Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

395 syf.
10/10 puan verdi
Mektuplar... Yeni neslin çok da aşina olmadığı, eski devirlerde yaşayan insanların telgraftan sonra, gelen tek haberleşme kaynağı. Özellikle sevgiliye yazılan mektuplar... Söze dökülmekte zorlanılan hislerin, yazıya dökülmesiyle daha bir anlam kazanır. Özellikle de kullanılan yazım dili, etkin bir yazım dili ise. Boşuna dememiş atalarımız, " Söz uçar, yazı kalır. " diye!... Milena'ya Mektuplar, Kafka tarafından Milena Jesenska'ya yazılan mektuplardan oluşmaktadır. Bir tesadüf eseri tanışan Kafka ve Milena'nın arkadaşlığı mektuplar vasıtasıyla, ilerleyen zaman içerisinde tutkulu bir ilişkiye dönüşür. Ama gelin görün ki Milena, babasına inat kendisinden on yaş büyük olan, Ernst Pollak isimli bir muhabir ile evli; Kafka ise hastanede tanıştığı ve evlendikten sonra birlikte yaşayacakları evi dahi tuttukları Julie ile nişanlı. Milena ve Kafka'nın medeni durumları, başlarda görüşmelerine bir engel teşkil etmez. Çünkü Milena hayatın baharı dediğimiz yirmili yaşlarında, entelektüel ve hayat dolu olmasına rağmen, olaylı bir geçmişe sahip skandallarıyla ün salmış, sürekli kendisini aldatan bir adamla evli. Kafka ise otuz yedi yaşında, hastalıklardan yıpranmış üstüne üstlük Julie ile olan ilişkisinin gidişatından son derece yorulmuş sığınacak bir liman arar vaziyettedir. 1920 yılında başlayan mektuplar 1923 yılına gelindiğinde git gide azalarak sonlanır. Dolayısıyla aralarındaki ilişkide nihayete erer. Sebep Kafka'nın nişanlısından ayrıldığı halde, Milena'nın eşinden boşanmak istememesi mi, yoksa Kafka'nın azar azar artarak ilerleyen hastalığı mıdır, bilinmez ama sebep ne olursa olsun, bir ilişki daha yarım kalmış ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bir okur olarak ne Kafka'yı, ne de Milena'yı yargılama hakkına sahip değiliz. Çünkü elinde değildir ki, insanoğlunun yüreğine söz geçirmesi. Ama bir nokta da Milena'ya hak vermiyorum. Madem ki evliliğinde ters giden bir durum söz konusuydu, neden eşinden boşanmayı tercih etmedi. Yaptığım araştırmaların neticesinde, Kafka vefat ettikten sonra, eşinden ayrılıyor. O zaman hangi düşünceyle hareket etti de, çok sevdiği halde Kafka ile birlikte olabilmek adına eşinden ayrılmadı yada ayrılamadı. Kim bilir... Mektuplar tek taraflı olmasına karşın, Kafka'nın hayatına az da olsa bir bölümüne ışık tutmaktadır. Mektuplarda sevgiliye duyulan özlem dile getirilmiş olsa da, Kafka'nın yazdıkça varlığına aşık olduğunu apaçık beyan etmiş olması, okura Kafka hakkında ip uçları vermekte. Nitekim sayfa doksan yedi de ki mektupta Kafka, Milena'ya ithafen " Aslında ben seni değil, bana senin aracılığınla bana armağan edilen varlığımı seviyorum. " der. Kafka'yı Kafka yapan bu eserleri değil midir? Değerli okurlar, Kafka'yı daha iyi anlayabilmek adına, bu eseri okumanızı tavsiye ederim.
Milena'ya Mektuplar
Milena'ya MektuplarFranz Kafka · Can Yayınları · 202354,9bin okunma
··
535 görüntüleme
Seyid Ahmet GÜLTEKİN okurunun profil resmi
İnsan ulaşamadığı her şeyin "delisi", ulaştığı her şeyin "nankörüdür". der [P. Neruda] Bu açıdan baktığımızda kavuş saydılar bu kitap bu kadar anlamlı olmayacaktı belkide Bana birazda F. Scott Fitzgerald' ın Muhteşem Gatsby kitabındaki Gatsby' nin, herkesin önünde Daisy’den Tom’u (Eşini) sevmediğini itiraf etmesini istemesi neticesinde, Daisy' nin bu talebi yerine getirememesini hatırlattı. Bazen engel olan bir şeyler vardır, adı konulamayan. Belkide kaderdir bu kim bilir. Güzel inceleme yazınız için teşekkürler Serpil Hanım. Selam ve saygı ile...
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Geri bildiriminiz için çok teşeķkür ederim, Seyit Bey. Hakikatten de düşünüyorum da, P. Neruda çok yerinde bir söz söylemiş. Margaret George'unda harika bir sözü vardır. Hatta Truvalı Helen'de, alıntı olarak paylaşmıştım. " Eğer ulaşmak kolay olsaydı, yolun sonundaki ödül değerini yetirebilirdi. " diye. Eğer insanoğlu emel ve arzularına çok çabuk kavuşsaydı, bir anlamı kalır mıydı o emel ve arzunun. Oysa ki o isteği anlamlı ve değerli kılan, uğrunda çekilen sıkıntı ve acılarmış. Kafka'nın bu okuduğum ikinci kitabı olsa da, sanırım biraz da olsa hayata karşı duruşunu ve hissettiklerini kavrayabildim. Her şeyden önce, yazdıkları çok derin bir anlam ifade etmekte. Kalemini o kadar ustaca kullanmış ki, zannedersiniz tek gayesi Milena'ya kavuşmak. Ama değil! Eğer ben yanlış anlamadıysam, yazmak eylemidir Kafka'yı mutlu kılan. Çünkü ben, " Olayların gidişatı sınırlarımı zorladığı ve seyrine müdahale edemediğim zamanlarda o zaman aklımdakileri dışarı vurmak adına, kalemi kâğıdı alır hissettiklerimi bir bir kâğıda aktarırım. Geriye ne gam kalır, ne tasa. Bir çeşit rahatlama terapisi bana göre. Ne kadar doğru ve yerinde bir karardır, bilemiyorum ama Kafka'nın mektuplarını okudukça, üzerimde bu etkiyi bıraktı. Her ne kadar Milena'nın mektuplar karşısında hissettiklerini öğrenemeyecek olsakta, çünkü mektuplar sadece Kafka'ya ait olanlardan oluşmaktadır. Sevgiyle kalın...
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.