Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

512 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
1920lerin Amerikan yaşamı
John Dos Passos’un “Amerika Üçlemesi” olarak bilinen serisinin üçüncü kitabı “Büyük Para”. Önceki kitaplarında tanıdığımız kahramanların yaşadıkları eşliğinde, savaşın hemen akabinde, 1920-1929 yılları arasında Amerika’daki değişen hayatı aktarıyor bize Dos Passos. Öncelikle dönemi bilmekte fayda var: Amerika Birleşik Devletleri, sermaye sahiplerinin -özellikle finans sisteminin- çıkarlarını korumak için ucundan dahil olduğu savaş sonrası hayal bile etmediği ölçüde zenginliğe kavuşur. Avrupa devletleri birbirlerini çılgınca öldürür, bombalar ve yoksullaştırırken Amerika Birleşik Devletleri bu savaşın en büyük tedarikçisi olur: Silahlar, bombalar, uçaklar, gemiler ile sınırlı değildir satışı; her türlü ilaç, gıda, giyecek, inşaat malzemesi; aklınıza ne gelirse büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nden Avrupa’ya akar. Savaşan devletlerin inanılmaz artan finansman ihtiyacı da yine Amerikan bankaları ve bankerlerince sağlanır. Dolayısıyla savaşın bitiminde beklemedikleri kadar büyük kazançları ile şaşkına dönmüş, paralarını koyacak yer bulamayan sanayi şirketleri, teknolojideki hızlı gelişmenin de etkisi ile peşi sıra yatırım hamleleri yaparlar; ellerindeki fazla fonu değerlendirmek için bankalar da bu yatırım hamlesini kışkırtırlar. Rekabet kızışır, her şirket pazardaki konumunu iyileştirmek için iyice saldırır. Borsa ve tahvil piyasası çılgınca canlanır; astronomik ölçüde artan şirket değerleri, finansal piyasalardan hiç anlamayan sıradan halkı da bu çılgınlığın içine çeker, parası olan herkes borsada yatırım yapmaya başlar. Tröstleri ve haksız rekabeti engelleyecek yasal altyapı henüz hazır değildir; teknolojik icatların ise pazara sunulabilmesi için devlet düzenlemeleri gereklidir. Bu nedenle politikacılara rüşvet akıtan düzenler kurulur, büyük gruplar -çelik, havacılık, petrol sanayileri gibi- bir arada hareket ederek rakiplerini ezme stratejisi güderler. Mafyayı büyüten içki yasağı da bu dönemde devreye alınır. Rusya’dan yayılan sosyalizm dalgası Amerikan sanayi ve politikacılarının korkulu rüyası olur. Daha fazla kar edip sürekli yatırım yapma kaygısındaki sermaye, sendikalaşma hareketlerine karşı devlet kurumlarını yanına alır. “Amerikan rüyası”, Avrupa’nın çöktüğü bu dönemde Amerikan ekonomisini mümkün olduğunca çabuk büyütüp dünyanın tartışmasız 1 numarası olmaktır; ama işçi haklarının gözetildiği bir düzende bu kadar çok kar etme şansı yoktur. Devlet ağırlığını açıkça sermaye sahiplerinden yana koyar; sendikalaşma hareketlerini baltalar, yasaklar, önderlerini işkence ile susturma gayesi güder. Paranın köşeyi tutanların arasında döndüğü; sıradan insanların iş güvenliksiz, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ile bulduklarına razı olmaya itildiği bir düzen oluşur. Rakiplerden hep bir adım önde olma gayesi ile hesapsızca, verimsizce yapılan çılgınca yatırımlar geri dönmeyince Amerikan ekonomisi 1929 yılında büyük bir çöküş yaşar. Adına “Büyük Buhran” denilen çöküş, işte bu çılgın 10 yılın sonucudur. Dos Passos serinin bu üçüncü ve son kitabında işte bu 10 yıllık dönemde yaşananları aktarır. Kahramanları artık büyümüş, savaşa Avrupa’ya gidenler dönmüşlerdir. Kimileri bu düzende köşe kapmış ve zenginleşmiş, kimileri ise sadece günlük nafakasını çıkarabilme uğruna iş aramaktadır. Gelir dağılımının hızla bozulduğu, işsizliğin arttığı, toplumsal ahlakın hızla değiştiği bu dönemde, dönemin büyük şehirlerinde gezdirir bizi Dos Passos. Kah kaçak içki satılan gizli barlarda, kah işçiler arasında eylemlerde, kah parasını har vurup harman savuran zenginlerin yanında dolaşırız. Dos Passos eserinde sermaye düşmanlığını ve sosyalizm özlemini açıkça hissettirir. Sokaklarda aç çıplak gezen çocukların yanından bakmadan geçen zenginleri ayıplar, Amerikan Rüyası’nın kim için olduğunu sorgular. Bu bakış yazarın kendi yaşam çizgisi ile de paralellik gösterir; zira Dos Passos -1950lerde keskin bir dönüş yapıp Nixon’cı olana kadar- aktif bir sosyalist ve pasifisttir; 1928de Sovyetler Birliği’ni ziyaret eder, İspanya İç Savaşı’nda faşistlere karşı durur, ancak komünizmin uygulamalardaki olumsuzluklarına karşı da hep bir çekince içerisindedir. Bu üçlemesi yazarın, dönem şahitliği kadar siyasi düşüncesini de yansıtması bakımından önemlidir. Peki keyfili bir okuma mı derseniz… Serinin ilk kitabını daha çok beğendiğimi, ikinci ve üçüncü kitapları biraz zorlanarak okuduğumu itiraf etmeliyim. Birbirine benzeyen hikayelerin yavaş akışı ve kurguda -kahramanların yollarının ara sıra kesişmesi dışında- bir bütünlük olmaması okumayı keyifsiz kılıyor. Dönemin Amerikan halkı için çok çarpıcı olan kimi değişiklikler; kadınların iş hayatına girişi, kadın-erkek ilişkilerindeki serbestlik, içki yasağının delinmesi, kilisenin etkisini yitirmesi; günümüzde okuyunca aynı etkiyi yaratmıyor. Bir de benim Amerikan edebiyatının o günlük hayat detaylarına fazlaca yer veren, senaryo tadındaki akışından hoşlanmadığımı da ekleyince, neden öyle aman aman beğenmediğimi anlamışsınızdır. Yine de dönem tarihi okumayı sevenler için ilgi çekici bir kaynak olduğunu belirtmeliyim. İlginizi çekerse, serinin ilk iki kitabına ilişkin incelemelerimi de burada paylaşayım:
A.B.D. 42. Enlem
A.B.D. 42. Enlem
: #126134110
A.B.D. 1919
A.B.D. 1919
: #127170238
U.S.A. / Büyük Para
U.S.A. / Büyük ParaJohn Dos Passos · Adam Yayıncılık · 199110 okunma
··
323 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.