Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
Sözü yasaklamalı Ömür Hanım yasaklamalı...
Bazı kişisel gelişim kitaplarını her ne kadar gözlerimi devirerek bitirsem de iflah olmayacağımı biliyorum. Okumaya ve dalga geçmeye devam edeceğim. "Fakirler için zengin olmanın 10 yolu" ya da "Salaklar için başarılı olmanın altın kuralları" başlıklarıyla heyecanlandıran ve "Potansiyelinizin farkına varın, her şeyleri yapabileceksiniz aslanlarım!"tarzı pompalayıcı cümlelerle özgüven patlatan kitapları başucu kitabı yaptığımı zaten tahmin etmişsinizdir. Eminim çoğu kişinin kağıt israfına neden olduğunu düşündüğü kitaplar vardır, ve ben de bunları linçlemekten keyif aldığımı söylemek isterim vesselam. Şimdi bunları neden söylüyorum? Yazarın farklı olduğunu düşünüyorum. Ahmet Şerif İzgören'i videolarıyla tanıdım, seminerlerinden birtakım kesitlerdi bu videolar. Samimiyeti, tarzı çok dikkatimi çekmişti. Seyrettiyseniz fark etmişsinizdir, anlattığı şeylerle bir taraftan güldürür diğer taraftan duygulandırır. Sonrasında ise düşünmeye sevk eder uzun süre. Seminerlerindeki kahkalar da bu işin ayrı bir güzelliği. İyi hissetmeye ihtiyacımızın olduğu şu günlerde faydalı olacağını düşünüyorum. Mutlaka bakmalısınız! Şimdi kitabımıza geçelim. Bir zamanlar beden dilinin ve iyi bir gözlemci olup bunu yorumlamanın kutsal olduğunu düşünüyordum . Bir tür müneccimlikti sanki :D Adam bakıyor, şak şak anlatıyor; burda bunu ima ediyor, şurda şunu gizliyor, aslında şu an hiç rahat değil içinden sövüyor... vb. Abarttığım kadar olmasa da çok önemli olduğunun farkındayım şimdi.Yazara göre beden dili, üzerine eğitim alınması gereken önemli bir konu. Avrupa'da iş adamlarını, politikacıları bırakın öğrenciler bile beden dili üzerine ders alıyor. Ancak ülkemizde bu konuda bilgisi olmayan, üst mevkilerde insanlar var. Öyle ki kitaptaki fotoğraflarda sırf rencide etmiş olmayalım diye yüzü bulanıklaştırılmış bu kişilerin. Çünkü kimse saatlerce süren bir konuşmayı dikkate almaz, vücudun ne söylediğine odaklanır. Soysuzlar Çetesi'nde çok iyi Almanca konuşan ve ajanlığını çok iyi kamufle eden bir İngiliz vardı. Onu ele veren şey bedeniydi. 3 işaretini Almanların yaptığı gibi değil de İngilizlerin yaptığı gibi - işaret, orta ve yüzük parmağını kullanarak - gösterdi. Bu, dünya üzerinde beden diline farklı anlamlar yüklendiğini gösteren zekice bir ayrıntıydı. Örneğin Türkiye'de beğendiğiniz bir yemeğe el işaretiyle mükemmel dersiniz.Ancak bu, İtalya'da "Ne zırvalıyorsun?" demektir ve hakaret etmiş olursunuz. Aynı şekilde Türkiye'de birine elinizle avucunuzu gösterek "Dur!" dersiniz, oysa bu hareket Batı Afrika'da "Senin beş baban var."demektir ve küfrettiğiniz için dayak yeme ihtimaliniz vardır. Kuzey ülkelerinde insanlar konuşurken vücutlarını fazla hareket ettirmezler ancak iki Arap'ı uzaktan konuşurken gördüğünüzde "Herhalde sağır,dilsiz vatandaşlar anlaşmaya çalışıyor." diye düşünürsünüz. Öyle çok kullanırlar bedenlerini. Kitaptan ilginç bulduğum diğer bir bilgi, İngiltere'de işaret ve orta parmaklarını kullanarak ikiye benzer bir el hareketle küfür edilmesiydi. Küfür olmasının altında yatan sebep, esir alınan İngilizlerin parmaklarının kesilmesi ve buna karşılık İngilizlerin "Parmaklarımızı kestiniz ama biz kazandık!" demek istemeleri. Verdiğim örneklere benzer birçok ayrıntıyı bulabileceksiniz kitapta. Ellerin konumu, gözler, ayaklar, mesafeler, iş yerindeki dizayn, kullanılan renkler gibi konular bölümlere ayrılmış ve örneklerle yorumlanmış. Fotoğraflarla desteklendiği için renkli bir anlatım var üstelik. Geçmiş yıllarda yapılan siyasi görüşmelerde politikacıların tutumunu incelemek çok hoşuma gitti doğrusu. Güya biz çok iyi anlaşıyoruz gülümsemelerinin altında "Burada hâkimiyet bende, ayağını denk al!" mesajlarını görüyorsunuz. Beden dilini cok iyi kullanan zeki siyasetçiler de var, bulunduğu konumu fark edemeyenler de. Konuşmalarını dinleyenlerin büyülendiği siyasetçileri biliyorsunuzdur. Hatta kitaptaki biri "Yahu hocam bu adama sövüyorum, ama konuşmaya başladı mı unutuyorum tüm bunları ve yine de oyumu veriyorum." diyor. Kısacası biz birtakım nidâlara, bilinçaltımıza gönderilen mesajlarla kana duralım, uyandığımızda atı alan Üsküdar'ı geçmiş oluyor. Tarihteki olayların milletlerde bıraktığı izleri ve yansımalarını görmek, insan psikolojisini anlamaya çalışmak kitabı çok sevmeme neden oldu. Beden dilini konu alan diğer kitapları okumadan önce bu kitabı değerlendirmenizi tavsiye ederim, hatta mümkünse yabancı yazarları okumayın. Hayır, ecnebilere karşı değilim :D Her ülkenin toplumsal yapısı farklı, ülkemizde kız çocuklarının saygı(!) çerçevesinde yapması zorunlu olduğu hareketleri kim, nerden bilecek? Bir seminer sonrası bir katılımcının "Ama hocam, biz bu hareketleri küçüklüğümüzden beri büyüklerimize saygı göstermek için yapıyorduk?" demesi bazı şeyleri çürütmeye yetiyordur herhalde. İnsanoğlunun bilinçsizce yaptığı birçok hareketin anlamını okuyabilmeye başladığınızda yeni bir dil öğrenmiş olacaksınız. Zaten şu an kullandığımız dil kimin umrunda ki? Daha doğrusu ne işe yarıyor? Gözlerimiz, sessizliğimiz her şeyi anlatmaya yetiyor bana göre bir de haberimiz olmadan yaptığımız o güzel hareketler :)) İnceleme adı altında yazdığım bu cümleleri Şükrü Erbaş'ın bir şiiriyle sonlandırayım. Keyifli okumalar :) "Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. "
Dikkat Vücudunuz Konuşuyor
Dikkat Vücudunuz KonuşuyorAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 20094,019 okunma
··
920 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.