Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

123 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Bir “yeni çağ romanı”. Belleksiz, yabancılaşmış modern insanın öyküsü
Burhan Sönmez ile ilk romanı “Kuzey” vasıtasıyla tanıştıktan sonra anladım ki artık yazacaklarını merakla beklediğim yazarlar listesinin başlarında yer alıyor kendisi. Labirent, yazarın 2018 yılında yayınlanan son romanı. Genç ve başarılı müzisyen Boratin’in bir gece ansızın, beklenmedik şekilde Boğaz Köprüsü’nden atlayarak intihara yeltenmesini, ama şansı sayesinde sadece kırık bir kaburga kemiği ve kayıp bir hafıza ile kurtulmasını anlatıyor yazar bu romanında. Ve “şans” diye bahsettiğimizi sorguluyor; kayıp bir bellek, yitirilmiş bir geçmiş; zamana, hayata, ölüme, bedene karşı kayıtsızlık “şans” sayılabilir mi? Sadece kalbin atıyor olması yaşamaya yeter mi? Maddi her şeyi varken bile içinde, derinlerde oluşan o boşluk hissini nasıl doldurabilir insan? O hissettiği boşluğu doldurmayı başaramadan da “yaşıyorum” diyebilir mi? Burhan Sönmez etkileyici bir kalem. Okuduğum üç kitabında da bambaşka, birbirine benzemez tarz ve üsluplarla çıkıyor karşımıza. “Kuzey”in o mistik havası, “Masumlar”ın o tarih kokan hatıralarından çok farklı bir çalışma “Labirent”. Gerçek bir olaydan; Boğaz Köprüsü’nden atlayarak intihara teşebbüs eden, ancak montunun paraşüt gibi açılması sayesinde basit kırıklarla kurtulan bir gencin haberinden esinlenmiş yazar. Geçmişe ve tasavvufa hakimiyetinden, yaşadıklarından, kendi acılarından cesurca sıyrılarak çağdaş insanın kaygıları ve boşluğunu ele almış Labirent’te. Yazarın deyimiyle bir “yeni çağ romanı” Labirent. Yüzeyde neşeli, varlıklı, mutlu görünen; derinlerde ise tek başına olan, tatmin olmayan, amaç edinemeyen, hiçbir yere ait hissetmeyen, içindeki o boşluğu dolduramayan yeni çağ insanının arayışları peşinden sürüklüyor bizi. Boratin ile birlikte boşluk içinde savrulurken varoluşu, hayatın anlamını, belleksizliği; belleksiz insanları, belleksiz şehirleri, belleksiz toplumu sorgulatıyor bize. Boratin hafızasını kaybettiği için yabancılaşıyor hayata, ama modern insan bunu bir tercih olarak yaşıyor. Geleneksel bulduğu geçmişine sünger çekme arzusu ile anılarını silmiş, şehrin karmaşasında sürüklenen, içi boşalan, kendine yabancılaşan modern şehir insanının nasıl hissettiğini soruyor ve bizimle birlikte anlamaya çalışıyor yazar. Tüm bu sorulara cevap bulmak istiyorsanız baştan söyleyeyim; Labirent bir sorular kitabı. Sorularımızın cevapları burada yer almıyor. Boratin’in neden intihar ettiği, ablasını neden yıllardır ziyaret etmediği, geçmişinden neden koptuğu gibi yüzlerce soru askıda duruyor. Yazar sadece cevaplara odaklanmış durumda ve onu da bizlerle birlikte arıyor. Geçmişe tutunmadan, onunla gerektiğinde hesaplaşmadan, hiçbir yere kök salmadan, sadece geleceğe odaklanarak var olabilir miyiz? Bu ve romandaki diğer pek çok soruya herkesin farklı cevapları olacağını düşünüyorum. “Biliyor musun, di­yor, başlangıçta Allah'ın bir emaneti varmış. Onu göklere ve dağlara teklif etmiş. Onlar emaneti yüklenmekten çekinmiş­ler, korkmuşlar. O emanete insan talip olmuş. Doğrusu, in­san daha o zamandan cahilmiş, çok zalimmiş. Taşıyamaya­cağı yükün altına girmiş. Yalan söylemiş. Cana kıymış. Dünyayı zindana çevirmiş. Sonunda, emanetin ne olduğunu da unutmuş. Unutulan o emaneti şimdi kimin taşıdığını bile­meyiz. Belki sen taşıyorsun.”
Labirent
LabirentBurhan Sönmez · İletişim Yayınevi · 2018681 okunma
··
697 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Elinize sağlık :) Ben yazarla bu kitabıyla tanışmıştım. Hatta okulda düzenlediğimiz söyleşisi için okumuştum. Çok hoşuma giden bir üslubu var Burhan Sönmez'in. Kendisi de çok sakin, samimi ve hoşsohbet bir insandı. Söyleşiden sonra kitabı daha çok sevmiştim. Şimdi diğer kitaplarına bakıyorum da (Masumlar'ı bitirdim), diğer kitapları daha derinmiş sanki Labirent'e göre. Labirent'te modern çağın getirdiği bir sadelik ve hız var sanki.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Evet, Labirent yazarın deyimiyle "yeni çağ romanı". Diğer romanlarından çok farklı bu yüzden. Burhan Sönmez'in dört eserini de okudum, İstanbul İstanbul'u biraz önce bitirdim. Benim favorim açık ara İstanbul İstanbul olur. Ama tüm romanları çok başarılı, okumaktan büyük keyif aldığım bir kalem. Bu yüzden diğer iki eserini de öneririm size, eminim beğenirsiniz. İnsanı bu kadar iyi tanıyan, çok seven ve bunu büyülü diliyle eserlerine yansıtan bu yazarımız umarım daha çok okunur, hakettiği takdiri görür. Kendisinin canlı sohbetini dinlemeyi çok isterdim, umarım bir gün benim de böyle bir fırsatım olur.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.