Mektuplar...
Yeni neslin çok da aşina olmadığı, eski devirlerde yaşayan insanların telgraftan sonra, gelen tek haberleşme kaynağı. Özellikle sevgiliye yazılan mektuplar...
Söze dökülmekte zorlanılan hislerin, yazıya dökülmesiyle daha bir anlam kazanır. Özellikle de kullanılan yazım dili, etkin bir yazım dili ise. Boşuna dememiş atalarımız, " Söz uçar, yazı kalır. " diye!...
Milena'ya Mektuplar, Kafka tarafından Milena Jesenska'ya yazılan mektuplardan oluşmaktadır. Bir tesadüf eseri tanışan Kafka ve Milena'nın arkadaşlığı mektuplar vasıtasıyla, ilerleyen zaman içerisinde tutkulu bir ilişkiye dönüşür. Ama gelin görün ki Milena, babasına inat kendisinden on yaş büyük olan, Ernst Pollak isimli bir muhabir ile evli; Kafka ise hastanede tanıştığı ve evlendikten sonra birlikte yaşayacakları evi dahi tuttukları Julie ile nişanlı. Milena ve Kafka'nın medeni durumları, başlarda görüşmelerine bir engel teşkil etmez. Çünkü Milena hayatın baharı dediğimiz yirmili yaşlarında, entelektüel ve hayat dolu olmasına rağmen, olaylı bir geçmişe sahip skandallarıyla ün salmış, sürekli kendisini aldatan bir adamla evli. Kafka ise otuz yedi yaşında, hastalıklardan yıpranmış üstüne üstlük Julie ile olan ilişkisinin gidişatından son derece yorulmuş sığınacak bir liman arar vaziyettedir.
1920 yılında başlayan mektuplar 1923 yılına gelindiğinde git gide azalarak sonlanır. Dolayısıyla aralarındaki ilişkide nihayete erer. Sebep Kafka'nın nişanlısından ayrıldığı halde, Milena'nın eşinden boşanmak istememesi mi, yoksa Kafka'nın azar azar artarak ilerleyen hastalığı mıdır, bilinmez ama sebep ne olursa olsun, bir ilişki daha yarım kalmış ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bir okur olarak ne Kafka'yı, ne de Milena'yı yargılama hakkına sahip değiliz. Çünkü elinde değildir ki, insanoğlunun yüreğine söz geçirmesi.
Ama bir nokta da Milena'ya hak vermiyorum. Madem ki evliliğinde ters giden bir durum söz konusuydu, neden eşinden boşanmayı tercih etmedi. Yaptığım araştırmaların neticesinde, Kafka vefat ettikten sonra, eşinden ayrılıyor. O zaman hangi düşünceyle hareket etti de, çok sevdiği halde Kafka ile birlikte olabilmek adına eşinden ayrılmadı yada ayrılamadı. Kim bilir...
Mektuplar tek taraflı olmasına karşın, Kafka'nın hayatına az da olsa bir bölümüne ışık tutmaktadır. Mektuplarda sevgiliye duyulan özlem dile getirilmiş olsa da, Kafka'nın yazdıkça varlığına aşık olduğunu apaçık beyan etmiş olması, okura Kafka hakkında ip uçları vermekte. Nitekim sayfa doksan yedi de ki mektupta Kafka, Milena'ya ithafen " Aslında ben seni değil, bana senin aracılığınla bana armağan edilen varlığımı seviyorum. " der.
Kafka'yı Kafka yapan bu eserleri değil midir? Değerli okurlar, Kafka'yı daha iyi anlayabilmek adına, bu eseri okumanızı tavsiye ederim.