“Sizce savaşı nasıl önleyebiliriz?”Gine ne mi?
“İngiltere’nin 1663’te tedavüle soktuğu altın para. Adını Batı Afrika’daki Gine’den gelen altınlarla yapılmasından alan para yaklaşık olarak 21 şiline tekabül ediyordu. Para 1816’da tedavülden çıkarıldıktan sonra aristokrat çevrelerde sanat, at yarışı, mülk alımı gibi konularda kullanılmaya devam etti.”
Eğitimli bir adam olarak savaşın nasıl önlenebileceğini bana soruyorsun. Aslında fikirlerin de var; savaş karşıtı bildirinizi imzalamamı ve savaş karşıtı bu gruba katılmamı öneriyorsunuz. Yani eğitimli bir adam, eğitimli başka bir adamın kızından savaşın önlenmesi hakkında yardım istiyor. Bu söylediklerinizi tabii olarak yapabilirim ama bunun size bu anlamda bir katkı sağlayabileceğini veya savaşın bu şekilde önlenebileceğine de pek ihtimal vermiyorum çünkü bundan önce halledilmesi gereken başka şeyler var. İkinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde olduğumuz bu günlerde uzun bir süredir mektubunuz cevaplanmadan öylesine duruyor masamın üstünde ve sanki sorunuz sabırsızlıkla cevaplanmayı bekliyor, “Sizce savaşı nasıl önleyebiliriz?”…
Mektubunuzu cevaplayacağım ama savaşın nasıl önlenebileceğine geçmeden önce gelin savaşın temellerine inelim. Öncelikle savaşın cinsinize özgü olduğunu düşünüyorum ve “cinsinizin savaşmasına neden olan üç neden bulunmaktadır: Savaş bir meslektir; bir mutluluk ve heyecan kaynağıdır; erkeklerin erkekçe niteliklere sahip olmalarını sağlayan bir araçtır.” Bunların evrensel olarak cinsiniz tarafından paylaşıldığını daha önceki savaşlar incelendiğinde rahatlıkla görülebilir. Cinsiniz yüzyıllar boyunca cinsimizi evdeki bir ihtiyaç, yardımcı bir nesne olarak görüp, eğitim gibi temel bir insani ihtiyacı bizden esirgeyip, kendimizi ifade etmemizi sınırlandırıp; sizin rahatlıkla yaptığınız şeyleri bizim için bir kusur, bir ayıp olarak kabul edip ve bunları da yaparken Doğaya ya da Tanrı’ya dayandırdı. Cinsiniz bunlarla kalmadı bizi de evde ihtiyacınızı karşılamamızı istediğiniz gibi savaşta da cephenin arkasında yine ihtiyaçlarınıza koşturmamızı istedi. Ama geldiğimiz noktada cinsimiz içinde kendini yetiştirenlerimizden yardım istiyorsunuz. Bizim eğitimimiz iyi bir ev hanımı olmaya dairdi ama sizin; -her türlü kaynak sağlanmakla birlikte- tıp, astronomi, tarih, edebiyat, kimya, fizik ve diğer tüm alanlara dairdi. Peki bütün bu eğitimleri aldığınız halde neden savaşmaya devam ettiniz veya savaşı kendi başınıza önleyebilecek bir çözüm üretemediniz? Yoksa aldığınız bu eğitimlerde mi bir sorun var, bu eğitimler mi savaşmanızı tetikliyor? Ya da cinsinize özgü nitelikler eğitimi bir savaş aracına mı çevirdi? Belki bunda teolojik düşüncelerinin de payı olduğunu söyleyeceksiniz! O zaman ona da bir göz atalım: “Londra Piskoposu, ‘Bugün dünya barışının önündeki gerçek tehlike, barışseverlerdir. Savaştan daha kötüsü, onursuzluktur,’ demiştir. Diğer yanda, Birmingham Piskoposu' kendisini ‘koyu bir barışsever’ olarak tanımlamıştır. ‘Savaşın, İsa'nın ruhuyla uyumlu olduğunu düşünemiyorum.’ Yani, Kilise, bize farklı görüşler sunmakta” Zannetmeyin ki diğer dinlerde farklı şeyler var, incelediğinizde tüm dinlerde benzer şeyleri göreceksiniz. Yani savaşı şart koşan bir kesim ve ona karşı çıkan başka bir kesim aynı Tanrı’ya inandığını söylüyor! Anlayacağımız cinsiniz kendini burada da göstermiş. Bunların toplamı olarak kartopu gibi giderek büyüyen kültürünüzün de etkisi olabilir. Savaşmayı vatanseverlik olarak değerlendiriyorsunuz ve cinsimize dönüp savaşmazsak vatansız kalacağımızı söylüyorsunuz! “Bir kadın olarak benim aslında bir ülkem yok. Bir kadın olarak ülke istemiyorum. Bir kadın olarak benim ülkem tüm dünyadır.”
Ama bütün bunlara rağmen savaşı ve bütün ayrımcılığı ortadan kaldırmak için mücadele edeceğimize söz verirsek sembolik olarak üç Gine dağıtacağım. Bu Ginelerden birincisini eğitimden dışlanmış olan cinsimin eğitimine yardımcı olması için vereceğim. Böylece cinsimde eğitimde yerini alacak ve sizin fikirlerinizin bir nesnesi olmaktan kurtulup, kendi aklıyla hareket edebilecek bir konuma yükselip savaşınızın yardımcı elemanı olmaktan kurtulacak. İkinci Ginemi ise eğitimli cinsimin iş hayatında yerini alabilmesi için harcayacağım. Çünkü cinsimin sizden bağımsız bir şekilde hareket edebilmesi için kendi parasını kendisinin kazanması gerekir. Yani dünya gerçeklerinde her ne kadar eğitimli olsa da eğer kendi başına geçimini sağlayacak konuma gelmezse, sizin paranıza muhtaç kalmaya devam ederse sadece eğitimi ile buyruğunuzdan kurtulamayacak. Tabii bu konuda cinsime sesleneceğim:
“Meslek sahibi olan kadınların, meslek sahibi olmaya çalışan herhangi bir insanın, ister erkek ister kadın, ister siyah ister beyaz olsun -mesleğe girmek için yeterli niteliği varsa, mesleğe girmesine engel olunmaması ve o kişinin meslek sahibi olması için elinden gelen yardımı yapması için her şeyi yapacağınıza söz veriniz.”
Bu sözü aldıktan sonra böylece “Arkamızda ataerkil sistem, boşluğu, ahlaksızlığı, ikiyüzlülüğü ve gurursuzluğuyla ev durmaktadır. Önümüzde kamu yaşamı, bencilliği, kıskançlığı, kavgacılığı ve açgözlülüğüyle profesyonel sistem bulunmaktadır. Bir tanesi bizi köleler gibi hareme kapatırken diğeri dut ağacının, kutsal mülkiyet ağacının etrafında baştan ayağa tırtıllar gibi dönmeye mecbur etmektedir.” Bu iki temel sorunu da iki Gineyle halletmiş olduk. Geriye bir Ginem kaldı. Eğer bütün bunlarda anlaştıksa geriye kalan Ginemi de sizin önerdiğiniz şekilde grubunuza vereceğim. Fakat sanki bir konuda endişeniz var gibi özellikle bir sözcüğe takılarak sizin için onu da yok edebiliriz “eski bir sözcüğü, geçmişte büyük hasarlar vermiş ve şimdilerde hükümsüz olan habis ve bozuk bir sözcüğü yok etmek için bundan daha uygun durum ne olabilir? Belirtilen sözcük "feminist” sözcüğüdür. Sözlüğe göre bu sözcük, "kadın haklarını savunan kişi" demektir. En önemli hak, bir kişinin yaşamını kazanma hakkı, kazanıldığına göre, bu sözcük anlamını yitirmiştir. Anlamı olmayan bir kelime ölü ve bozuk bir kelimedir o zaman cesedi yakarak bu olayı kutlayalım. Büyük boy bir kâğıda büyük siyah harflerle bu sözcüğü yazalım ve daha sonra bir kibrit yardımıyla bu kâğıdı yakalım. Bakın, nasıl da yanıyor! Nasıl bir ışık veriyor etrafina! Şimdi de kaz tüyü bir kalemle bir dibekte külleri ezelim ve gelecekte bu kelimeyi kullananları zili çalıp kaçan adam, baş belası, eski kemik avcısı, lekesi kirli bir suyla yüzüne yazılmış kişi olduğunu hep birlikte söyleyelim. Duman azaldı; kelime yok edildi. Bakın beyefendi, kutlamamız nasıl sonuçlandı! "Feminist” sözcüğü artık yok; hava temizlendi ve temiz hava sayesinde ne görúyoruz? Aynı amaç uğruna çalışan erkekler ve kadınlar.” Evet gördüğünüz gibi artık endişelenebileceğiniz bir durum kalmadı.
İkinci Dünya Savaşı başlamak üzereyken savaş karşıtı bir cemiyetten bir erkek Virginia Woolf’a bir mektup yazarak kendilerine katılmasını ve savaşın nasıl önlenebileceği hakkında görüşlerini ister. Virginia’da bu mektuba üç makale yazarak cevap verir. İşte kitap birbiriyle bağlantılı bu üç makaleden oluşmaktadır. Eğer Virginia’nın tüm kitaplarını okuma olanağınız yoksa Kendine Ait Bir Oda’dan sonra mutlaka okumanız gereken ikinci kitap Üç Gine’dir. Özellikle her kadın okurun mutlaka okuması gereken eserlerden biridir. Bunu zaman kaybetmeden bir an önce okumanızı tavsiye ediyorum.