Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
·
Beğendi
Yazar sizi sömürge ülkedeki çarpık, kaotik yaşamlara götürüyor, kitabın başlarında işgalci askerleri, zenginleri, topraklarından edilmiş yoksul insanları ve bu işgalcilere hizmet etmekle geçinmeye çalışan, hizmet sektöründe çalışan emekçilerin ücretli köleliğinin panoromasını sunuyor. Karakterlere, onların enteresan anılarına, insanı hayrete düşüren öz geçmişlerine götürüyor bizi... Tabii ki karakterlerimizin yaşadıkları bu sosyal realiteden kopuk değil, onlar bu sosyo- ekonomik koşulların insanı, karakterlerin öz yaşam öyküleri ise asla karikatürize bayağılıkta verilmemiş, hatta kitabın baştan sona size toplumlumcu edebiyat adına yeni bir ufuk sunmasının başlıca sebeplerinden biri bu, ikincisi ise kullanılan dil, ona sonra dönelim... Bir de şu yönüne bakmak lazım; işgalci askerlerin ve muz tröstünün ekonomiye egemen, emperyalist karakterini çok çarpıcı veriyor, canlı yaşayan bir edebiyat var. Sanki siz oradasınız, tehlikeyle karşı karşıya olan bir karaktere seslenip uyarma iç güdüsü yaratıyor, veya bir başka karakterin içinde bulunduğu durumla ilgili siz bir şeyler söyleyip onunla konuşmak istiyorsunuz, bende bu duyguları çok canlı bir şekilde yarattı, belki de bizim ülkemizle benzer yanlarınında güçlü olmasından kaynaklıdır. Okumuş olduğum diğer toplumcu edebiyat eserlerinde bu durumu fazla yakalamamıştım, daha kapalı kompozisyon yapıları vardı, Gözleri Açık Gidenler' de ise çerçeve çok açık gibiydi siz içeri dalabiliyorsunuz ya da karakterler sizin dünyanıza sıçrayabiliyorlarmış gibi... Asturias'tan okuduğum ikinci kitap oldu bu. Diğeri Sayın Başkan' dı. Sayın Başkan' da sınıfsal anlamda sosyal bir gerçeklik fazla baskın değildi, onda daha çok yozlaşmış bir baskı gücüne sahip diktatörün akıl almaz, bozulmuş politikasını, bir halkı sosyal krize götüren eserini yaratmasını anlatıyordu diyebilirim. Aslında bu sınıfsal tarafı daha geriye bırakmasını bir noktada anlayabiliyorum; bir nevi bizde ki 12 Eylül gibi iz bırakan bir diktatörlüğün kötücüllüğüne, kaaranlığına, vahşetine, alçalmışlığına odaklanmış olmalı, halkların kolektif bilincinde yaşanmış olan tarihi olaylar böyle yansıtılabiliyor!.. Bütün topumun güvensizlik içerisinde yaşaması, yandaşlarının bile bu entropik sosyolojide nasıl yutulabildikleri, ama bu karanlık ortamdaki filizlenen çiçeklerinde olduğunu bize gösteriyor fakat, Gözleri Açık Gidenler' deki gibi detaylı sınıfsal analiz yoktu, bu durumda bende ilk başta yazarı ülkesindeki diktatöre tepkisini gösteren sıradan bir demokrat izlenimi yaratmıştı, sonra yazarın ekonomi, felsefe, siyaset gibi konularda bilincinin çok açık olduğunu görmemle bu yargım kırılmış oldu. Büyülü gerçekçiliğe yeterince adapte olamamış benim gibi okurlar için de bu alanda yeni keşifler kazanmasına da imkan sağlayabilir. Marquez' in Yüzyıllık Yalnızlık eserindeki kadar yoğun bir büyülü gerçekçilik yoktu dilde. Şiirsel ve büyülü gerçekçiliğin alışık olduğumuz dili yine de kendini bir derece barındırıyordu. Kılasik edebiyata daha adapteyseniz, bu içerikte okumaya Asturıas'tan başlanabilir. Bu tarz bir edebi dil cümleleri alışık olduğunuz tarzda geçmenizi engelliyor bir derece, şiirsel bir dil olduğu için biraz dile yaklaşımınız da farklı olmalı, ama kendinizi kaptırdıkça, içeriğin zengin olması, yazarın gözlem gücü, bastığı zeminin tutarlılığı sayesinde benim için farklı bir deneyim oldu. Edebiyat ufkumda yeni yapı taşları atmamı sağladı, hatta sunduğu tarihsel deneyimin canlılığı sayesinde bir yığın felsefi, siyasi çözümlemenin sunduğu bilinci çok güçlü bir etkiyle verebileceğini düşünüyorum, bunu genel anlamda edebiyat için söyleyebilirim; felsefe ve siyasi analizlerin olduğu yazılarıda yabana atmadan tabii ki. Bu başlı başına ele alınması gereken bir konu...
Gözleri Açık Gidenler
Gözleri Açık GidenlerMiguel Angel Asturias · Yordam Edebiyat · 201649 okunma
·
348 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.