Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Araplar, İran ve Türkistan’ da kent tarzının dönüşümüne olduğu kadar kent yaşamının gelişimine de oldukça büyük katkı sağlamışlardı. Bu ülkelerdeki İslam öncesi kentler, kelime anlamı iktidarın yerleştiği yer olan “şehristan”adı verilen ve bir hisar ve kendi halinde bir kentten oluşmaktaydı. Neredeyse aynı önem, Arapların Süryanilerden aldığı “medine” kelimesine de atfedilmekteydi. Kelime, adaletin dağıtıldı saray anlamına gelmekteydi. Pazarsa, şehir duvarlarının dışında kapı tarafında olurdu. Yakın tarihteki araştırmalara göre pazarın bu konumu İranlı ve Sami olmayan Önasya dillerinden alınan ve “kapıdaki iş”i işaret eden “bazaar” kelimesinin asıl anlamıyla örtüşür nitelikteydi. Arap yönetiminde kent yaşamı yavaş yavaş şehristandan sanayi ve ticaret sınıfı temsilcilerinin konaklama yeri olan kenar mahallelere kaydı. Daha sonra Önasya ülkelerinde gördüğümüz, kenti doğudan batıya ve kuzeyden güneye kesen ana cadde boyunca pazarları ve kavşaklarda pazaryerinin bir de Ulu Cami barındırdığı kent tarzının yerleşik hale geldiği yer burasıdır... Emirler büyük kentlerde yaşamaktaydı. Haliyle resmi kurumlar da buralardaydı. Bunlar büyük ölçüde Arapların fethettikleri kültürlü halklardan alıp benimsediği kurumlardı. Fars etkisiyse Halife Ömer zamanında bile önemli bir etkendi. Müdürler ve muhasebe memurları tanınmıştı ve muhtemelen Farsça kökenli “divan” kelimesi onları belirtir şekilde kullanılmaktaydı. Araplar Yunanca ve Latinceden benzeri terimleri eskiden Bizans’a ait memleketlerden ödünç aldı. Örneğin Latince bir kelime olan “kestör”ü Mısır’dan almışlardı. Katipler Arap fütühatın‘dan sonra dahi Yunanca olsun, Farsça olsun yerel lisanlara hakim yerli sakinler arasından seçilmekteydi. Ancak 7. yüzyılın sonunda Arapça memuriyet işlerine sokulmaya başlandı.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.