Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Kitabın kalınlığı okumaya başlarken bir hayli gözümü korkutmuştu. Çünkü polisiye kitapları çok sevemiyorum her nedense. Aslında bu tür oldukça akıcı ve merak uyandırıcı olur genellikle ama ben ısınamadım bu türe. Kitap konusu son derece basit ama günlük hayattan alıntı ve olay örgüsü ile süslenince oldukça okunabilir hale gelmiş. Hatta hayatın bu parçaları ana konunun önüne bile geçmiş ki günlük hayatta da böyle değil midir? Olan olur, sonra unutulur ve hayat devam eder. Bu yönüyle bana çok pozitif geldi. Aralara konan bilimsel verilerin ben teyit etmedim ama yazar tarafından araştırıldığını düşünüyorum. Gerek bitkiler gerek teknik ve diğer konulardaki bilgiler çok detaylı ve yerinde kullanılmış. Bunu okuyucuya araştırmadan vermek çok etik bir davranış olmazdı. Buda diğer bir artı kazandırıyor kitaba. Aslında bu bütün yazarlar için geçerli. Olaylara baktığımda günlük hayattan parçalar dedim ama polis merkezinde sadece bu olaydan bahsedilmesi biraz rahatsız eti beni. Bütün polis teşkilatı işi gücü bırakmış sadece bu olaya kilitlenmiş gibi geldi bana. Evet, ölen önemli ve ayrıcalıklı biri ama yine de başka birkaç dosyanın hiç olmazsa adı geçseydi daha iyi hissedecektim kendimi. Her şey iyi güzel de Derin ile Serdar’ın aşkı pek oturmamış bence. Bunu Derin karakteri üzerinden şöyle değerlendirebilirim, Derin’i çözdüğüm kadarı ile insan ilişkilerinde iş mesafesini asla aşamayacak biri. Serdar için de çok içine kapanık olarak tasvir edilmesine rağmen davranışları bir şıpsevdi gibi olmuş. Ali Fuat ve Sezin tamam, güzel olmuş ve sonraki kitaplara rahatlıkla taşınabilir. Derin ile Serdar ilişkisinde böyle bir durum da yok bence. Kel ölür sırma saçlı olur kör ölür badem gözlü olur hesabı ne kadar güzellik varsa Şevval’e yüklenmiş. Yine de insanın takdir ettiği bir karakter olmuş. Hakkı bey ise her istediğini başarmış ve bir anda bunlardan vaz geçip hayata küsmüş bir hava içinde. Bunu da garipsemedim desem yalan olur. Tasvirleri olmayan bir kitap tabi ki düşünülemez elbette. mutlaka okuyucuya gerek mekanı gerek kişiyi gözünde canlandıracak kadar tasvir yapılması mecburidir. Yazarın kabiliyetine göre biraz daha artırılabilir. Ama bu kitapta yazar bazı noktaları öyle tasvir etmiş ki resmen beynime pranga vurulmuş gibi hissettim. Çok tasvirle okuyucunun sınırlandırılmasını da sevmiyorum. “Ortada yuvarlak bir metre çapında bir masa vardı.” demek yeterliyken bu masanın ayaklarının malzemesi, işlemesi vs. nin koca bir paragrafta anlatılması biraz sıkıcı oluyor. Kitapta anlatılan yerlerin şu anki halini bilmiyorum. 80 li yılların başındaki haliyle gözümde canlandırabildim. Ve oraları çok özlediğimi fark ettim. Bu arada şunu belirtmek istiyorum ki beğendiğim kitaplarda dahi olumsuzluklar üzerinde fazlaca duruyorum ki yazarlarımız daha iyi eserler versin. Bazen tepkiler alsam da bunu yapmaya devam edeceğim. Bu kasıtlı bir şey değil daha iyi şeyler yapabileceklerine olan inancımdan kaynaklanıyor. Yine ipin ucunu kaçırdım galiba. Herkese güzellikler diliyorum. Okumaya değer bir kitap. Okuyun efendim. selam ve sevgilerle
Kebbat 1
Kebbat 1Filiz Gökdemir Köşker · Sokak Kitapları Yayınları · 202038 okunma
··
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.