. Kurt onun içine girdi. 200 li (yaklaşık 100 km kare lik) den fazla bir alanda bol otlu bir yerle karşılaştı. Burada on tane erkek çocuk doğurdu. Bunlar büyüdüklerinde dışarıdan evlendiler. A-shih-na, bunlardan birinin adıdır. Birkaç nesil geçince çoğaldılar. Hep birlikte oradan çıkarak Altay Dağları'nın güney eteklerine yerleştiler. Juan juan'ların demir işleriyle uğraştılar. Altay Dağları'nın şekli miğfere benzediği için, miğfere de onların dilinde Türk dendiği için unvanları Türk oldu.
Kerem Gibi
Ben diyorum ki ona: Kül olayım Kerem gibi yana yana. Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.. Hava toprak gibi gebe. Hava kurşun gibi ağır. Bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum. 1930
Sayfa 189Kitabı okudu
Reklam
"Oğulları her gece diskolarda, et peşinde. Kız arkadaşlarını gebe bırakır, evlilik dışı çocuk sahibi olurlar ama kimse ağzını açıp bir şey söylemez. Eh, delikanlılar eğleniyorlar işte! Ben tek bir hata yaparım ve ansızın herkes nang, namus diye cıyaklamaya başlar; ömrümün sonuna kadar da başıma kakar. "
Olur ya devran döner sen bana yaşattığı'n yerine , ben ise çektiklerimi yaşarsın Unutma hayat bu sürprizlere gebe
Kadın gebelik döneminde de gayet hareketli ve aktif olmalıdır. Hareket halindeki beden tıpkı bir dinamo gibi kendi kendine elektrik üretir ve üretim de çocuğun gelişiminde önemli rol oynar. Elbette hareketlilikle elde edilen enerji de tek başına yeterli değildir gebe kadın için... İşte tam bu noktada devreye erkek girer. Doğum süreci genel
"Gözlerini kaçırdığın an düşmüştüm kirpiklerinden, sadece bir damla gözyaşı ve bin vakte yazılmış anıydım teninde.. hoşçakal haykırışlarım, sende yarına gebe kaldın." İbrahim ÇEKİN
Reklam
Savaş sonrası büyük bir değişimi yakalama şansımız var…Halk iradesine dayalı yönetimlere gebe yeryüzü.İnsanlar doğal olanı bulacak.Artık toplum olarak bilgiyi önümüze almalı ve azimli olmalıyız…
Sayfa 310 - Ruhi dedeKitabı okuyor
Karanlığın alacası makbuldür benim gözümde Koyarsın hayallerini de avucuna kimse fark etmeden salarsın alacakaranlığa Gelecek olan aydınlığa yatırımını yaparsın Aydınlık seninle doğsun diye O halde karanlıkların alacası san gebe Ürkme, sen sadece yeniden doğacaksın
Hayat ; her an sürprizlere gebe , sana ne çıkacak bu sürprizden büyük bir bilmece. Bu bilmeceyi asla çözemezsin ömrünce!
İsteklerimiz her daim rekabet içindedir ve çoğunlukla da birbiriyle çelişir, dolayısıyla seçim yaparken temel unsurlar feda edilir. Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır.
Sayfa 12
Kütüğün üzerini karlardan temizledi, oturdu. Bu defa elini gözlerine siper ederek kar tanelerine aşağıdan baktı. “Ne garip böyle bakınca kara gölgeler gibi insana huzur değil ürperti veriyor, fazla değil, başını azcık aşağı oynatsan, gözünün hizasında sevinçlere gebe beyazlık. Buğdaya yorgan, ölülere mezarda huzur, toprağa bereket bu kar, herkesi böyle mutlu eder mi?” diye geçirdi içinden. Yazları köye uğrayan deliyi düşününce, “Herkes için değil, işte benim bakışımda esenlik veren aydınlık, yerde uzanan delinin üzerine yağarken karanlığa dönüşüyor.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.