Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

151 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
el Münkız Mine’d-Dalâl Elimdeki bu kitap hakka ve hakikate adanmış bir ömrün sermayesi. En fiyakalı makamlardan, en fiyakalı mekanlardan, her yanını kuşatan bir konfordan asıl olana yöneliş.. “Öncelikle benim isteğim her şeyin hakikatini bilmektir. O halde ilmin hakikatini öğrenmem gerekir“ der Gazzali. “Anladım ki kesin bilgi hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde hata ve vehmin kendisine karışmadığı, kalbin de böyle bir ihtimale yer vermediği bir ilimdir” diye de ekler. Hak arayışıyla uzunca bir yola girer. Önce kendine yönelip duyularla elde edilen bilgiyi inceler. Duyular kanalıyla elde edilen bilgilerin güvenilirlik derecesini tartar. İnsanın gözünün bazen ne denli yanıltıcı olabileceğini düşünerek duyularla edilen bilgiye itimadını yitirir. Sonra akıl. Akıl yanıltır mı insanı ? Duyuların diliyle düşündüğünde, aklın duyularla elde edilen bilginin noksanlığını bulmasını sağladığı için aklı da geride bırakacak bir idrakin var olabileceğini düşünür. Dahası görülen rüyalarda gerçek zannedilen nice şeyin uyanınca hayal olduğunu farkeden akıl belki bir gün bu uykudan asıl gerçeğe uyanacak diyerek aklın geldiği noktayı da güvenilir bulmaz. Kendini düşünce ve ifade anlamında olmasa bile hâl olarak sofist(şüpheci) kabul ettiği bu dönem 2 ay kadar sürer. Sağlığını da etkileyen bir dönem yaşar. Bu durumdan kendi ifadesi ile Allah’ın göğsüne bıraktığı, pek çok marifetin anahtarı olan nur sayesinde kurtulduğunu açıklar. İçinde bulunduğu bu hastalıklı şüphe döneminden Allah’ın fazlı ve engin cömertliği ile kurtulduğunu ifade ettikten sonra hakikati arayan grupları inceler. İlk olarak Kelâmcılar inceleme konusu olur. Kelâm ehli düşünen ve akıl yürüten kimseler olduklarını ileri sürerler. Ehl-i sünnet inancını muhafaza çabasında olan kelamı, kendi arayışı çerçevesinde ise sınırlı ve eksik bulur. Bir diğer grup Batıniler, talim ehli olduklarını ve hakikati masum imamdan öğrenmenin kendilerine özgü olduğunu iddia ederler. Gazzali, hakikatin sadece masum imamla ilişkilendirilmesini mantıksız bulur, ehl-i sünnetin masum imam inancı yerine cemaati koyması ve icma ile vahyin anlaşılabileceğini söylemesi daha gerçekçi der. Filozoflar ise kendilerinin mantıkçı olduğunu ve kesin delile sahip bulunduklarını ileri sürerler. Gazzali, onları anlamak için bu ilmin bütün kaynaklarını okur ve bir yıl boyunca bu okuduklarını değerlendirir. Sonuçta üzerinde durdukları düşüncelere ve ele aldıkları konulara bağlı bir sınıflandırma yaparak her birinin yanıldığı alanı açıklar. Son olarak hakka bir diğer grup olan Sûfîler’i inceler. Sufiler daima hakkın huzurunda bulunan, müşahade(Allah’ın kainattaki tecellilerini görmek) ve mükaşefe(günah kirinden temizlenen kalpte bir nurun zuhur etmesi) sahibi seçkin kimseler olduklarını iddia ederler. Tasavvuf zaten Gazzali’nin öncesinde çeşitli kaynaklarla aşina olduğu bir alandır ve bilir ki tasavvufun derunî yönüne ulaşmak, nazari öğrenimle değil zevk ve hâl ile mümkündür. Nitekim sağlığın ve tokluğun tanımını, bunların sebeplerini ve şartlarını bilmekle sağlıklı ve tok olmak arasında ne büyük fark vardır diyerek bu hali de yaşaması gerektiğine karar verir. Bu yola girmekten başka çaresi olmadığını görünce ünü dört bir yana yayılmış olan Gazali, nefsiyle 6 ay mücadele ettikten sonra nihayet Nizamiye Medresesi’ndeki vazifesini bırakır. Aradığı şey kendi hakikatidir. Kendini bilmenin sonucunda Rabbini bilmeye varacağına inanır. Allah’ı tanımaya uzanan bu yolculukta hakikate sufilerin yoluyla ulaşır. Uzun bir inzivadan sonra sufilerin hayat tarzlarının en güzel hayat tarzı, yollarının en güzel yol, ahlaklarının en güzel ahlak olduğunu kavradığını, nünüvvet kandilinin nuru ile aydınlandıklarını ve böylece peygamberliğin hakikat ve özelliklerinin bu kandil sebebiyle kendilerine aşikar olduğunu vurgular. Sufilerin saydığımız hallerini keşfinden sonra Peygamberliğe olan ihtiyacımız üzerinde durur. Peygamberliğe iman, aklın ötesinde bir safhanın varlığını kabul etmektir der. Peygamberlik makamının imani anlamda müminleri bir tabip gibi beslediğini, her bir ibadet dengesinin müminler için bir doz olduğunu söyler. Bir ömre yayılmış hakikat arayışı böylece son bulur. Her söylenene, yazılana inanmaya sürükleyen bu kolaycılık çağında Gazzali’nin ifadesi ile “Rabbim hakikati talep edenleri, nefsinin zulmetinden kurtarıp nübüvvetin nuruna garketsin” diyoruz. instagram.com/p/CL90cvDJECf/?...
El-Münkız Mine'd-Dalal  Dalaletten Hidayete
El-Münkız Mine'd-Dalal Dalaletten Hidayeteİmam Gazali · Gelenek Yayıncılık · 20194,274 okunma
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.