Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

383 syf.
10/10 puan verdi
Benimle aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz diye belirterek, derdini, daha doğrusu dert edindiklerini olabilecek en açık ifadeyle serimlemiş bir yazarın kitabına yorum yapmak denli zor bir girişim olamaz sanırım. Sırf bu sebeptendir ki bu bir inceleme, eleştiri yazısı olmayacak.. Kitap Aziz Nesin’in kendisi tarafından seçilmiş, Aydınlık gazetesinde başyazarlık yaptığı döneme ait yazılardan oluşuyor. 1 Mayıs 1993’ten 27 Eylül 1993’e.. neredeyse 5 ay..Ben de istiyorum ki bu yazı, döneme Aziz Nesin eşliğinde kısa bir bakış olsun.. "Türkiye'deki yazarlar, yazmadıklarından da sorumludur. Öyle durumlar olmuştur ki, o yazıların yazılması gerekirdi, yazılmamıştır. 1980'den sonra çok açık olarak yazarların büyük bir çoğunluğu yazarlık görevlerini yapmadılar." diyordu Aziz Nesin. Gerçeğin peşinde olduğu için, fikirlerini söylemekten çekinmediği, "Ben başkalarının yapmadığı, yapılması gerektiği halde yapmadığı şeyleri yapmakla, kendimi yükümlü sayıyorum." dediği için hakkında ölüm emri verilecekti.. hedeflerin ilki değildi, sonuncusu da olmayacaktı... ‘93 Ocak: Uğur Mumcu öldürüldü. Ölümü, manşetlerden kalem arkadaşlarının ‘Susmayacağız!’ tepkileri ile arşivlere taşındı. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının terör eylemlerini, siyasi islam hareketlerini nasıl beslediğini ortaya çıkarırken, şeriat yanlılarının yönetim, eğitim kademelerine sızdıklarını yazarken hedef haline geleceğini biliyordu. Laik ve demokratik Türkiye için, itinayla gizlenmeye çalışılan gerçekleri ortaya çıkarmak için ölmek pahasına sessiz kalmamayı seçti. Laiklik tehdit edilmişti, halk ona kalkan olmak için harekete geçecekti elbet. Yüzbinler yollara döküldü. Bülent Ecevit, “Uğur Mumcu’nun ölümü Atatürk’ün ölmediğini gösterdi,” cümlesini tarihe kazıdı. Yaklaşmakta olan ise bu söylemde yatan umuttan ve sağlıklı bir beynin hayal edebileceğinden çok uzaktı. 1922’de Atatürk uyarmıştı, “.. hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.” Çabuk unutan ya da unutmuş gibi davranan hafızalar, 50ler ve sonrasında hem dış politikalarımıza hem ülke yönetimimize, ekonomimize karışılması iznini verdiler. Bizim yerimize düşünülüyordu ve biz razı görünüyorduk. ‘93 Şubat: Eşref Bitlis öldürüldü. PKK-ABD ilişkisini (Çekiç Güç) dillendirmeye başladığında, doğuda inşa edilmiş çekişmelere barışçıl yollarla çözüm getireceğini söylediğinde rahatsızlık yarattı. Dönemin başbakanı Demirel’e ve cumhurbaşkanı Özal’a durumu bildirmiş olsa da, kendisi ile birlikte dört askerin daha şehit olmasını engelleyecek herhangi bir girişim olmadı. Hızlıca verilen kaza raporu, olgular sorgulandıkça kaza değilmişe dönüştü. ‘93 Nisan: Turgut Özal öldü. Cumhurbaşkanlığını Süleyman Demirel devraldı ve hükümette yeni düzenlemeler yapılması gerekti. O günleri yaşarken bilmiyorduk ama, 8 yılda 8 koalisyon hükümetinin kurulup dağılacağı bir istikrarsızlık dönemi içindeydik. Aziz Nesin bu tarihlerde, önceki hükümetin Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’ye sokulmasını yasaklandığı Salman Rushdie’nin Şeytan Ayetleri romanını çevirtip basmaya karar verdi. Aynı günlerde İlhan Arsel’in Aydın ve Aydın kitabı da toplatılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik ve laik bir hukuk devleti olduğu anayasal koruma altındaydı, ancak gözün gördüğü köy,başka hikaye anlatmaktaydı. Laik olabileceğimizi, gericilik, yobazlığa boğulmamış bir ülke olduğumuzu gösterebilmek, fikirlerden değil düşünmemekten korkmamız gerektiğini anlatabilmek için hakkında ölüm fetvası verilmesine rağmen Şeytan Ayetleri’nin çevirisinin yapılması ve basılması girişiminden vazgeçmedi Aziz Nesin. Hatta mayıs ayında yapılan bir röportajda ölüm emri sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Şeytan Ayetleri romanının Türkçeye çevrilip yayımlanması ve dağıtımıyla, en kötü olasılıkla Humeyni'nin fetvasını, dinci yobazlar, bağnazlar ve köktenciler gerçekleştirirler. Ama bunu Türkiye Müslümanlarının yapacağını hiç sanmıyorum. Üçüncü sorunuza verdiğim yanıtta söylediğim gibi, Türkler İslamlığı Türkleştirmiş oldukları için, din adına cinayet işlemezler diye düşünüyorum. Yanılabilirim de... Ama biz, ölüm korkutması altında bile gerçek aydınların akılcılıktan ayrılmayacaklarını kanıtlamış oluruz.” Aziz Nesin’e koruma verildi, hem yurtiçinde hem yurtdışında polis korumasındaydı. Ama bu durum Aziz Nesin’in huzurunu kaçırdı ve koruma istemediğini belirten iki dilekçe verdi. “Türkiye’de insan, özgürlüğüne ne denli sahip olabilirse, o denli özgürlüğüme sahip olmak istiyorum,” diyordu. “Türkiye’de korunan kişinin, korumalarıyla birlikte öldürüldüğü çok görüldü. Böyle bir faciayı düşünerek, hiçbir savları olmayan zavallı korumaların(polislerin) benimle birlikte öldürülmelerini istemiyor, bunun endişesini çekiyordum.” Desteğini umduğu diğer aydın ve yazarlardan aldığı dönütler, laikliğe yeniden cansuyu vermek, “biçimsel demokrasimizi” demokratikleşme süreciyle dönüştürmek, düşünme şeklimizi onarmak adına oluşturmaya çabaladığı birlikteliğin gerçekleşmeyeceğini gösterdi Aziz Nesin’e. Ve şunları yazdı 12 Haziran’da: Şeytan Ayetleri benim ana sorunum da değil. Benim sorunum, Türkiye’nin yıllardanberi gericiliğe ödün vere vere, bugün bağnazlık, yobazlık, köktencilik bataklığına gömülmüş olmasıdır. (..) Bana "Şeytan Ayetleri'ni yayımlamanın şimdi zamanı mıydı?" diyenlere ben de soruyorum: Peki, şimdi zamanı değil de ne zaman zamanıydı? Yada ne zaman zamanı olacaktı? Sizler 12 Eylül faşizmine tepki gösteren bir avuç aydına da aynı sözleri söyleyen korkaklar, pısırıklar, sünepeler değil misiniz? (..) Tekkeler açılır, tarikatlar gelişirken nerdeydiniz ey mangalda kül bırakmayan korkaklar? Cumhuriyetimizin temellerinden eğitim birliği (Tevhid-i Tedrisat) bozulup imam hatip liseleri açılır ve günden güne sayıları artarken, buralardan yetişenler kaymakam, vali, savcı, yargıç hele hele öğretmen olurken, bakanlık kadrolarını doldururken nerelerdeydiniz? (..) Din ve ahlak dersi adı altında salt Sünnilik dersi okullarda zorunlu ders yapılırken de tepki göstermenin zamanı değil miydi ey korkaklar! Laik olmayan bu ülkede hala laik olduğunu sanan aydın bozuntuları, sizler ne zaman ortaya çıkıp da, "Bizler de varız, dediniz. (..) Hiç olmazsa korkaklığınızın mağarasına sığınıp orda pısıp kalın; bir de, "Şimdi zamanı mıydı? diyerek doğruyu söyleyenlere çelme takmayın. Sizler, Şeytan Ayetleri yüzünden beni öldürmek isteyen bağnazlar ve yobazlardan çok daha kötüsünüz. Çünkü onlar sizlerin korkaklığı, yüreksizliği, ödlekliği, pısırıklığı, sünepeliği, ikiyüzlülüğü sayesinde var olmuşlardır ve artarak var olmaktadırlar. (..) SİZ SUSANLAR SAYESİNDE VAR OLUYORLAR! ... ‘93 Temmuz: Sivas Katliamı yaşandı. 35 kişi boğularak veya yanarak hayatını kaybetti. Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde konuşma yapmak için Aziz Nesin de oradaydı. Şehirde esen gergin havanın herkes farkındaydı. Etkinlikler planlandığı şekilde yapılırken, cuma namazı için toplanan grup işinde fısıldaşmalar başlamıştı. “Biz burda namaz kılmaya geliyoruz, atiistler karşıda toplantı yapıyor.” diyordu mikrofon uzatılan biri. Namaz sonrası grup, dakikalar içinde toparlanıp önce hükümet binasına yürüdü. “Şeriat isteriz” , “Şeytan Aziz” ... Yükselen sesin hangi kafadan çıktığı gayet netti. Peki güvenlik kordonu oluşturan asker ve polis duyduklarına nasıl tepkisiz kalıyordu? Kalabalık Madımak Oteli’ne yöneldi. Şenliklere katılanlar ve otel çalışanları, otel içinde sıkışıp kaldılar. Kana susamış güruh birbirini ateşledikçe sokağı dolduran gürültü arttı. Otel ateşe verilirken kameralara şu cümle takıldı: “Lan, yakın lan” ...... Ilık suya konulduğunda, kaynamaya başlayan suyu fark etmeyen kurbağalar mıydı vali, güvenlik güçleri...? kimbilir.. İçişleri Bakanlığına getirildiğinde verdiği ilk röportajda kendisine bakanlık verilmesine şaşırdığını ve İçişleri Bakanlığı'nın durumunu çok iyi bilmediğini ifade eden Mehmet Gazioğlu, röportajdan beş gün sonra yaşanan facia için, “Sivas olaylarının nedeni, Aziz Nesin’in konuşmasındaki Sivas halkını kışkırtan sözleridir,” açıklamasında bulunarak, bir cümle ile asıl noktanın gözden kaçması için zemini hazırlayacaktı. Yaptığı konuşmada kışkırtıcı tek bir harf bile yoktu oysa. Şunu soracaktı Aziz Nesin: “Açık açık yalan söyleyerek, devleti ve kamuoyunu ve bütün iletişim araçlarını kandıran bir kimse, hükümet içinde nasıl güvenoyu alabildi?” Hakikaten yaa.. nasıl aldı? Bizi gülerken düşündürüyordu ya Aziz Nesin,hah, derlediği bu yazılarda gülecek malzeme bulmakta sıkıntı çekeceksiniz. Özel isimleri ve tarihleri görmezden geldiğinizde farklı(!?) olanın hedef yapıldığı tekerrür eden tarihimizi bulacaksınız sadece. Uyaranlar farklı, ama işaret edilen tehlikeler hep aynı.. Beynimin içinde dönüyor olmasına rağmen toparlayıp şurada cümle haline sokamadığım detaylar bende kaldı.. Geçmişi/şimdiyi merceklemek istediğiniz zaman için tavsiyemdir.. Kitapla kalın, düşünmeyi ihmal etmeyin :)
Bir Tutam Aydınlık
Bir Tutam AydınlıkAziz Nesin · Nesin Yayınları · 2013118 okunma
··
485 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
“LAN, YAKIN LAN!” diyecek kadar nefret edilen Aziz Nesin, ölüm tehditleri karşısında dahi doğruları savunmaktan vazgeçmemiş bir aydındı. Düşüncelerini anlamadan, anlamak istemeden yargılayanlara tek bir soru sorayım: Örneğin 1k’da eleştirel paylaşımlarınız yüzünden kapınıza polis dayansa, işinizden olacağınızı bilseniz yine de fikirlerinizi paylaşmaya devam edebilir misiniz? Cevap vermenize gerek yok. Cevabı kendi vicdanınıza verin yeter. Bu soruya samimi cevabı verdikten sonra Nesin ve onun gibi aydınları yok sayın. Ki onlar doğruları savunmak yolunda çoğumuzun göze alamayacağı fedakarlıklar yapmışlardır. İncelemen, emeğin, ayırdığın zaman öyle çok şey kattı ki bana bilsen... Bazen bilmek yetmiyor. Bir an umutlanıyorum, hemen ardından karanlığa dalıyorum. Sonra diyorum ki “yılgınlık yok”. İşte bildiklerinin yetmediği yerde böylesi anlamlı yazılar silkeliyor seni. Ellerin dert görmesin Dilek. Tekrar tekrar okunası bir inceleme olmuş. 👏👏♥️👏👏
DlkSzgn okurunun profil resmi
içten "Günaydınlar" vardır ya, güneşin sana ulaştıramadığı ışığı verir sana, enerji dolarsın.. tam da o etkiyi yaptı yorumun sabah sabah 🍀☀️ Teşekkürler Neşe🥰
Ebru Ince okurunun profil resmi
Emeğine sağlık dostum ❤bir kez okunması yetmeyen bir emek dökmüssün ,var olasın . Okudum, yazdım yazdım sildim ,yettiremedim ..çok teşekkür ederim canı gönülden.
DlkSzgn okurunun profil resmi
🥰 asıl ben teşekkür ederim.. özel teşvik iyi oldu :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.