Namusluluk,insan, vicdanı ile baş başa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmamak demektir. Bu ise emin ol ki mesut olmanın ve iç huzuru ile yaşamanın ilk ve en zaruri şartıdır. Huzur içinde insanca yaşamak istiyorsan bunu yalnız doğrulukla bulabileceğinden emin ol ve şunu bil ki hayatta muvaffak olmak demek doğruluğun ve namusluluğun gösterdiği yolda yürümek suretiyle hedefe varmak demektir. Yoksa herhangi bir şekilde ve herhangi bir vasıta ile servete şöhrete kavuşmak ve mevki sahibi olmak demek değildir. Eğer böyle demek olsaydı yakalanmayan hırsızlara ,takipsiz kalan gaspçı ve katillere muvaffak olmuş adam nazarıyla bakmak lazım gelirdi.
Reklamlarda tanıtıldığı gibi dağların yükseklerindeki temiz su kaynaklarından doldurulmuyor suların çoğu. Tüketim o kadar arttı ki, açılan kuyulardan yeraltı suları çekiliyor. Bu suların tarım, endüstri ve kentsel atıklarla kirlenmiş olması mümkün. Musluk suyunu da işlemlerden geçirip şişeleyerek musluk suyunun yüzlerce katı fiyatla satan şirketler var.
Reklam
Yüzbinlerce dönüm verimli toprak çokuluslu şirketler tarafından tuz-sabun parasına satılıyor veya kiralanıyor. Bu utanmazlık, yerli satılmış elitlerin (tabil o taife, kendine "yerli, milli, milliyetçi" demeyi de elden bırakmaz...) suç ortaklığıyla mümkün oluyor. Bir tür klasik kolonyalizm, yeni giysilerle boy gösteriyor... İyi de o topraklar, üzerinde yaşayan insanları doyurmak, yaşatmak için değil mi?
Entelektüel, gerçeğin safında, yalanin karşısında konumlanır. Radikal eleştiriyi önemser. Radikal olmanın sorunların kökenine inmenin vazgeçilmez koşulu olduğunu bilir. Eleştirinin de eleştirisini yapabilme yeteneğine sahiptir. Hiçbir kiliseye (kuruma) tâbi değildir. Daima ezilen/sömürülen sınıfın safındadır. Bu niteliklerinden ötürü de egemen sınıflar tarafından bir baş belası olarak görülür...
Bilim insanları bilgilerini mülk sahiplerine satmayı marifet sayıyor. Yaptıklarının sonuçlarını sorun etmiyorlar, isteyerek veya istemeyerek yangına körükle gidiyorlar
240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Gerçek bir kaçış öyküsü.
İnsanca yaşamak için sınırlarınızı nereye dek zorlayabilirsiniz? . Erfan... Çevresi çöllerle kaplı bir yerde bulunan küçük bir köy, yazgısına terk edilmişti. Burayı sürekli bir baskı, korkutma altında tutarak sömüren, sıra dışı geleneklerine de çocuk-adam seçmek için kullananlar vardı. Köylüler ne denli karşı çıksa da bir türlü bu durumdan
Çölün Dili
Çölün DiliEray Akgül · Esinti Yayınları · 20241 okunma
Reklam
Gerçek Namusluluk işte budur.
"Namusluluk, insan vicdanı ile başbaşa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmamasıdır."
İnsanlığın durumu sadece absürt değil, utanç verici ama utanmak için utanabilir durumda olmak gerekiyor.
Laikliğin temeli, dini inançların dünya işlerinin düzenlenmesine karıştırılmamasıdır. Buna uyulmazsa, demokrasinin gereği olan uzlaşı kültürü yeşeremez. Birinin savunduğu görüşe bir başkası, Allah'ın iradesini dile getirdiğini iddia ederek karşı çıkıyorsa, Allah'la tartışılamayacağına göre, hiçbir uzlaşı umudu kalmaz. Böyle bir kör dövüşü de demokrasiyi boğar. Demokrasinin vazgeçilmez ikinci temel değeri hoşgörüdür. Bu da, toplumsal işlerde değişik görüşlerin savunulmasının doğal karşılanmasını gerektirir. Tekseslilik, tekbiçimcilik (üniformacılık, "üniforma" tekbiçim demektir) demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasi çoğulculuğa dayanir. Bu ses çoğunluğa ait bile olsa, tek sesin egemen olduğu yerde demokrasi kalmaz. Hele iktidarin "benim gibi düşünmeyen vatan hainidir" dediği bir ortamda demokrasi nefes alamaz. Hoşgörünün doğal sonucu da şiddetin dışlanmasıdır. Demokrasi, dövüşerek değil konuşarak işleyen bir düzendir.
Sayfa 102 - Yordam KitapKitabı okudu
Bizi şartladıkları düşünce tarzı şöyle özetlenebilir: Bir şey ya beyazdır ya da karadır; ya güzeldir ya da çirkindir; ya doğrudur ya da yanlıştır; ya katıdır ya da sıvıdır; ya dişidir ya da erkektir... Uzatmayayım, ya hayvandır ya da insandır. Oysa, gerçeklikte saf varlık yoktur. Saf nesneler ancak laboratuvarlarda uğraşarak üretilir. Yani saflık yapaydır. Gerçek dünyada nesneler, "ya şu ya da bu" değil, "hem şu hem de bu"dur. Ama şimdi söyleyeceğime çok dikkat et: Bu karmalkta daima "egemen bir yön"vardır. Bu yön de, karma yapıyı oluşturan bütün özelliklere rengini verir. İkinci çok önemli nokta da şudur: Her gerçek daima "şu ya da bu türden bir değişim, bir dönüşüm, bir hareket" içindedir.
Sayfa 25 - Yordam KitapKitabı okudu
Reklam
İnsan, üretim ve tüketim araçları üretirken, aynı zamanda, bu araçları üretme, kullanma ve geliştirme donanımına ve yeteneğine sahip bir varlığı, yani kendisini de yaratmıştır.
Sayfa 22 - Yordam KitapKitabı okudu
Yaşam kendini hep bol bir çeşitlenme yoluyla yeniler.
Sayfa 15 - Yordam KitapKitabı okudu
Ataerkil kültür, masallar ve mitoslar
Bir sürü bilgi transferi bu masallar ve mitler yoluyla aktarılmış oluyor. Örneğin hepiniz Kırmızı Başlıklı Kız masalını biliyorsunuzdur değil mi? Bu masal büyükannesine gitmek üzere evden ayrılan küçük kızın yoldan çıkıp kurtla karşılaşmasıyla başından geçenleri konu ediyor. Dikkat ederseniz masalda kurduk kimse suçlamaz, Kırmızı Başlıklı Kız yolunu değiştirip ormana girmeseydi ve hiç tanımadığı kurdun sözüne kanmasaydı başına tüm bunların gelmeyeceği vurgulanır. Minicik bir çocuk bu ve benzeri masaları dinleye dinleye başına büyük davranmaması gerektiğini, ebeveynlerin sözünden çıkmanın kendisine pahalıya mal olacağını, tanımadığı kimselerden zarar görebileceğini farkına varmadan öğrenir. Ataerkil kültür kendisini kuşaktan kuşağa aktarmanın yolunu bu şekilde bulmuştur, masallar ve mitoslar kültürün inancın taşıyıcısıdırlar.
Sayfa 43 - Yordam KitapKitabı okudu
Şimdilerde kimyasal zehirlerin ölçüsüz kullanılması sonucu, küçüğünden büyüğüne hayvan türleri hızla yok oluyor. İnsanlar toprağın üstünde yaşayan canlıların ölmesini fark ediyor da toprağın altında yok olanları pek sorun etmiyor...
Resim