Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Sosyal antropologlar birliği için hazırlanmış bu kitap Marshall Sahlins gibi bir deha ile tanıştırıyor bizi. Türkçe’ye kıvanç güney’in çevirisiyle periferi yayınları tarafından şık bir baskıyla kazandırılmış. ismindeki ironi, “Godot’yu Beklerken” kitabına yaptığı vurgudan ibaret. Sahlins, kitabını “risale” olarak sunuyor. Toplantıdan eğlenmek ve bir takım kişi ve fikirleri hicvetmek amacıyla söyledikleri genişletilmiş aslında. Zaten hitap ile başlıyor. Eric Hobsbawm’ın temel teoremlerden birisi olan “icat edilmiş gelenek” Sahlins tarafından çok güzel bir şekilde özetlenmiş: “on beş ve on altıncı yüzyıllarda bir grup yerel entelektüel ve sanatçı bir araya gelip kendi atalarının yarattığını iddia ettikleri ama tam olarak anlayamadıkları eski bir kültürün öğretisini yeniden canlandırarak geleneklerini ve kendilerini yeniden icat etmeye başlamışlardı; tam olarak anlayamıyorlardı çünkü bu kültür yüzyıllar boyunca kaybolmuş ve yazılı olduğu diller yok olmuş ya da unutulmuştu.” (s.13) Özeti aslında şu, bir zamanlar bir grup insan, dinin sosyokültürel çöküşünün ardında bıraktığı o korkunç boşluğu doldurmak için milliyetçiliği icat ederler. Bununla yetinmezler, milli değerleri yaratmaya başlarlar. İskoçların eteği, Türklerin efsanevi Orta Asya mitini yaratması gibi, Almanlar Töton hayallerine, Baltık ülkeleri Vikinglere, İtalyanlar roma hayallerine, İspanyollar kahraman Qonquistatörlere sığınırlar. ve bunlara dair binlerce yazınsal ürün üretilmeye başlar. Çünkü insanlara güçlü bir milli kimlik ve ulus bilinci için tekil ve kahraman bir geçmiş sunulması gerekiyordu. Bu elbette bireyler için moral pompalamaktan öteye geçemez ama bilimsel anlamda çok zararlıydı. zira ciddi bilimsel literatür birden bire fantastik edebiyata dönüşüverdi. Kayıp kıtalar, kahraman atalar, milli diller üzerinde tartışılmaya başlandı. Bu aslında hala devam ediyor. Çeşitli aforizmalar da kitabın sayfalarını süslüyor, örnek: “yaşamı mutluluk arayışı olarak algılayan bir halk kesinlikle müzmin mutsuzlardan oluşuyor olsa gerek.” (Sahlins, sf: 26) Sahlins’in aslında antropolojinin yumuşak karnına tekmeler attığı bu kitapta, bir fikir daha vurgulanıyor. Antropologlar ilkel toplumları incelemeye giderken “ilkel” algılarını da beraberlerinde götürdüler. Sonuç: batı gözünden ilkel böcekler. İnsanlığın tarihini çizgisel olarak ele almak sosyal-bilimin temel hatasıydı zira bulunduğumuz konumu fildişi kuleye dönüştürdü. Aslında dikkat çekici bir detay, fukuyama’nın da düştüğü gibi, bugünü ulaşılabilecek en iyi konum olarak görmenin yanlışlığı. Zira, antropoloji, ilkelin bilimi gibi addedildiğinde; aslında atalarımızın bizden daha az erdemli olduğunu iddia etmese bile, farklı bir türmüş gibi görerek kendi konumumuzu kutsar. Atalarımız evrimin gereğini yerine getirmekten fazlasını yapmadılar. Onlar ne asr-ı saadette yaşadılar ne de Hobbes’vari tasvirle korkunç bir anarşi vardı. Yalnızca sosyologların, atropologların değil yediden yetmişe herkesin okuması gereken küçük bir risale.
Foucault'yu Beklerken
Foucault'yu BeklerkenMarshall Sahlins · Periferi · 20086 okunma
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.