Ben tanıdığım insanlarla bile görüşmekten o kadar sıkılıyorum ki bir de tanımadığım insanlarla görüşmek zorunda kalsam 'kahraman da olsalar' çıldırırdım herhalde.
Nasıl ki zeki bir insan, bir başka zeki insana aptal görünmekten korkmazsa, seçkin bir adam da seçkinliğinin büyük bir Soylu tarafından değil, kaba saba bir köylü tarafından anlaşılmamasından korkar.
Bir çocuğun anne özlemi etrafında hayatı izleyişinden nereye varabiliriz ki? Proust, Swann’ların tarafı veya Guarmantes tarafından bakarak bize ne söyleyebilir?
Aslında anlatılan hikâyelerin hangi tarafta olduğunun bir önemi yok. İnsana, davranış biçimlerine, davranışın özündeki tutarsızlıklara dair bir sorgulama izleyeceğiz birlikte. Hangi
Hiçbir diyarda hiçbir güneş hiçbir su... Patlatamadı içimdeki tohumu. Cevapsız kaldı "Kimim lan ben?" sorusu. Ömür boyu kendimle kendi dedikodumu yapageldim boru mu?