Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

488 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Bir Gün Biz De Bu Yola Çıkmalıyız
"Evvel refik bade' l tarîk." der büyükler. Bazen yol uzanır kişinin önünde. Yoldaş yoktur henüz ama yol da beklemez . İşte öyle bir yol bu. "Hareketsiz su kokup bataklığa döner; lakin kımıldar ve akarsa arınır, berraklaşır; öyleyse insan da gezerek arınmalıdır." Arınmanın, yitiği bulmanın diğer adıdır yolculuk. "Yürüdüğüm yol ve ben aynıyız, bir bütünlük içindeyiz," diyebilmenin diğer adı. Batıdan yana da değil üstelik. Çöllerin en derinlerine, insanların en hasına doğru bir yöneliş. Muhammed Esed "O" olmadan önce de "ruh ve bedenin bir bütün hâlinde, kendi benliği içinde derinlere daha derinlere uzanan bir varolma biçimi" peşinde koşuyor. Öyle bir varolma biçimi ki bu, insan onda; kendi varlığıyla çevresinde kaderiyle birlikte bir birlik gerçekleştirebiliyor ve yolunun sonunda, tırmandığı tepenin doruğunda " Oh, şimdi ben kaderimle artık aynı şeyim," diyebiliyor. Henüz bu denli olabilecek bir iç huzurunun farkında değil. İslâm ona fersah fersah uzak. Ama o en zorunu başarmış ve eşikten dışarı ilk adımını atmış. Sonra bazen geleceğe işaret eden, bazen de içinde bulunulan hâli aydınlatan, kalbinin yükünü hafifletecek bir rüya bahşediliyor ona. Yine bir yolculuk var önünde. Bomboş ve kıraç bir görünüş içinde sonsuza dek uzanıp giden bir yol. Diğer yolcular için büyük bir ümitsizlik var. Ama onun için bir ferahlık. Kendini bekleyen bir deve ve devenin üzerinde oturan bir adam. Öyle sezinliyor ki o, onun mihmandarı. Bütün zorlukların aksine kolay bir yolculuğa başlıyorlar birlikte. Hiçbir engelle karşılaşmadan aylarca yol almış gibiler. Yürüdükçe huzur ve mutlulukları artıyor. Havada uçuyormuşçasına hafifler. Sonra bir ışık sarıyor dört bir yanını: serin, rahmedici ve kucaklayıcı bir ışık. Ve ötelerden güçlü bir ses işitiyor :"Burası Batı' nın uç şehri." "Allah- u Ekber! Yolunun sonun İslâm' dır ey Muhammed. Müjdeler olsun." Onu İslâm' a götüren bu yol sözcüklerle anlatılamayacak kadar girift. Ama inanmak kadar kesin. "İslâm' a girmek düşüncesi, iki ayrı dünya arasındaki dipsiz uçuruma gerilmiş dönüşü olmayan bir köprüye geçmek gibi" geliyor ona. Kalbinde son bir tereddüt: "Acaba İslâm gerçekten Allah' ın (c.c.) bir mesajı mı yoksa büyük fakat ölümlü bir bilgenin öğretisi mi?" Aradığı cevabı Berlin metrosunun, birinci mevki kompartmanında karşısında oturan adamın göz dolduran görünüşünün aksine vahim denebilecek bir ölçüdeki mutsuzluğunda buluyor. Gözleri ilerde, belirsiz bir noktaya boş bakışlarla takılıp kalmış ve dudakları adeta bir ıstırap içinde kasılıp kalmış. Ve fark ediyor ki kompartmandaki diğer her yolcu da yüzünde aynı hüznün kalemiyle çizilmiş gizli, derin bir acı taşıyor ve öyle gizli ki bu ifade, yüzlerin sahipleri bile farkında değil bunun. Ve eve geldiğinde masasının üzerinde açık kalmış Kur' an meâli satırlarını okuyor göz ucuyla: " Daha çok, daha çok (şeye sahip) olma hırsına tutuldunuz, Tâ ki kabirler (iniz)i ziyaret edinceye, (oraya ininceye) kadar. Hayır öyle değil, ilerde bileceksiniz! Hayır, bir bilseniz kesin (bir) bilgiyle, And olsun ki, cehennemi göreceksiniz. And olsun ki, günü gelince apaçık göreceksiniz onu: Sonra and olsun ki, (size verilen) nimetten sorulacaksınız." Artık yol ya yolcu da bir bütün içinde. "Şehadet ederim ki Allah' tan başka ilah yoktur ve yine şehâdet ederim ki Muhammed (sav) O' nun rasûlüdür." Artık o da katılıyor İslâm saflarına. İmamın arkasına yüzlerce insanla birlikte o da saf tutuyor ve onlarla birlikte Allah' ın birlikte yarattığı ruh ve bedeniyle ibadet ediyor. Ruh ve beden, insanın Allah' ın bahşettiği, Allah' ın eseri olan hayatın iki yüzleri olarak tek bir kaide üzerinde yükselir ve insanın varoluşu bir bütünlük içinde hissetmesini sağlar. Ve mutlaka Allah ona ve herkese şah damarından daha yakındır. Birinci kitap bir yolculuğu bitirdikten sonra yeni bir yolculuğun arefesinde koyuyor son noktayı. Zihninde bir hac manzarası. Sağında solunda, ardında ve önünde onca Müslüman kardeşinden yükselen nidalar. Hepsi birlikte aynı denize koşan küçük dereler gibiler. Önlerine açılmış geniş bir dünya. Kalpleri peygamber sahabelerinin kalplerinde tutuşan kıvılcımla tutuşmuş: "Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk!" "Senin için hazırım, ey Allah'ım, senin için hazırım!"
Mekke'ye Giden Yol
Mekke'ye Giden YolMuhammed Esed · İnsan Yayınları · 2018840 okunma
··
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.