Murakami’nin bu kitabı bir roman değil; yazarın kendi uzun mesafeli koşu anılarından oluşan bir derleme.
Murakami ilgimi çeken bir yazar. Pek tanımadığım Japon kültürünü aktarmasının yanısıra son derece sıradan hayatı ile de ilgimi çekiyor. Dahi seviyesindeki çoğu meşhur yazarın aksine Murakami bizler gibi basit bir insan. Hatta fazla basit bile denebilir: Ortalama okullardan ortalama derecelerle mezun oluyor, daha okula devam ederken bir caz barı açıp uzun yıllar burayı işletiyor, bir gün yazmaya karar verip -hiçbir teknik altyapısı olmamasın rağmen- yazarlığa başlıyor. Sonrasında bu kadar ünlü oluşuna kendisi herkesten fazla şaşırıyor hatta. Öğrencilik yıllarında kapısından bile çekinmeden geçemeyeceği tanınmış Amerikan üniversitelerinde ders verebilir hale gelmesinin ardında büyük bir azim ve irade; ama belki hepsinden önemlisi “ne istediğini biliyor” oluşu gizli.
Bu azim ve iradenin izlerini bu kitabında takip etmek mümkün. Murakami kendi uzun mesafeli koşu anılarını anlatmış, ancak kitap bir kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir. İnsanın kendisini tanımasının, ne istediğini bilmesinin ve bu amaçla yapması gerekenleri tespit edip disiplinle uygulamasının hikayesi. Murakami bu sayede ilerlemiş yaşına rağmen maraton koşup triatlon yapabiliyor; bizler de aynı öz gelişimi göstersek kim bilir neler yapabiliriz?
Koşuya bunca tutkun olması benim gibi bir Akdeniz’liye garip gelmedi değil, biz boş vakitlerimizde uzanıp sohbet etmeyi, arada da bir şeyler atıştırmayı daha çok severiz. Ancak koşu birçok ülkede çok popüler; ekipman gerektirmeden, her yerde, tek başına yapılabiliyor olması sayesinde çok pratik bir spor ve boş zaman aktivitesi. Murakami gibi maraton koşmaya başlayan arkadaşlarımın sayısı son dönemde epey arttı, ben azimle reddetsem de kim bilir, belki de sizler kitabı okuduktan sonra heves edip başlarsınız?