Malorie |3/5|
Hatırladığım kadarıyla, bu kitabın ve çok satan Kafes kitabının yazarı olan Josh Malerman her yazdığı kitabın farklı bir hikaye anlatmasını istediği için devam kitabı yazmayı düşünmediğini söylemişti. Sonrasında ise Kafes kitabı çok tutunca devamını yazmaya niyetlenmiş ve akabinde de bu kitap yayınlanmıştı.
Bu kitabı okuyunca anladım ki zorla yazılan kitaplardan gerçekten de pek hayır gelmiyor. Kafes hikayesinin bence bir devama ihtiyacı yoktu. Yazar da böyle düşünmüş olacak ki hikayemiz Kafes kitabının tam on iki yıl sonrasında geçiyor. Bu kadar ileriye giden bir zaman atlaması yapılması gerekiyorsa keşke biraz daha ileriye gidip çocukların hikayesini okusaymışız.
İlk kitapta yazarın size vaat ettiği gerilim aynı şekilde bu kitapta da var. O yüzden, devam kitabını şiddetle bekleyenlerin kitaptan tatminkar bir şekilde ayrılacağını düşünüyorum. Kitabın, önceki kitabın üzerine bir şeyler katmasını ve dünyasını genişletmesini bekleyen okurların ise pek tatminkar olamayacağı kanaatindeyim. Yazar bu konuda birkaç adım atsa da bu konuda kitabın havada kaldığını düşünüyorum.
Karakterlerimiz yine bir noktadan diğer noktaya, görmeden ulaşmaya çalışıyor. Görme dışındaki diğer duyuları sayesinde yollarını bulmaya çalışıyorlar. Yaratıklar etraflarında geziniyor ve onlara bakmadan etraflarından geçiyorlar. Hala anlamadığım bir şekilde bu yaratıklar insanlara saldırmıyor.
Eğer yazar üçüncü kitabı yazarsa sırf bu yaratıkların neyin nesi olup olmadığını anlamak için okuyacağım. Ne yazık ki bu kitap da o konuya pek değinmiyor. Üçüncü kitap bu konuda daha açıklayıcı olabilir diye umuyorum. Evet, muhtemelen yazar bunu bilerek gizli tutuyor ki bilinmeyenin yarattığı korku duygusu karakterlerle beraber okura geçsin.
Yine de bence bazı şeylerin bilinmesi, yaratıkların yarattığı gerginliği baltalamaz diye düşünüyorum. İkinci kitabı istememiştim ama üçüncü kitap olmalı bence, bazı soruların cevaplanması için.
Gözbağımızın olmayacağı günler dileğiyle. Kendinize iyi bakın.