Gönderi

-Onunla kendi aranda nereden bir nesil farkı çıkarıyorsun? -Gayet basit. Bir defa Yıldız Hanım, benim içinde büyüdüğüm, tahsilimi yaptığım, gözümü açıp kendimi bildiğim devirlere ait hiçbir şey hatırlamıyor. Ne fese, ne kafese ne peçeye dair bir fikri var. Ne eski harfleri biliyor. Altının, gümüşün bir mübadele vasıtası olduğu devrin hikayeleri ise, ona, birer tarih öncesi masalları gibi geliyor. Padişahlı, halifeli bir memleket nasıl olur, diye sorsan, Harun Reşit zamanında Bağdat gibi değil mi, diyor. Zaman iki insanı birbirinden daha ne türlü ayırabilir? -Bu, olsa olsa bir kültür ayrılığıdır. -Hayır, bir ruh, bir seciye, bir zihniyet, bir yaş farkı... Ne dersen de, onu, bizim nesle mal edemezsin. -Sen, şimdi, bizim neslimizi bunlardan daha geri mi buluyorsun? -Heyhat, bu yeni nesilde bizim neslimizin derinliği yok. Çünkü o, artık derini aramıyor. Aldığı istikamet ve her gün biraz daha artan hızı buna manidir. Biz, birtakım şakuli (düşey) insanlardık. Halbuki, bunlar ufkidirler (yatay). Kuşlar gibi ufkidirler. Bunlara artık yürüyor denemez. Uçuyorlar. Kanatla hiç derine gidilir mi? Kanat, daima yükseğe ve uzağa götüren uzuvdur. Yükseğe, uzağa... Bak, şimdi, Yıldız Hanım çoktan stadyuma vardı bile. Şu dakikada egzersizlerini yapıyor ve burada geçirdiği iki üç saati hiç aklından geçirmiyor. Halbuki, biz, şu anda, karşı karşıya geçmişiz, onun felsefesini yapmakla meşgulüz.
Sayfa 218 - 219Kitabı okudu
·
8 görüntüleme
Sadocan okurunun profil resmi
Sağlam eleştiri doğru tespit. Okunur bu kitap.
Gamze Züleyha Üredi okurunun profil resmi
İncelememi yazarım en kısa zamanda, umarım faydası olur. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.