Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
Eser : Güvercin Sevdası Yazar : İmdat Avşar Yayınevi: Türk Edebiyat Vakfı Yayınları ISBN: 978-605-7817-39-6 Fatih Kaplan Gazeteci-Yazar Eserimiz tanıtım ve önsöz bölümleri hariç ondört hikâyeden oluşmaktadır. Eserin tanıtımına geçmeden önce yazarımız hakkında bilgi vermek gerekirse: 1967 yılında Kırşehir’in Kaman ilçesinde dünyaya gelen yazarımız 1989 yılında Gazi Üniversitesinden mezun olduktan sonra meslek hayatına devam eden yazarımız, 2007 yılından bu yana yazdığı şiir ve hikayelerini Türkiye ve yurtdışında değişik ülkelerde yayınlanmıştır. Eserimizin giriş bölümünde; ‘Önsöz yerine’ bölümü Yazar, Dr. Pervin Nuraliyeva tarafından kaleme alınmıştır. Bu bölümde yazarımız İmdat Avşar, eserimizin içinde bulunan hikayeler hakkında bilgilere yer verilmiştir. Özellikle bu bölümü okurken eserin içinde bulunan hikayelerin kalan kısımlarını okumak için sabırsızlanabilirsiniz. Aslında bizim şu anda yapmaya çalıştığımız; eseri ve yazarı tanıtma işini bu bölümde bizden daha güzel ve ayrıntılı biçimde, Dr. Pervin Nuraliyeva gerçekleştirmiş. Gelelim eserimizin içindeki hikâyelere. Kafa Kağıdı: Bu ve bundan sonraki hikayelerimizde genel manada bulabileceğimiz, Türk insanının kendi topraklarında yaşadığı sıkıntıları görebilme şansı bulacaksınız. Uçsuz bucaksız bozkır ve çorak topraklar içinde küçücük bir dünya… (s:23) aslında tüm giz bu cümlede desek yeri var. Zira o uçsuz bucaksız topraklar yüzyıllarca hangi uçsuz bucaksız acı, sıkıntı, elem; sevinç, neşe ve eğlenceyi barındırdı. Kimler yaşadı kimler neyi, nasıl gördü kim bilir… İşte yazarımız bu satırdan sonra eserin içine yerleştirdiği hikayelerde tüm bunların sayfalara nasıl işlenebileceğini bize göstermiş. Göstermekle kalmamış, sayfaları çevirirken okurunu o uçsuz bucaksız bozkırlarda gezintiye çıkarmış. Kafa Kağıdı hikayemizde devletimizin ilk kurulduğu dönemden belki de yakın zamana kadar köylerde yaşanan, şimdi basit o zamana göre çok büyük bir dert olan; Nüfus işlemleri üzerinden bir çocuğun, annenin ve hatta babanın hayat hikayesiyle okurlara o dönem gün be gün yaşatılmaya çalışılmış. Çalışmış değil, yaşatılmış desek daha doğru olur. Çünkü okuyunca göreceksiniz ki o Bozkır’ın çocuğuyla okula gidecek, o çocukla beraber; Gözleri pörtlek, korkunç bir Dev Karısı’ydı devlet… (s:32) işte o Dev Karısı’nın karşısında o çocukla beraber korku, endişe; heyecanla sırada ve bankonun başında bekleyeceksiniz. Sonra ne mi oldu? Okuyunca, okurken de yaşayınca neler olduğunu görebilirsiniz. Yetim Abdal: Bu hikaye daha önce bahsettiğim, Önsöz Yerine, bölümünde bahsi geçen hikayelerden biriydi. Hakverdi ile kah düğünlere gidecek, kah derin bir hayale dalacaksınız. Gün gelecek yokluğun kaybolduğu bir hayalin nasıl kurulduğuna şahit olacaksınız. Öyle bir kısım gelecek ki tüm umutların kaybolduğu bir anda düğün çalgıcısı olan Hakverdi’nin o yokluğun içinde kıvanırken kız kaçırıp düğün yapmak isteyenlerin haberi gelince: Kurban olayım tipiye, sürdü getirdi kapıya, dedi. Kurt yıkarsa kuş da yer! Belide dolanayım, kayışın olayım oğlan! Bu mevsimde kız kaçırmak nerden aklına geldi? Düğün abdalın şahlık demidir! Bize bu mevsimde bir gecelik de olsa şahlık bağışlayan yaratana şükürler olsun… (s:52) diyerek okuduğu duaya âmin diyeceksiniz. Hakverdi ve ekibiyle düğüne yolculuğa çıkıp düğünün bir anda ne hale geldiğini ve yine Hakverdi’nin hikâyenin sonunda nasıl bir durumda kalıp karar vermekte nasıl zorlandığını okurken yine o Uçsuz bucaksız bozkırda kendinizi hissedeceksiniz. Recep Enişte: Yine çocukluğunuza gitmek, okul bahçesinde top oynamak, bir mahalle dolusu çocukla vakit geçirmek istiyorsanız bu hikayede bunları yaşayacaksınız. Sadece bunları mı yaşayacaksınız tabi ki hayır. Recep Enişte’nin nasıl enişte olduğunu, hesapsız hayat sürenlerin nasıl günler geçirdiğini, kumarbazın oğlunun nasıl yetiştiğini, kumarı hayat düsturu yapan bir insanın hapse düştükten sonra karısının kendi kardeşine onun kumarı bıraktığını söylerken: Recep dediğini yapar, kardeşim! Bırakacağım derse bırakır. Vallahi kumarın adını anmaz bir daha. Ben Recep’imi bilmez miyim?(s:100) sözlerini okurken siz de aynı o öğretmen çocuk gibi ablasına inanmak isteyeceksiniz. Evet bıçkın Recep Enişte kumar yüzünden düştüğü hapisten çıkıp işe girince size de inanacaksınız. Hatta Recep Enişte’nin çalışma odası olduğunu, sürekli kitap okuduğunu anlatan satırları okurken, bir insanın nasıl düzeldiğini göreceksiniz… Veya hikayenin sonunda bite satırları okurken bir tebessüm ederken bu satırlar aklınıza gelecek. Hikayenin sonunda ne mi olacak?.. Okuyunca… Bu tanıtım ve tahlil yazımızda sadece bu üç hikayeye yer vermekle işi yetinelim. Fakat geride kalan hikayeleri, hikayelerin içinde nelerin olduğunu merak ediyorsanız sizlere; hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz bir eser desem yeterli olur sanırım. Azerbaycan’da uçağın kapısında bir polisle olan sohbetin, yokluk içinde yaşayan bir babanın evine giren köpekleri haber veren çocuklarına, hüzün, kahır; komedi barındıran: Kapatın kapıyı açlıktan ölsünler sözünü neden söylediğini merak ediyorsanız ki bence hem merak edin hem de okuyun, bu eseri mutlaka edinin derim. En başlangıçta da söylediğim gibi, bizi, bizden birinin nasıl anlattığını okumak ve yaşamak istiyorsanız, sıkılmadan her hikayesinde bir başka hazzı yaşayacağınız bir eserdir. Eseri edebiyat dünyamıza kazandıran değerli hocamız; İmdat Avşar’a teşekkür eder, eserlerin devamını heyecanla bekleriz.
Güvercin Sevdası
Güvercin Sevdasıİmdat Avşar · Türk Edebiyatı Vakfı · 044 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.