Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
İslam'da İhya Hareketleri Ayrıntılı İnceleme
İncemeyi bloğumdan okumak için tıklayınız: mklnc8.wordpress.com/2021/06/10/isla... Mevdudi, birçok kitabında olduğu gibi bu kitabında da gerçek İslam’ı ve Müslümanlığı anlatma iddiasını taşıyor. Ebat olarak küçük ama mahiyet bakımından büyük kitaplardan biri. Kitap iki bölümden oluşuyor; Birinci bölümde; İslamla beraber, ateizm, politeizm ve asetizm (çilecilik) de dahil olmak üzere, en yaygın dört inanç sisteminden bahsetmiş. Ardından peygamberlerin görevleri, Asrı Saadet ve sonrası müceddidlerin gerekliliği anlatılmış. İkinci bölümün başında ise, müceddid ve müteceddidin farkına dikkat çekmiş ki İslam’ı ihya edecek gerçek müceddidlerle, müceddid kisvesine bürünenler karıştırılmasın. Bu ayrımdan şöyle bahsediyor: “Müceddid olanlar İslam’ı, cahiliyenin bütün pisliklerinden korumak, arındırmak ve dini sadece Allah’a ait kılmak için çalışırlar. Bu uğurda gerekirse mallarını harcar, canlarını feda ederler.” “Müteceddid ise birbirine tamamen ters olan bu iki inanç arasında önce bir bağlantı kurmak daha sonrada cahiliyeyi hakim kılmak için çalışır. Onun bazen İslam’dan bahsediyor görünmesi bir oyundan başka bir şey değildir. O, bütün kimliğiyle kafirdir ve küfür için çalışır.” (39-40. syf) Bu ayrımdan sonra da İslam tarihinde ön plana çıkmış birtakım müceddidlerin hayatından ve işlerinden genel olarak bahsetmiş. Bahsettiği müceddidler ise şunlar; 1. Ömer bin Abdülaziz (v. 101/720) Peygamber (sav)’in vefatından elli sene sonra doğmuştur. Bu nedenle birçok sahabi ve tabiinle karşılaşma imkanı bulmuş. Bu da İslami ilimlere yönelmesinin nedenlerinden birisidir. İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmesi, içinde hilafet kurumunu ihya etmek için gayret uyandırdı. Yönetime geçer geçmez de cahiliye kalıntılarını silmeye ve İslam’ı ihya etmeye çalıştı ve elinden geldiği kadar bu gayeyi gerçekleştirdi. 2. Dört İmam; -Ebu Hanife (v. 150/767) -İmam Malik (v. 179/795) -İmam Şafi (v. 204/820) -Ahmed Bin Hanbel (v. 241/855) Ömer bin Abdülaziz’den sonra cahiliye tekrardan canlandı. Toplum içindeki inanç karışıklılıkları , yönetimdeki kişilerin servet, lüks ve eğlence düşkünü olmaları, bu dönemde gerçek İslamı açıklayan alimlerin olmasını engelleyemedi. Yönetimdeki bu kişilerin güç, tehdid ve işkenceleri alimleri doğru yoldan döndüremedi. -Ebu Hanife hem emeviler hem de Abbasiler tarafında nice tabikata maruz kalmıştır. Bir rivayete göre zehirlenerek öldürülmüştür. -İmam Malik ise Abbasiler zamanında birçok işkenceye tabi tutulmuş hatta bu işkencelerden dolayı kolu bile kırılmıştır. -İmam Şâfiî de alakası olmadığı halde yönetime karşı çıktığı iddiasıyla idama giderken son anda kıl payı kurtulmuştur. -Ahmed bin Hanbel Abbasi hükümdarı memun ve mutasım saltanatında aynı şeyleri yaşamış nice baba yiğitin dayanamayacağı işkencelere dayanmıştır. Bu dört imamın da yüklü bir ilmî birikimi vardı, hepsi bir ekol kurucusuydu, nice işkencelere rağmen davalarından asla vazgeçmediler. 3. İmam Gazzali (v. 505/1111) Cahiliyenin içine doğdu ve ilk eğitimini bu sistemin içinde aldı ama bir müddet sonra asıl gerekli olanlara yöneldi. Zamanın en büyük medresesinin baş müderrisi oldu. Engin ilmi birikimi sayesinde zamanındaki insanların her alanda yozlaştıklarını gördükçe ruhsal rahatsızlık hissetti. Bundan dolayı yaklaşık 10 yıl boyunca uzlete çekildi. Bu on yıldan sonra tecdid hareketine girişti; ümmete önder kişiler yetiştirmek için okul açtı ama düşüncelerini gerçekleştirme fırsatı bulamadı çünkü bundan altı yedi yıl sonra vefat etti. 4. İbn Teymiyye (v. 728/1328) İmam Gazzali’den sonra dünyada müslümanlar zayıf düştü ve müşriklerin istilası altına girdiler. Her ne kadar insanların İslam’ı kabul etmeleri iyi bir gelişme gibi gözükse de, yeni müslüman olan bu kişiler önceki cahiliye inançlarını olduğu gibi İslam’a taşımışlardı. Böylece dinden çok uzak olan şeyler, din gibi addedilerek, yöneticiler de dahil olmak üzere topluma girmeye başladı. Bu ortamda İslam hakikatini açıklamak göze alınacak bir şey değildi. Bunlara rağmen İbn Teymiyye İslam sancağını kaldırdı. İbn Teymiyye, Kur’an konusunda derin bilgiye sahipti. Hadiste ise zamanının en güvenilir kişisiydi, Fıkhî ilmi de tartışılmaz derecedeydi, mantık felsefe ve rasyonel ilimlerini ise herkesten daha çok biliyordu. Yahudilik ve Hıristiyanlık hakkındaki bilgisi bir yahudi veya hristiyan aliminden daha fazlaydı. Bu engin bilgisi karşısında ilimle cevap vermeye aciz kalanlar, onu hapis ve işkenceyle susturmaya çalıştılar ama bu onu yıldırmadı. Hapiste de ilmî çalışmalarına devam etti. En sonunda kalem ve kağıtlarını elinden aldıkları için hastalanıp öldü. 5. Ahmet Serhendi (İmam Rabbani) (v. 1034/1624) Düşman istilaları başta hindistan olmak üzere tüm İslam alemini etkisi altına almıştı. Kötülükler, ahlâkî bozulmalar, Ekber döneminde zirveye ulaştı. Ekber idaresi, İslam’ı çöl Araplarının dini olarak tanımlamaya, Hz. Peygamber’e olur olmaz laflar söylemeye başladılar. Bahailik inancını benimsediler. Bu inanca göre, bir din bin yıldan daha fazla yaşayamaz. Bin yıl sonra geçerliliğini kaybeder ve yeni bir din oluşturmak gerekir. Böylece yeni bir din oluşturdular. Ekber’in Allah’ın halifesi ve seçilmiş kul olduğunu iddia ettiler. Hatta ona secde edecek kadar alçaldılar. O günlerde Serhend’de Ahmet adlı bir genç dikkat çekiyordu. İlimde geniş bir kavrayışa sahipti. Hocası onun hakkında, bu genç halka hakikatleri anlatan bir önder olacak, demişti. Dediği de gerçekleşti. Hakikatlerin farkında olanlar vardı ama hakikatleri açıkça savunan tek kişi Ahmet Serhendî oldu. Bu yolda yalnızdı, kimseden yardım görmedi. Sözleriyle, zulümlerine set çektiği zorbalar onu durdurmak için birçok yol denediler, bir müddet zindana attılar. Allah’tan başkasına secde etmeyi reddettiği için kaleye hapsettiler. Sonradan hükümdar olan Cihangir, onun öğrencilerinden birisi oldu. Hükümdar Cihangir’in oğlu Hürrem Ahmet Serhendî tarafından İslam üzere eğitildi. Böylelikle İslamın genel olarak hakim olmasına zemin hazırlandı. Ahmet Serhendî’nin vefatından kısa süre sonra doğan Alemgir, Ekber’in torunu olmasına karşın İslam’ın samimi bir taraftarı ve savunucusu oldu. Böylece Ahmet Serhendî uğrunda emek verdiği şeyler gerçekleşti. 6. Şah Veliyyullah Dehlevi (v. 1176/1762) Ahmet Serhendî’den uzun bir müddet sonra Delhi yakınlarında dünyaya gelmiştir. Şah Veliyyullah Dehlevi, ifade, anlayış ve kavrayış gücü ile vardığı sonuçların isabetliliğiyle hakkı başarıyla savundu. Bu başarısını, zamanındaki cahiliyenin içinde yazdığı eserlerinden öğrenebiliriz. O, İslam adı altında yer alan her şeye eleştirel bir bakış sergiledi. Mevdudi, kitapta buna dair alıntılar yapmıştır. Fıkıhta sadece bi ekole müracaat edilmesini eleştirdi. Nitekim kendiside gerektiğinde bütün ekollere başvurmuştur. O halde bu rabbani âlim Şah Veliyyullah Dehlevi’nin ilim ve davet tecrübesinden faydalanmalıyız. Ayrıca müslümanların kalkınmasına yönelik kaygı taşıyan her kişinin ona başvurması gerekmektedir. 7. Seyyid Ahmed (v. 1898) ve 8. İsmail Şehit (v. 1246/1831) Bu iki zat özellikle Hint kıtasında birer önder oldular. Her ne kadar tek başlarına birer müceddid sayılmamış olsalar da, bir müceddid olan Şah Veliyyullah Dehlevi’nin davasının etkileri sönmeye başladığında onu yeniden diriltmişlerdir. Böylece Şah Veliyyullah Dehlevi’nin başlattığı değişim, öğrencileri sayesinde Hint kıtasının dört bir yanına yayılmıştır. Resulullah’ın ashabını hatırlatan insanlar yetiştirmişler ve Batı Hindistan başlayan bir cihat hareketine kalkışmışlardır. Sonuç olarak, kitap bu müceddidlerin hayatını aktararak şu mesajı vermek istemiştir: Bir müceddidin işinde sadece dini bilgileri değil pozitif ilimleri, yaşadığı çağı ve bu çağın getirdiği sorunlarıda iyice bilmesi gerekir. Eski müctehidleri kör taklit yerine tecrübelerinden gerektiği oranda istifade edilmelidir. Rümeysa Kılınç 10.06.2021
İslâm'da İhyâ Hareketleri
İslâm'da İhyâ HareketleriEbu'l A'lâ el-Mevdudi · Pınar Yayınları · 2016143 okunma
·
216 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.