Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

608 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
"EĞER BİRİSİ YOKUŞUN BAŞINDA DURAN SİLİNDİRİ İTERSE AŞAĞI DOĞRU YUVARLANACAKTIR. FAKAT YUVARLANMA SEBEBİ SADECE AŞAĞI İTİLMESİNDEN KAYNAKLANMAZ. BU İZLEYEN NEDENDİR. ASLINDA DÜŞMEYİ BELİRLEYİCİ NEDEN SİLİNDİRİN KENDİ ŞEKİL YAPISI, SİLİNDİRLİK OLMA DURUMUDUR." Kitabı iki bölümde değerlendireceğim. Birincisini kitabın içeriğini dar bir bakış açısıyla anlatmaya çalışacağım. İkincisini kitabın içeriğinden taşarak ama yinede kitaba sadık kalarak anlatmaya çalışacağım. İkincisini okumak zorunda değilsiniz, hatta birincisinide. Hatta okumayı burda bırakabilirsinizde. Dönüş yolu açık. Hayat üzerinde sınırlı olan İnsiyatif gücünü kullanıp okuyadabilirsin, okumayada. Kitaba gelirsek... BİRİNCİ BAKIŞ AÇISI (GÖRÜNEN İÇERİK, YÜZEYSEL BAKIŞ) Kitap 27 Mayıs 1960 darbesine gelinmeden önceki ülkedeki siyasi iklimin, halkın olaylara karşı tutumun, siyasi bölünmelerin, bu bölünmenin sürüklediği kitlelerin mücadelelerinin , iktidarın ve muhalefetin tutumunun devrimci bir kızın orta yaşlı evli bir adamla yaşadığı aşkın ışığında, ilişkilerini çerçeveleyen ve belirleyen faktörler olarak anlatıldıği, içeriği bu aşk ve olaylardan oluşan bir kitap. Bu anlattığım kitabın yüzeysel olarak ele aldığım , metinlerden taşmadan anlatabildiğim içerik. Şimdi kitaptan taşarak yinede kitaba sadık kalarak, içeriği anlamaya yarayacak, ancak böyle anlaşılabilir diye düşündüğüm eksenleri oluşturmaya çalışacağım ki kitap tüm yönleriyle anlaşılabilsin. Şunu temin ederimki bütün yazacaklarım kitabın içeriği ile ilgili. Fazladan, kitabı anlamayı kolaylaştırmanın dışında hiçbir şey yazmamaya çalıştım. Devam. İKİNCİ BAKIŞ AÇISI (GÖRÜNMEYENİ GÖRMEK, DERİN BAKIŞ ) Önce bir perspektif oluşturmam, eksenler oluşturmam gerekiyor ki anlatmak istediğimi içine oturtabiliyim. Bana biri sorsa dünyanın en zor şeyi ne diye ona vereceğim cevap, birini bir şeye ikna etmek derim. Gerçekten zordur birini ikna etmek. Bu öylesine zor bir iştir ki, öylesine irade dışıdırki ikna edilmek istenen kişi bile kendisini ikna edemeyebilir.( İnanç oluşturacak yada değiştirecek iknadan bahsediyorum) İkna edilmek ikna edilecek konuyu içselleştirmekle mümkündür gerçek anlamıyla. İkna ancak duyguların etkisiyle, ancak duygularla olan bağ kurulabildiğinde meydana gelebilir, böylelikle içselleşebilir. İkna etmek istediğimiz konu kişinin duygularına dokunup bağ oluşturalamıyorsa naparız. Mecburen vazgeçeriz ve o kişinin o konuyla ilgili bağ kurabilmesi için gereken duygu değişim durumlarının uygun olmasını gözlemleriz. Gerçekleşmesi gereken duygu değişimleri ancak bir takım süreçlerle, belli etkileşimler sonucu gerçekleşebilir. Bu süreçte olaya aktörler dahil olmak zorunda, bu aktörlerle etkileşim ve mücadele olmalı ki istenen durumun olma ihtimali gerçeklesebilsin. Her etkileşimde süreçte duygu durumlarının değiştiği, iniş çıkışlar gösterdiği, dönüşümler geçirdiği bir süreç yaşar. Kaçınılmaz bir değişim yaşar. İkna ancak değişen duygu ikliminde oluşan yeni duygu durumuna uyumlu olduğunda gerçekleşebilir, uyumluysa ikna olur, içselleştirir kişi. Konfüçyüs "Değişim, iki zıttın birbirine değmesiyle oluşan bir durumdur" der. Yani ikna etmek amacıyla insanı degistirmek, dönüştürmek gerekir. Bunun içinde bir etkileşim, duygularla karşı duyguların birbirine değmesi, birbiriyle mücadele etmesi gerekir. Değişimler bu süreçlerle mümkün olabiliyor. Düşünsenize; iknanın bütün yapısına, bütün süreçlerine hakim olduğunuzu. Sürecin bütün aktörlerini istediğiniz eğilimi sağlamak için edilgen kılabildiğinizi ve her isteğinize uyumlandırabildiğinizi. Ne muazzam güçtür. Daha büyük bir güç düşünemiyorum. Şimdi yukarıda anlattığım konunun üstüne inşaa etmeye çalışacağım yeni bir eksen daha kurmaya çalışarak anlatmak istediğimi anlatmaya çalışacağım. (Yemin ederim yoruldum, vazgeçecem ama yazdık bi kere, bitirmek gerek doğrusuyla yanlışıyla) İki ayaklı bir durumda, yerel ve global ölçekte anlatmaya çalışacağım. İLK AYAK YEREL ÖLÇEKTE Bir ülkede siyasal iktidar kurmak ancak az önce bahsettiğim güce sahip olmakla mümkün olabilir. Yani halkı iktidarına tabi olmaya ikna edeceksin. İktidar, halkı ikna ettikten sonra o ikna düzeyinde tutmaya, o düzeyi korumaya, insanları edilgen kılmaya, yönlendirmeler yapmaya ve eğilimler aşılamaya muktedir olabilmeliki iktidarını sürdürebilsin. İkna ve süreçleri üzerinde hakim olmak bir anlamda duygular üzerinde hakimiyet kurabilmekle mümkün. Duygu iklimi yaratacak ve duygular üzerinde kontrol sağlayacak. Peki bunu nasıl yapacak iktidar. İletişimin ve yaptırımın her türlü aracını kullanarak. Kitle iletişim araçlarıyla insanları programlar gibi programlıyacak, bu programlamayıda kolluk güçleri ve kurumlarıyla hizalayarak, denetleyerek, gerekirse zor kullanarak. Medya siyasal iktidar için en önemli araçtır. Medyanın görevi sanıldığı gibi gerçeği aktarmak değildir. O görünen, sahte sebeptir. Bütün amaç toplumun algısını ele geçirmek, duygularını konumlandırmak ve duygular üzerinde hakimiyet kurmaktır. ( Zaten içinde doğduğumuz kültür biz büyüyene kadar algımızın kontrol edilebilir olması için gereken bütün alt yapıyı sağlıyor) Peki sonsuz sayıda duygu oluşumuna dolayısıylada sonsuz davranış sergileme potansiyeline sahip insanı nasıl bir kontrolle potansiyelini ve davranışlarını istenen düzeye indirgeyip, öngörülebilir hale getirebilirsiniz. Cevap basit. Düşman yaratarak, korku oluşturarak. İnsanları edilgen kılmanın bundan daha iyi bir yolu yok. Düşmanı yarat, korkuyu aşıla. Sonra korku ikliminde tutunulacak, sığınılacak liman ol. Sistemin en iğrenç yanı düşmanınıda kendi içinde yaratması. İdeolojiler etrafında kümelenerek bölünen insanlar birbirini referans alarak korkunun, düşmanlığın pompalanmasıyla iyice ayrışır, kutuplaşır ve politize olur. Bu kutuplaşan ve politize olan insanın en belirgin özelliği nedir peki. Kutuplaşan insanın gerçekle arasına artık bir perde inmiştir, gerçeği algılayabileceği algısı işgal edilmiştir, iktidar olma heveslisi istilacı tarafından. Bütün ayrımlar bu gerçeklikten kopan bu bakış açısıyla iyice belirginleşir. Kopmalar keskin hale dönüşür. Düşman konumunda zıtlığı yaratmalıki korku daim olsun. Yapay aksiyonlar ve kurgular kurgulayabilsinki konumunu güçlendirsin. İKİNCİ AYAK, GLOBAL ÖLÇEK Nasıl ki ülke içinde siyasi rejim olaylara, duygulara, ikna edebilme gücüne hakim oluyorsa ülke dışında, dünya ölçeğinde ve global düzeyde bir güç her şeyi kontrol etmekte, her şeyi hizaya sokmakta, aktörleri edilgen kılmakta. Buda aynı mantıkla; ikna süreçlerini elinde tutarak, duygular yaratarak ve hakimiyet kurarak vb. yapılarak ama daha büyük ölçekte daha büyük hesaplar yapılarak icra edilen bir süreç. Söyledim yine söylüyorum, bir duygu oluşturmak ve onu kontrol altında tutmak zıttınıda yaratmakla, onada hakim olmakla mümkün. Bu bağlamda konuya global ölçekte bir örnek vermek istiyorum. Soğuk savaş iki kutuplu bir dünya yaratmış, her kutup diğerindee korku ve düşman figürü haline gelmiş, dünyayı küçültmüş, ik ülke etrafında konumlandırmış ( SSCB -ABD) , yöntemi uygulayana inanılmaz faydalar vermiş, bütün ülkelere bu iki kutubun etkisiyle ayar vermiş, her türlü değişimi sağlayacak iklimi oluşturmuştur. Muazzam bir akıl, takdir etmemek elde değil. Aslında bütün söylemlerim şu sonuca varmak için. Bütün siyasal oluşumlar kendinden daha büyük bir oluşuma hizmet eden, her olayı bir danışıklı dövüş şeklinde kurgulayabilme potansiyeline sahip figürler. Sistem öyle bir hiyaraşik yapı oluşturmuş ki alt yapısı bu oluşumdan habersiz, kullanılmaya hazır,idealleri hayatlarını sisteme feda edebilecek şekilde oluşturulmuş sistemin kurbanlarından, aparatlık yapacak insanlardan yada incelemenin başlığında vurguladığım gibi silindir mizaçlı insanlardan kurulmuş.( Valla öluyom, elim tutmuyo) Anlatının yetersizliğinin farkındayım ama ben daha çok okuyacak olanın bıraktığım boşlukları tamamlayabilmesine güveniyorum. Anlayabileceği bir çağrışım bile yapsa yazdıklarım bir işe yaradı demektir. Son olarak bu anlattıklarımın merceğinden1960 döneminin ve darbesine ,DP ve CHP ekseninde gelişen olaylara bakarsak her şey anlaşılır diye, bugünü bile anlayabiliriz diye düşünüyorum. Kimsenin silindiri olmamak lazım.
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Cem Yayınevi · 19845,2bin okunma
·
646 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.