İki kızı ve eşiyle birlikte tatil yapan Henriette bir gece ansızın ortadan kaybolur. Genç kadının otel müşterilerinden genç bir adamla birlikte kaçtığı öne sürülür. Ve kadın hakkındaki dedikodular tüm pansiyonda yankılanır. Otelde kalanların çoğu bu kadını ahlak üzerinden yargılamaya başlar. Bu insanların önyargılarına ters düşen anlatıcımız oteldeki İngiliz bir hanımefendi Mrs. C nin görüşme ısrarlarına dayanamaz ve evinde bu yaşlıca kadın -40lı yaşlarında, yaşadığı ömrünün sadece 24 saatini anlatır. Miladı olan, bir günde yaşadığı olayla ilgili hayatının deneyimini yaşar. Ve Mrs. C anlatıcımıza şu sözlerle aktarır. "... o yaşananları düşünmediğim bir tek gün, bir tek saat bile geçmiyor, benim gibi yaşını başını almış kadın, ömür boyu hayatının tek bir noktasına, tek bir gününe gözlerini dikmenin katlanılmaz olduğunu söylüyorsa inanabilirsiniz. Çünkü size anlatacağım her şey altmış yedi yıllık bir hayatın sadece yirmi dört saatini kapsıyor, ..." Ahlaki değer yargılarımızın toplumsal yontmalarla ucube bir yaratığa -bir önyargıya dönüştüğünü, etrafındaki insanları yargılamadan önce kendi imkan ve koşullarının neye olanak sağladığına bakmadan yargısız infaz yapmadan tekrar tekrar düşünülmesi gerektiğini, halk dilinde iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır tabirimizin ayyuka çıktığı, düşündürttürücü yan etkisiyle başınızı sarhoş eden, kafanızdan bazı taşları yerinden oynatmanıza yarayacak bir eser. Sadece önyargı tabularının değil ahlakın tabularını yeniden düzenlemiş Zweig -boşuna sevmiyorum. Zweig ve bu eseri hakkında konuşacağım o kadar çok şey var ki ama ben bırakayım biraz da eser konuşsun, konuştursun. Oldukça meraklandıran bir kurgu değil mi? Okuyun, tavsiyemdir.

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126,6bin okunma

·

3 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

eso.okur