Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İnceleme niyetine sizleri kitaptan aldığım çok hoş derlenmiş, büyük alimin öğütleri ile başbaşa bırakayım.. Ey Allah'ın sevgili dostları Kardeşlerim! Bir kimsenin dünya ticareti, âhiret ticaretine mani olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünya, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Ahiret ise, altından kupa gibidir, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Dünya ticaretinin âhirete yaraması ve insanı Cehennem'e sürüklememesi için çok uğraşmak lazımdır. İnsanın yegâne sermayesi, dini ve âhiretidir. Bu sermayeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak lâzımdır. Dostlarım! Dinini kurtarmak isteyenler, yedi şeye dikkat etmelidirler. Bunlardan birincisi, her sabah, “Kendimin ve ailemin rızkını kazanmak, onları kimseye muhtaç bırakmamak, Allah Teâlâ'ya gönül rızasıyla ibadet edebilmek ve âhiret yolunda yürüyebilmek için vazifeme gidiyorum” diye niyet etmelidir. O gün Müslümanlara iyilik, yardım ve nasihat yapmayı kalbinden geçirmeli, namazda kusur edenlere, günah işleyenlere ve kötü işlerle meşgul olanlara kayıtsız kalmamalıdır. Böyle niyet eden bir tüccar, bir memur, bir öğretmen, bir hâkim ve bir asker, vazifesini yaptığı sürece hep sevap kazanır. Onun her işi ibadet olur. Dünyada kazandığı şeyler de fazladan kârıdır. İkincisi, her insan; “En azından, binlerce insan çalışmayacak olursa, kendisinin bir gün bile yaşayamayacağını” düşünmelidir. Meselâ, çiftçi, fırıncı, dokumacı, demirci, iplikçi ve daha nice sanatkârlar, hep onun için çalışıyor. O, hepsine muhtaçtır. Herkes onun için çalışıp, ona hazırlayıp da, onun boş oturması, kimseye faydalı olmaması doğru olur mu? Bu dünyada herkes yolcudur. İşte geldik, gidiyoruz. Yolcuların birbirlerine yardım etmeleri, el ele vermeleri, kardeş gibi olmalan lâzımdır. Her Müslüman böyle düşünmelidir. Vazifesine başlarken, Müslüman kardeşlerime yardım etmek, onları rahat ettirmek için çalışacağım. Din kardeşlerim benim işimi gördükleri gibi, ben de, onlara hizmet edeceğim, demelidir. İş görürken niyetin doğru olmasının belirtisi, insanlara faydali olan bir meslek, bir sanat seçmektir. Yani, eğer o iş olmasa Müslümanlar sıkıntı çekerdi. Üçüncüsü, dünya işleri, âhiret için çalışmaya mâni olmamalıdır. Ahiret için ticaret yeri camilerdir. Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm’de; “Mallarınız ve çocuklarınız, Allah'ı hatırlamanıza mâni olmasın!” buyuruyor. Halife Ömer bu hususta der ki; “Ey tüccarlar! Önce âhiret nizkını kazanın. Sonra dünya nzkına çalışın.” Ticaretle meşgul olan büyüklerimiz, sabah ve akşamlan âhiret için çalışır, Kur'ân okur, ders dinler, tövbe ve dua eder, ilim öğrenir ve gençlere bunlan öğretirlerdi. Müslüman tüccarlar, sanat erbâbı, gündüzleri de ezan sesini duyunca, işini bırakıp camiye koşmalıdır. Büyüklerimiz; “Ticaretleri, Allah Teâlâ'yı unutmalarına sebep olmaz” âyetine mana verirken diyorlar ki: "Demirciler vardı. Demir döverken ezan okununca çekici kaldırmış olsa dahi demire vurmaz, bırakıp namaza koşarlardı. Ve terziler vardı. İğneyi sokunca, ezan okunduysa, o halde bırakıp, cemaate koşarlardı. Ağzımdan dökülen kelimeleri durduramıyordum. Zira kalbim coşmuştu adeta. Gönül denizimden süzülen kelimeler, dinleyenlerin kalbine bir ok gibi saplanmışçasına tesir ediyor ve konuşulanları adeta nefes almadan dinliyorlardı; Ey Allah’ın mümtaz kulları! Dinini kurtarmak isteyenlerin dikkat edeceği şeylerin dördüncüsü ise, çarşıda, işinde, gücünde Allah Teâlâ'yı sıkça zikir ve tesbih etmeleri, her an O'nu hatırlamalarıdır. Dili ve kalbi boş bırakmamak gerekir. İyi bilmelisiniz ki, o anda kaçırdığınız şeyi, bütün dünyayı verseler bir daha asla elinize geçiremezsiniz. Gafiller arasında yapılan zikrin sevabı çok olur. Cüneyd-i Bağdadî buyurdu ki: “Pazarda çok kimse vardır ki onlar, sûfiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir.” Hulâsa, dinine ve ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara hep böyle sevaplar vardır. Yalnız para kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevaptan mahrum kalırlar. Hatta bunlar, camide namazdayken bile, kalpleri dükkânının hesabındadır. Beşinci hususa gelince o, dünya işlerine çok düşkün olmamaktır. İnsan, sabah namazı kılmadan ve kitap okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir. İhtiyacı kadar dünyalık kazanınca, âhireti kazanmakla meşgul olmalıdır. Çünkü âhiret hayatı sonsuzdur ve ona ihtiyaç daha fazladır. İmam-ı Âzam Ebû Hanife’nin hocası Hammad, ticaret yapardı. Başörtüsü satardı. Her gün, iki habbe kazaninca eşyayı toplayarak pazardan çıkardı. Büyüklerden bazısı dükkâna, haftada iki gün giderdi. Bir kısmı da cumadan başka her gün gider, öğle namazında geri dönerdi. Bir kısmı nihayet ikindiye kadar alış veriş ederdi. Hepsi ihtiyacı kadar kazanınca camiye gider, ibadetle, ilim öğrenmekle akşamı getirirdi. Dostlarım! Biliniz ki altıncı niyet, şüpheli şeylerden kaçınmaktır. Harama yaklaşan zaten âsi ve fâsık olur. Kalbine sıkıntı getiren şüpheli şeyleri almamak gerekir. Zalimlerle, hile edenlerle, yemin ile ticaret yapanlarla ve dükkânında haram şey satanlarla alış veriş etmemelidir. Zalimlere ve fâsıklara veresiye mal satmamalıdır. Çünkü öldükleri zaman onlarda paramız kaldı diye üzülürsünüz. Hâlbuki zalimler öldüğü zaman üzülmek günahtır. Onlara yardım etmek caiz değildir. Velhasıl, herkesle muamele etmemeli, dost olmak için doğru insanlar aranmalıdır. Unutmamalıdır ki yedinci ve son niyet ise insanın, alış veriş yaptığı kimse ile olan sözlerini, hareketlerini, alıp verdiğini doğru hesap etmesidir. Kişi, kıyamette bunların hepsinden hesaba çekileceğini bilmelidir. Büyüklerden biri, bir bakkalı rüyada görüp ona sormuş; - Allah Teâlâ sana ne yaptı? Bakkal bu suale şöyle cevap verm – Önüme elli bin sahife koydular. Ya Rabbi! Bu sahifeler kimlerindir? Diye sordum. Bana şöyle söylendi; — Elli bin kişi ile alış-veriş yapmışsın. Her sahife, bunların birisi ile olan muameleni göstermektedir. Bakkal, gördüğü manzara karşısında çok şaşırmış ve ne yapacağını bilemez hâle gelmiş. Bütün mahcûbiyeti içinde şöyle demiş; — Baktım ve ne göreyim. Her sayfada alışveriş yaptığım bir kimse ile olan muamelemin inceden inceye yazılmış olduğunu fark ettim. Kardeşlerim! Bütün bunlardan anlıyoruz ki bir kuruş hile yapan ve bir kuruş hak yiyen, âhirette mutlaka cezasını çekecektir ve orada hiçbir şeyin, hiçbir kimsenin bizlere en ufak bir yardımı olmayacaktır.
Müderris
MüderrisMürsel Gündoğdu · Arifan Kitap · 2018209 okunma
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.