Gönderi

Yirminci asırda insanlar iki şeyi evrenselleştirmeyi akıl ettiler: Savaşı ve futbolu. Yirminci asır insanının zekasına hayran olmamak elde değildir. ''Bütün yüzyıl boyunca savaşalım ve arda kalan sürede futbol oynayalım,'' fikri saygı duyulması gereken bir fikirdir. Şüphe yok ki, geçmiş asırların büyük beyinleri, böylesi bir şeyi akıl edememiş olmanın derin üzüntüsünü yaşamıştır. Ama şans o ki, bizler yani yirminci yüzyıla devrilmiş insanlar, böylesi değerli bir mirasın mirasyedileriyiz. Şimdi bu konudaki şansımızı ve yeteneklerimizi övmenin sırası değil, zira sizlere yirminci asrın en önemli futbol isimlerinden birisini, futbol tarihinin en iyi ve en değerli (tuhaf anlamda iyi, absürd anlamda değerli) kalecisini tanıtacağım. Saygıdeğer Albert Camus (İlk Dünya Savaşı'ndan bir sene evvel Cezayir'de doğmuştur. Talih bu ya babasını da bu savaşta yitirmiştir.) Aslına bakılacak olursa, yirminci asırda insanlar için mesleki anlamda pek fazla seçenek yoktur. Ya bir asker olacaksınızdır ya da bir futbolcu. Albert Camus'nün futbolu seçmesinin nedeni biraz tuhaf gelebilir. Aslında biraz da bu yüzden ona 'tuhaf bir kaleci' diyoruz. Camus; bir futbol topunun, sınırları belirlenmiş bir yerden içeri yuvarlanmasının 'değerli' bir şey olduğu ne kadar doğruysa da, aynı futbol topunun, sınırları belirlenmiş aynı yerden içeri yuvarlanmasını engellemenin de tarihsel olarak 'değerli' olduğunu düşünmektedir. Kendisinin de bu tarihsel rol için 'dünyaya fırlatılmış' olduğu inancı, Camus'yü iyi ve değerli bir kaleci yapmıştır. Bir arkadaşına mektubunda şöyle yazmıştır. Camus ''Bir topu içeri yuvarlamak tarihsel olarak keyifli bir iş olabilir, fakat bir topun içeri yuvarlamasını engellemek onurlu bir iştir.'' Buradaki protest tavrı sezimleyebiliyorsunuz. Tarih, bir topu içeri yuvarlamaya çalışanlarla doludur, fakat o topun içeri yuvarlanmasını engellemek arzusuyla yanıp tutuşan pek azdır. Bu, tarihsel bir yükümlülüktür. Birileri, topu yuvarlamaya çalışanları engellemelidir. Öyle değilse kale boş kalır ve her önüne gelen o topu, o kaleye yuvarlar. Tarih 'gol'den geçilmez. O zaman 'tarihsel değer'i araştırma çabamız da nafile bir çaba olarak kalır ve daha da önemlisi tarihçiler işsiz kalır. Öyle ya; tarihin keyfi ''gol olacak mı, olmayacak mı?'' türünden bir meraktadır. Sonuç pek önemli değildir ki sonuç çoğu zaman bellidir. Rakip takımın kaleye yuvarlamak üzere birden fazla topu var ise, kalecinin yapabileceği çok şey yoktur. Aynı anda farklı köşelere atılan iki topun yalnızca birisini yakalayabilir bir kaleci. Albert Camus'nün futbol zekası oldukça üst düzeydir. Futbolun temelde saçma bir etkinlik olduğunun farkına varıp, futbolu bırakmak yerine onu sanatsallaştırmayı deneyen Camus için 'gölü kurtarmak önemli değildir. önemli olan güzel kurtarmaktır. Golü yemenin de bir önemi yoktur önemli olan güzel yemektir.'
Sayfa 65 - Edebi ŞeylerKitabı okudu
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.