Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Güvenlik mi? Özgürlük mü?
İnsanlar niçin bir cemaatin parçası olmak ister? Zygmut Bauman bu soruya “hiçbir zaman tam olarak elde edemeyecekleri güvenceye ulaşabilmek için” yanıtını veriyor. Kitap bizi, “Giriş ya da Zor Bulunan Cemaate Merhaba” diyerek gayet sade bir dil ile karşılıyor. Yazar bu bölümde “bir cemaatin içinde yer almak”, “bir cemaate dahil olmanın” doğru yoldan sapmış marjinal bireylerin saygın bir topluma kazandırılmasını ve bunun ancak bir cemaat vasıtası ile olabileceğini ileri sürüyor. Yazar, cemaatin sıcak bir ortam, dışarıdaki tehlikelere karşı koruyan güvenli bir sığınak olduğu görüşünde. Yazara göre güvenliğin arttırılması için özgürlüğün feda edilmesi gerekir. “ Çünkü, özgürlük ancak güvenlik pahasına genişletilebilir.” Oysa özgürlüksüz güvenlik köleliğe eşittir. (Ayrıca, içine özgürlük katılmamış bir güvenliğin, sonunda son derece güvenliksiz bir güvenliğin olduğu ortaya çıkar.) Kitapta dikkatimi çeken en önemli kavramlardan biri de “Panoptikondur”. “Bütünü gözlemleme” anlamı taşıyan  Panoptikon: İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir. Tasarımın konsepti gözetlemeye izin verir. Şöyle ki; bütünü (pan) gözlemlemek (opticon) anlamına gelen bu tasarım birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu. Panoptikon'un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki sakine saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin bir silüetini izleme olanağını sağlamasıydı. Bentham'ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktu. Böylece mahkûm bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı. Yazara göre cemaat içerisinde bir panoptikon tasarlamak; sürekli gözleme ve denetleme yaparak cemaat üzerinde disiplini dayatmak ve rutin dışı bir şeyin asla gözden kaçmayacağına inandırmaktır.  Olası kural ihlalinde ise ya cezalandırmak ya da aforoz etmektir.   Kitapta sürekli olarak zikredilen, “Yönetim”, “Kimlik”,”Yabancılık” ve”Güven” aşağı yukarı cemaat kavramının ne olduğunu, toplum tarafından nasıl idrak edildiğini, bunlara sahip olmak için bir cemaatin içinde yer almamız gerektiğini açıkça gözler önüne seriyor. Ki zaten kitabı hatmettikten sonra cemaat kavramına en azından kavram olarak hakim olabiliyorsunuz. Bir cemaate hakim olmak isterseniz eğer, üzülerek söylüyorum ki; güvenlik ve kimliğinizden feragat etmeniz gerekebilir. Modern dünya şartlarında bunun pek mümkün olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz sevgili okur. Konuya dönecek olursak... Yazara göre, hızla küreselleşen dünyada hepimiz birbirimize bağımlıyız ve bu karşılıklı bağlılık yüzünden hiçbirimiz, kaderimizin tek başına efendisi olamayız. Mücadele ettiğimiz koşullar üzerinde kontrolü ancak kolektif olarak sağlayabiliriz. Bunun içinse özgürlük ve kimliklerimizden feragat etmemiz gerekecektir. Bauman, eğer bir cemaat olacaksa paylaşım, hoşgörü, saygı ve karşılıklı önemseme olan bir cemaat olabileceğini ifade ediyor. Ve cemaatin bu hakları herkese eşit şekilde sunma endişesini taşıması gerektiğini belirtiyor.   Say yayınlarından iki baskı yapan, editörlüğünü Sinan Köseoğlu’nun üstlendiği kitap son derece akıcı bir dil kullanan Bauman ve bu dili büyük bir özveriyle çeviren Nurdan Soysal'ın çevirisiyle bıkmadan, sıkılmadan her sayfasını didik didik okuyacağınız bir kitap. Okurunu bulması dileğiyle.  
Cemaatler
CemaatlerZygmunt Bauman · Say Yayınları · 201691 okunma
··
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.