Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

418 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
"Beyoğlu'nu düşünüyorum, gözlerim kapalı.."
Amerikalı yazar George Raymond Richard Martin'in bu aralar sıkça rastladığım, sosyal medya kullanan hemen hemen herkesin bir kere de olsa okuduğu çok güzelbir cümlesi var. Bu cümleyi okuduktan sonra, iyi ki kitaplar var hee, diyorsunuz kendinize. Kitap okuyor olmanın verdiği o eşsiz huzuru ve gururu yaşıyorsunuz. Aslında günde 1 saat de olsa ayırmış olduğunuz vaktin, boş geçen onlarca seneden daha evlâ olduğunu anlıyorsunuz. O ana kadar kitap okumanın; diksiyon, hayata olan bakış açısı, okudukça değişen görüşler ve bu saydıklarımın türevleri gibi olan faydalarının da ötesinde bir güzelliğini keşfetmiş oluyorsunuz. “Kitap okuyan kişi, ölmeden önce binlerce hayat yaşar; hiç okumayan kişi ise yalnızca bir tane." Evet, kitap okuyan bir kimse; Raskolnikov'un suçlu olmasına rağmen sevgi dolu kalbiyle hayatla olan savaşına tanıklık ediyor, Oblomov ile tembellik hususunda kendini baz alarak kıyasıya rekabete giriyor, Nikolai Andreiviç Bolkonski'nin kavgasına ve otoriter kişiliğine hayran kalıyor, Etienne'in iş için yola çıkışına ve mücadelelesine şahit olarak kendisinde de bu arzuyu görmek istiyor, İnce Memed'in direnişini gördüğünde kendisini onun yerindeymiş gibi hayal ediyor, sevda hususunda kaybedince de Râif Efendi'yi benimseyerek sessiz sedasız, sıkıntılarını başkalarına hissetmeden yaşamış oluyor... Peki bu K. bunları neden diyor, bunların bu kitapla ne alakası olabilir diye sorguladığınızı duyar gibiyim. Sebep şu ki Dünyalı kardeşlerim; aynı zamanı paylaştığımızdan olsa gerek, yaşadığımız dönemin genel resmini Ahmet Ümit'i okuyarak vakıf oluyorum. İlmek ilmek işlemiş bu kitaba Ahmet Ümit. Mafya tipli insanların masum insanların hayatıyla oynamasına, kadınların hayat mücadelesine ve kadın cinayetlerine, herkesin "Adalet" arayışına, paranın günümüz şartlarında her şeyden üstün görülmesine, namus kavramının sadece kadın üzerinde aranmasına ve racon kesilerek yerine getirilmesine, yetkin insanların boşta olmasına ve bu insanların yerlerini vasıfsız kimselerin almasına ve daha aklınıza gelebilecek ne türlü şey varsa hepsini tek tek işleyip görmesini bilene resmin bütününü göstermiş Ahmet Ümit. Bu açıdan zaten yaşadığım Türkiye'yi bir de okuma evreninde yaşamış oldum. Kitabın 279. sayfasında geçen cümle ise benim de ağzımdan dökülen cümle oldu. "Galiba ben bu çağa ait biri değilim." Romanın içeriğine spoiler vermeden gelecek olursak; roman, İstanbul'un Beyoğlu semtindeki Tarlabaşı'nda bir erkek cesedinin bulunmasıyla birlikte gelişen olaylar ve cinayet araştırması, romanın kurgusal karakteri Başkomiser Nevzat'ın ağzından anlatılan tipik bir polisiye romandır. Diğer polisiye romanlardan ayrılan özelliği yukarda bahsettiğim gibi topluma "mesaj verme" amacı gütmesidir. Bundan mütevellit bazı kısımlarda olay oldukça durağandır. Eleştiri yapacağım, topluma mesaj vereceğim derken ister istemez olay akışını durağanlaştırmıştır bence Ahmet Ümit. Kitabın içersinden birkaç alıntı ile bu olayı örnekleyebiliriz. "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur." (Sayfa 270) "Şimdi de katili özgür kalıyordu. Böyle bir toplumda, iyilik umut edilebilir miydi? Adalete güven kalır mıydı?"( Sayfa 346) Ahmet Ümit'in okuduğum ikinci kitabı olan Kukla'ya nazaran her ne kadar olaylar bazen oldukça yavaş ilerlese de olayın çözülmesi zor olması,  hatta kimin katil olduğunu Başkomiser Nevzat bile çözememekte olması, kendi deyimiyle ailesinin cinayet dosyası dışında ilk defa fâili bulamadan dosyayı kapatacak konuma gelmesi kitaba olan ilgiyi hep canlı tutmuştur. Değinmeyeceğim demiştim kendime ama aşk... Aşk öyle bir çıkmaz sokak ki.. Bu sokağa girip tek parça ya da başka bir tabirle eskisi gibi çıkabilen yok denecek kadar azdır. Aşk; uğruna cinayetlerin bile işlendiği duyguların tanrısı, aksine bazen de en güzel duyguların efendisi... Alıntılarıma dikkat eden oldu mu bilmiyorum ama büyük bir kısmında konu aşktı. Başkomiser Nevzat, kitabın büyük çoğunluğunda ikilemlerde kalmıştır. Mesela; "Aşk, kadınları güzelleştirir." (...) "Yanlış... Aşk, kadınları aptallaştırır" "Aşk iyilikten pek anlamıyor. Aşkın iyilikle hiçbir ilgisi yok." Görüldüğü üzere Başkomiser Nevzat da çözememiştir aşkı ki spoiler vermek istemem ama fark edildiği ve ilk sayfada da görüldüğü üzere ölümün müsebbibi de aşktır. Ah aşk, sen ne lanet bir şeysin. Beyoğlu'a hiç gitmemiş olmama rağmen tıpkı Dan Brown gibi Ahmet Ümit de beni mekânında gayet iyi ağırladı. Sağ olsun 40 senedir Beyoğlu'nda yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Şimdi de aranızdan kitabım ismiyle alakalı ama konuyla alakasız bir video ile ayrılmak istiyorum. Beyoğlu demişken bu videoyu es geçmek çok büyük ayıp olurdu benim için.. Esen kalın Dünyalı kardeşlerim. Kitaplı akşamlar dilerim. youtu.be/0_m8k2kniYk
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel AbisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
17,7bin görüntüleme
B. okurunun profil resmi
Emeğine sağlık Kadir, güzel bir fikir oldu incelemen 👍🏻
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
Ne demek matmazel, öyle olduysa ne mutlu bana :)
1 sonraki yanıtı göster
Burak Oral okurunun profil resmi
Merhaba Yedi Kollu Şamdanın İzinde Arkeoloji ve Polisiye Romanı yazarıyım. Müsait olduğunda incelemeniz dileğiyle
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.