Kitabınızın son sayfalarını çok sevdiğiniz bir aktivitenin arkasına saklarsanız mutluluğunuz iki kat artar. Harika bir koşudan sonra aydınlatıcı bir kitap.
Zeynep Oral'ın Nairobi'de ve Pekin'de katıldığı Dünya Kadın Hakları buluşmalarından elde ettiği deneyimleri paylaştığı kitaptan çok şey öğrendim. Kitabın başlığı her ne kadar Kadın Olmak olarak konmuş olsada tüm kitapda insan olmanın esasları sürekli olarak ön planda tutuluyor.
İçeriği çok anlatmaya gerek yok. Feminizm üzerine okumalar yapmak hepimizin görevi. Biraz geriye çekilip toplumu değerlendirmeye kalktığınızda çok mantıksız çıkarımlar yaptıklarını görebilirsiniz. Burada tek suçlu onlar değil, barbar bir yaklaşım sergileyen din temelli yönetim şekilleri de çok etkili. Misal idam kararının her şeyi çözeceğine inanan kitleler var. Entelektüel gelişimini tamamlayamamış ya da bu yönde bir eğilimi olmayan insanların şiddetti şiddetle sonlandırmaya çalışmaları şaşılacak bir durum değildir. Aynı şekilde yine karar mekanizmalarını ele geçirmiş erkeklerin ve ideolojik kölelik altında olan yandaş kadınların söylemlerine bakacak olursak. Kadını makasla, çekiçle, penseyle bir kalıba sokmaya çalıştıklarını görürüz. Bunun sebebini anlamak zor değil. "Her erkeğin arkasında bir kadın vardır" saçmalığının gerçeğe bakan bir yanı da var elbette. Ve ipleri elinde tutan bu erk mekanizması arkalarındaki kadınların uyanmasından, tepetaklak olmaktan korkuyor. O yüzden üç çocuk diyor ve o yüzden kadın dediğin anne olandır, kadın dediğin sokakta gülmez, kadın dediğin çocuğunu büyütür diyor.
Mevzu ne kadın olmak ne de erkek olmak. Kimseyi ötekileştirmeden insan olabilmek.