Beşibiryerde albenisinde kurgulanmış, değeri elbette paha biçilemez bir kitap: Kendi Şiiriyle Yaşayanlar. Kitabın adı, içeriği bilmeyene bile bir şeyler anlatan özellikte ama kitabı okuyunca başlığın ne kadar isabetli bir tercih olduğunu bir kere daha fark ediyorsunuz. Ben, kitabı çok sevdim. Kıymetli şairlerimiz; hayatlarındaki önemli noktaları, kendi his ve üsluplarıyla bizlere anlatıyor. Bu sebeple tür olarak otobiyografik öykü diyebiliriz çünkü otobiyografiler tahkiyeleşmiş bir şekilde tertip edilmiş. Metinler, şairlerin genelde bilinen yönlerini içermesine rağmen şairlerin çok da bilinmeyen hisleriyle oluşturulmuş bu da kurgudaki otobiyografik üslubu bana göre inandırıcı kılmış. Ben kitabı okurken yazarımızın gözünden şairleri okumaktan ziyade adeta şairlerimize kulak ve gönül vermiştim. Kitabı okurken ortaokul son sınıftan itibaren okunabilir bu kitap diye düşünmüştüm ama kitabı tamamen okuduktan sonra bu fikrimi değiştirerek kitabı, biraz daha büyük okurların okuması gerektiği kanısına vardım. Kitaptaki bahsi geçen mücadelelerin, şairlerimizin kendini bulma sürecinin doğru anlaşılması ve bu yaşantıdaki maksadın örnek teşkil etmesi sebebiyle esaslı bir başucu kitabı olsun diyerek fikrimi değiştirdim.
Kitabı okurken şöyle bir güzellik de fark ediyorsunuz: Kitaptaki şairlerin hepsi bir paydada birleşiyor ve tek yürek olup sanki tek bir kişinin hayatını okuyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Kısacası bu kitaptan bana kalan:
"Nuri Pakdil ile erken kalkıp gün doğumunu karşılamayı seviyoruz,
İsmet Özel ile İstiklal Marşı'nda coşuyoruz,
Cahit Zarifoğlu ile çocukları önemsiyoruz,
Necip Fazıl Kısakürek ile vazgeçmeden ve yılmadan sabrediyoruz,
Sezai Karakoç ile Diriliş ruhunun hiç düşmeden yükselmesini istiyoruz."
Okuyalım, okutalım ve ara ara altı çizili cümlelerimize dönüp bakalım çünkü onlar birçok yaşanmışlığın özeti.