Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
1950'li yıllar. Demokrat Parti iktidarda, dillerle müthiş bir atılım ve ilerleme lafı dolanıyor. Şimdilerde kamuoyunda Menderes yıkımları olarak bilinen İstanbul’da hararetli bir imar faaliyet var. Anlaşıldığı üzere yapım yıkım işi çok. Peki kim yapacak bunca işi? Tabii ki, tarımda makineleşme ve vadedilip bir türlü gerçekleşmeyen toprak reformu yüzünden giderek yoksullaşan Anadolu köylüsü. Konu açlık olunca boğaz tokluğuna çalışacak insan bulmak da zorlanmıyor sermaye. Halk, umudu büyük şehre gurbette, bilhassa İstanbul’da görüyor. Ne de olsa koca İstanbul, taşı toprağı altın şehir! Tıpkı diğer 'Gurbet Kuşları' gibi bir sabah Haydarpaşa Garı’ndan İstanbul’a ayak basıyor İflahsızın Memed. Para kazanacak, belki babası gibi duvar ustası olacak, okuma yazma öğrenecek, giyim kuşam alacak. Öyle ki bir gün köye döndüğünde herkes onu parmakla gösterecek. Aslında kitabın ana karakteri İflahsızın Memed, Bereketli Toprakları okuyanlar için tanıdık bir isim. Kitaptaki İflahsızın Yusuf’un oğlu. Ancak iki kitap arasında kurgusal bir bağ yok; ama iki kitabında birleştirdiği nokta göç ya da daha doğru bir tabirle yaşamak için göç etmek zorunda kalan insanlar. Orhan Kemal, Gurbet Kuşları’nda sadece göç olgusunu irdelememiş, bu göçle İstanbul’da tohumları atılan çarpık kentleşmeyi, yıllarca tek parti rejiminden sonra hayata geçen çok partili rejimde büyük bir halk kitlesinin desteği alarak iktidara gelen Demokrat Parti’nin yaşadığı güç sarhoşluğunu ve bu sarhoşluğun halk nezdinde neden olduğu siyasi kutuplaşmayı ve Türkiye’de artık bir geleneğe dönüşmüş olan her iktidarın kendi burjuvasını yaratma güdüsünü de ele alarak dönemin oldukça zengin bir panoramasını kitaba ustaca yansıtmış. Orhan Kemal'in muazzam bir gözlem gücü var. Onun bu gözlem gücünün kurguladığı karakterlerde ve kitapta yer alan diyalog ya da monolog hissetmemek imkânsız. Birbirinden farklı sosyokültürel düzeyde yer alan insanların iç dünyalarını tüm gerçekçiliğiyle ortaya koyuyor, adeta kanlı canlı roman karakterleri yaratıyor. Bana kalırsa bu durum, Orhan Kemal’in halkın içinden, işçiden, emekçiden geldiğinin en bariz kanıtı. Romanın belirli bir sonu yok, aslında kitabın devamını bizler yaşadık, yaşıyoruz ve nitekim çoğumuz gurbet kuşlarının torunlarıyız Ne zamanki toplumsal bir dönüşüm ve değişim yaşanacak o zaman Gurbet Kuşları bir sona kavuşacak. Ancak bu süreğenliğin içinde Orhan Kemal, her ne kadar kendi romanlarında insafsız ve kötü karakterlere, bilgisiz ve cahilliğe oldukça çok yer verse de hayata ve geleceğe karşı kötümser olmamış. Bu durum onun şu cümlelerinden anlaşılıyor: “Ben halkın içinden geldim, onlardan biriyim, birtakım şartlardan dolayı bilgisiz, görgüsüz, pis kalmış insanların imkâna kavuştuklarında, değişip gelişeceklerine, uygarlaşacaklarına inanıyorum. En kötü insanı içinde yaşadığı toplum yaratıyor. Dünyanın gelecekte düzene gireceğine, düzenli toplum insanlarının daha mutlu olacağına inanıyorum.”
Gurbet Kuşları
Gurbet KuşlarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20201,083 okunma
·
161 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.