Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

10/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsanların kusurlarıyla meşgul olmak Kusur;  Nefsin kusurlarından biri de, kendi kusurlarını görmeyip insanlarınkiyle meşgul olmasıdır. Tedavisi; Kulun öncelikle nefsinin ayıplarını, kusurlarını fark etmesi, bu kusurları ve nefsin hilelerini iyi bilmesidir. Bununla birlikte Allah için yolculuklara çıkmak, kötülüklerden ve kötü huylu kimselerden alakayı kesmek, sâlihlere muhabbet beslemek, onların emir ve tavsiyelerini yerine getirmektir. Bu kusurdan kurtulmanın en düşük mertebesi şudur: Şayet kişi kendi kusurlarını gidermekle uğraşmıyorsa, hiç değilse başkalarının kusurlarıyla uğraşmaz, onları mazur görür. Onların ayıplarını örter ve açığa çıkarmaz. Bu davranışıyla da Allah Tealâ’nın kendi kusurlarını düzeltmesini ümit eder. Nitekim Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Her kim müslüman bir kardeşinin kusurunu örterse Allah Tealâ da onun kusurunu örter. Her kim de müslüman bir kardeşinin kusurunu açığa çıkarırsa Allah da onun kusurunu açığa çıkarır; evinin içinde de olsa onu rezil eder.”  (İbn Mâce, Hudûd, 5; Tirmizî, Birr, 85; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/274; 4/153) Muhammed b. Abdullah b. Şâzân rahmetullahi aleyhden, Zâzen Medâyinî rahmetullahi aleyhin şöyle dediğini işittim: “Kusurları olan öyle topluluklar gördüm ki onlar insanların ayıplarıyla meşgul olmuyordu. Bu sebeple Allah Tealâ da onların ayıplarını örttü, bu ayıplar da zamanla yok olup gitti. Aynı şekilde nice topluluklar da gördüm ki kusurları yoktu ama insanların kusurlarıyla meşgul oluyorlardı. Bu nedenle onların da kusurları meydana çıktı.”   İç âlemini bırakıp dışını süslemek Kusur; Nefsin bir diğer kusuru, iç âlemini bırakıp zâhirini (dışını) süslemektir. Gerçek manada Allah Tealâ’ya itaat etmediği halde boyun eğmiş; kalbi huzur halinde olmadığı halde ibadet ve taatinde böyleymiş gibi görünmektir. Tedavisi; Böyle kişinin iç âlemindeki nurların dışa yansıyan fiillerini, dış görünüşünü güzelleştirmesi; iç sırlarını muhafaza etmesi, eksiklerini tamamlayıp iyileştirmesi gerekir. Böylelikle iç âlem süslemeye gerek kalmaksızın kendiliğinden süslenmiş olur. Peşine düşmeksizin heybetli, arkasında kendisini destekleyen bir topluluk olmaksızın izzetli ve güçlü olur. Nitekim şöyle denilmiştir: “Her kim sırrını (iç âlemini, kalbini) ıslah eder, düzeltirse Allah Tealâ da onun dışını ıslah eder. ” (, Müsned-i Şihâb, 1/360, 614-615; İbn Ebû Şeybe, Musannef, nr. 36135; Taberânî, Mu‘cemü’l-Evsat, 5/71-72 nr. 4616)   Yaptığı amellerin karşılığını beklemek Kusur;  Kulun yaptığı amellere, ibadetlere karşılık mükâfat beklemesi nefsin bir başka kusurudur. Tedavisi;  Kulun yaptığı amellerin noksanlığını ve bu amellerdeki ihlâsının (samimiyetinin) az olduğunu fark etmesidir. Nitekim akıllı kimse yaptığı amel karşılığında edep ve takvası gereği mükâfat beklemeyen ve bundan uzak duran kimsedir. Aynı şekilde bu kimse, kendisine takdir edilen şeyin dünyada ve ahirette mutlaka kendisine ulaşacağını bilerek karşılık beklemekten geri durur. Bulunduğu bu durumdan kendisini ancak ihlâs kurtarır.   İbadetlerde lezzet bulamamak Kusur;  Nefsin bir diğer kusuru ibadetlerden lezzet almamasıdır. Bunun sebebi ise kalbin manen hasta olmasından, aslî vazifesini yerine getirmemesi sebebiyledir. Tedavisi; Helal yemek ve Allah Tealâ’yı devamlı zikretmek, gafil olmamak, sâlihlere hizmet etmek ve onlara yakın olmaktır. Ayrıca manevi hastalıkların zulmetini gidererek kalbini ıslah etmesi için Cenab-ı Hakk’a sığınıp yakarmaktır. Kul böyle yaptığı takdirde Allah Tealâ’yı zikrettiğinde taat ve ibadetin lezzetini hisseder.   Tembellik Kusur;  Nefsin bir başka kusuru tembelliktir. Tembellik tokluğun mirasıdır. Nefs doyduğu zaman kuvvetlenir. Kuvvetlendiği zaman da haz meydana gelir. Hazzın meydana gelmesiyle de nefs kalbe üstün gelir. Tedavisi;  Nefsi aç bırakmaktır. Çünkü nefs aç kaldığı zaman sahip olduğu haz zayıflar, yok olup gider. Bu takdirde kalp nefse galip gelir. Kalp nefse galip gelince bu durum kulu ibadete sevk eder, tembelliği giderir. Bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur. “Âdemoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Yemesi mutlaka gerekiyorsa midesinin üçte birini yemek, üçte birini içmek, üçte birini de nefes almak için ayırmalıdır.”(Tirmizî, Zühd, 47; İbn Mâce, Et’ime, 50; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/132)   Sahip olduğu ilimle baş olmayı istemek ve kibirlenmek Kusur;  Nefsin diğer bir kusuru, sahip olduğu ilim sebebiyle başkan, lider olmayı istemek, kibirlenmek, ilmiyle iftihar etmek ve başkalarına karşı gururlanmaktır. Tedavisi;  Öncelikle kulun, kendisine bahşedilen ihsanların ve nimetlerin Allah Tealâ’dan olduğunu fark etmesidir. Bununla beraber Cenab-ı Hakk’ın kendisine ihsan ettiği ilim ve hikmet gibi nimetlere karşı şükrünün de noksanlığını bilmesi gerekir. Ayrıca tevazu sahibi olması, kalp kırıklığı (hüzün hali), insanlara şefkat göstermesi ve samimi davranması yine tedavinin gereklerindendir. Nitekim Allah Rasulü aleyhissalâtu vesselam şöyle buyurmuştur: “Her kim ilmi âlimlere karşı övünmek, düşük kimselerle münakaşa yapmak yahut insanlar yüzlerini kendisine çevirsin (itibar etsinler, övsünler) diye talep ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.”(Dârimî, Sünen, 1/116 nr. 374; Bezzâr, el-Müsned, 2/347; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 20/66 nr. 121) Bu sebeple selef-i sâlihîn âlimlerinden biri, “Her kim ilmini artırırsa Allah Tealâ’ya karşı korkusunu, saygı ve takvasını da artırsın” demiştir. Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: “Kulları içinden ancak âlimler Allah’tan (gereğince) korkarlar.”(Fâtır 28) Adamın biri Şa’bî rahmetullahi aleyhe gelerek; – Ey âlim, diye seslendi. Bunun üzerine İmam Şa’bî; – Gerçek âlim, Allah Tealâ’dan hakkıyla korkan kimsedir, buyurdu.   Çok konuşmak Kusur; Nefsin başka bir kusuru çok konuşmaktır. Çok konuşmak, iki şeyden kaynaklanır. Kişi, ya ilmini ve güzel konuşmasını insanların görmesini isteyerek riyaset (başkanlık, liderlik) talep ettiği için çok konuşur ya da konuşulan konu hakkında ilmi azdır, bu sebeple çok konuşur. Tedavisi;  Öncelikle kişinin konuştuğu her şeyin kaydedildiğini, gereksiz konuşmalarının aleyhine yazıldığını ve mutlaka bunlardan hesaba çekileceğini bilmesiyle mümkündür. Nitekim Hak Tealâ şöyle buyurmuştur: • “Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar yapmakta olduklarınızı bilir.”(İnfitâr 10-12) • “İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”(Kâf 18) Bu hususta Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlunun iyiliği emredip kötülüğü menetmesi ve Allah’ı zikretmesi hariç, konuştuklarının hepsi aleyhinedir.” (İbn Mâce, Fiten 12; Tirmizî, Zühd 62; Hâkim, el-Müstedrek, 2/513, nr. 3892)
Nefis Kusurları ve Tedavileri
Nefis Kusurları ve TedavileriEbu Abdurrahman Es-Sülemi · Semerkand Yayınları · 2013294 okunma
·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.