Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.33
Gönderi
OSMANLIYI YIKAN ADAM
NERDEN ÇIKTI BU İSRAİL?
Filistin, dünyanın kalbi gibidir. Onun için de tarih boyunca pingpong topu gibi el değiştirmiş ve neredeyse 400 yıllık Osmanlı hakimiyeti dışında rahat yüzü görmemiş.
Osmanlı’dan sonraki zulüm ve kargaşanın adı İsrail olmuş.
Peki bu İsrail fitnesi, kalbimize nasıl girmiş?
Bunu anlamak için biraz gerilere gitmemiz gerekiyor.
Osmanlı’nın son dönemlerinde Filistin’deki Yahudi nüfusunun hızla artması üzerine 2. Abdülhamid Han, iftiraların tam aksine toprak satışını yasaklayarak ufukta gördüğü tehlikeye engel olmaya çalıştı.
Nitekim Theodor Herzl’in, “Filistin’de küçük bir toprak karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını ödemeyi” teklif etmesi üzerine Abdülhamid Han, “Bu yerlerin her karışı için şehit verilmiştir. Filistin’e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir” diyerek huzurundan kovmuştur.
Hatta bu hain teklifi püskürtmekle de kalmamış; stratejik toprakları satın alarak hazine-i hassa denilen hususi servetine katmıştır.
Bu satırları yazdığımız günlerde bir açıklama yapan 4. kuşak torunu Orhan Osmanoğlu’nun, “Dedem sadece Filistin’de değil, Gazze ve Kudüs etrafındaki bütün stratejik toprakları Halep’in kuzeyini, El Bab’ı da satın aldı. Musul ve Kerkük’ün tapusu da hâlâ dedemin üzerinde” açıklaması medyaya yansıdı.
YAHUDİLER OSMANLI SARAYINDA...
Parayla toprak alamayan Siyonistler, 50 yıllık bir Osmanlı’yı imha ve İsrail’i inşa planı hazırladı.
Çünkü iyi biliyorlardı ki, Osmanlı olduğu sürece, devlet kursalar bile ayakta kalamazdı.
Sultan Abdülhamid’i tahttan indiren İttihatçıların ilk işi hazine-i hassa topraklarını devletleştirmek ve Filistin’e Yahudi iskânına izin vermek oldu.
Çünkü Yahudi desteği sayesinde iktidar olmuşlardı. Sultan Abdülhamid’e tahttan indirildiğini tebliğ eden Yahudi banker Emanuel Karasu idi.
Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesi aslında Osmanlı’nın bitmesi anlamına geliyordu.
Nitekim Abdülhamid Han, 22 Eylül 1913 tarihli mektubunda bakın ne diyor:
İttihat Cemiyeti Filistin’de, Yahudilerin devlet kurmasına muvafakat etmem konusunda ısraretti, kat’i surette reddettim. 150 milyon İngiliz altını vadettiler. Dünya dolusu altın verseniz dahi kabul etmeyeceğim şeklindeki kat’i cevabımdan sonra beni Selanik’egönderdiler. Mevla’ya hamd ediyorum ki, mukaddes toprak Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması teklifinden kaynaklanan ebedi ayıbın lekesini Osmanlı Devleti’ne ve alem-i İslam’a sürmeyi kabul etmedim. Bunun üzerine olan oldu.
ABDÜLHAMİD’İN ÖZEL MÜLKÜ İNGİLİZLERE
İngilizler 9 Aralık 1917’de Filistin’i işgal etti.
İşgal edilen topraklarda özel mülkiyete dokunulamaz. Ama Filistin’de Sultan Abdülhamid’e ait arazi, İttihatçılar tarafından devletleştirildiği için İngilizlere geçti ve Yahudi iskânı hızla arttı.
Bölgede yoğunluğu iyice artan Yahudiler, geriye kalan yerli Arap halkını göçe zorlamak için Siyonist terör saldırılarına da başlamışlardı.
Bu saldırılar etkisini gösterdi ve bir ay içerisinde 700 bin Filistinli, planlandığı gibi Ürdün’e göç etti.
Çünkü Ürdün, ilerde kurulacak olan İsrail devletinin selameti için, Siyonistlerin Filistin’i boşaltmasını kolaylaştırmak üzere 1921 yılında yine İngiliz aklı öncülüğünde kurulmuş bir uydu devlet idi...
Bugün de batının, yüklediği zoraki rollerle Ürdün’ü, “Ortadoğu’da Türkiye’nin alternatifi bir ülke”ye dönüştürmeye çalışması çok manidardır.
BU TOPRAKLARI RESMEN GASP ETTİLER
Bu topraklarla ilgili yürüyen Lozan’dan itibaren uzun bir hukuki süreç var. Çünkü, özel mülkün mutlaka sahibine iade edilmesi gerekiyor. Nitekim ailenin talebi doğrultusunda verilmiş kararlar da var. Ancak, hiçbir BM kararını uygulamayan irade bu kararları da takmamış.
Daha da ilginci, 1945’te Kudüs Mahkemesi, Türk devletinin, Osmanlı ailelerinin haklarını tanımadığı gerekçesiyle mülklerin iadesi ile ilgili dava reddedilmiş.
Bu kararın ardından, Lozan Antlaşması gereği, Osmanlı ailesinin talep etme hakkı olan bu mülklerin akıbeti Türkiye’nin iradesine bırakılmış. Ve, Türkiye; Osmanlı ailesine bu hakkı yurtiçinde tanımadığı için de yurtdışındaki davalar teker teker reddedilmiş.
İNGİLİZLER FİLİSTİN’İ İSRAİL’E PEŞKEŞ ÇEKTİ
Bütün çabalara rağmen sahibine iade edilmeyen topraklar Yahudi devleti için tahsis edilmiştir. İngilizler, 50 yıllık plana uygun olarak 14 Mayıs 1948?de Kudüs’ün sorumluluğunu BM’ye bırakır(!) Aynı gün Kudüs’ün de yer aldığı topraklar üzerinde, BM kararıyla İsrail devleti kurulur ve ilan edilir.
İngilizler, erken aldıkları neft kokusunun önemini de erken fark etmiş ve bu bölgeyi dilim dilim bölerek istikrarsızlaştırmış ve ortasına da ulusal çıkarları için kullanabilecekleri bir “maymuncuk” yerleştirmişlerdi.
Bugün Filistin’in yüzde 88’i işgal altındadır, geri kalan yüzde 12’si de iki parça halindedir.
İsrail, artık “devlet” olarak bile telakki etmeyip, özellikle “yönetim” dediği Filistin’i imha planının son aşamasına geçmiştir.
Daha dün Mescid-i Aksa’ya Yahudilerin girmesine izin verilerek yeni bir fitne başlatılmıştır.
İslam dünyası, İsrail’in kontrollü gerginlik oyununa daha fazla prim vermemelidir..
SOĞUK DUVARLAR, ŞEYTAN KULELER
Filistin topraklarında yol boyunca uzanan üzüm bağları ve zeytin ağaçları dışında en çok gördüğümüz şey, insana esareti hatırlatan uçsuz bucaksız yüksek duvarlar ve bu duvarlar üzerine serpiştirilmiş dikiz kuleleriyle, İsrail’in sessiz işgali olan Yahudi yerleşim siteleriydi.
HAYIRLARA VESİLE OLAN HAYIRLI BİR GEZİ
Mescid-i Aksa’da son yaşanan İsrail zulümleri, bütün müminler gibi MÜSİAD mensuplarını da derinden yaralamış, konu Yönetim Kurulu’nda görüşülmüş ve kalabalık bir heyetle Filistin Seferi yapmaya karar verilmiş. Üyelerin çok yoğun talebine rağmen katılım, merkez yönetimi ve il başkanları ile sınırlı tutulmuş. MÜSİAD dışından sadece bu fakiri davet etme teveccühünde bulundukları için gezi boyunca birkaç defa “Siz hangi ilin başkanısınız” türü soruya muhatap oldum. Genel Başkan Abdurrahman Kaan, dönüş yolunda yaptığı değerlendirmede, “Tam zamanında, çok hayırlara vesile olan bir sefer yaptık, Kudüs’e çok rahatlıkla gelinebileceğini gösterdik, inşallah devamı gelecek” dedi.
··
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.