Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

643 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Korkutucu bir distopyada geçen hikaye okumaya başladığınız ilk andan itibaren sizi içine çekmeyi başarıyor. Hikayeyi bir ana karakterin gözünden görüyoruz, çoğu şeyi kitap ilerledikçe öğreniyoruz. Bu yapısı sürekli bir merak duymanızı ve bir adım öteyi merak etmenizi sağlıyor. Bazen size öyle bir umut veriyor ki birkaç sayfa o umudun peşinden koşturuyorsunuz. Bazen de sizi öyle berbat bir duruma sokuyor ki o birkaç sayfa umutsuzluğa kapılıyorsunuz. Kitap ana karakterle gerçek bir bağ kurmanızı sağlıyor. Bunun sebebini biraz da bugün bizim ''doğru'' olarak gördüğümüz hemen her şeyin romanda tepe taklak edilmesi ve bizim bu bilmediğimiz, anlayamadığımız dünyayla bağımızı sağlayan tek şeyin Winston(ana karakter) oluşu. Winston'dan başka elimizde o dünyaya dair tek bir şey bile yok. Fakat bu dünya öyle uzayda süzülen bugünün dünyasından bağımsız bir dünya değil. Fazlasıyla gerçekçi ve bu dünyanın temelleri üzerine kurulmuş bir dünya. Yazarın başardığı en önemli şeylerden birini bu olarak görüyorum. 1984'ün (kitaptaki dünyanın içinde bulunduğu yıl) ne bugünden bağımsız ne de bugüne göre yazıldığı kanısına kapılıyorsunuz, 1984'ün gerçekleşebilecek bir ihtimal olduğunu kitap boyunca fark ediyorsunuz çünkü yazar her şeyi en ufak detayına kadar kurguluyor. Bu da kafanızda fazla mantıksal boşluk bulunmamasını sağlıyor, öte yandan bu ihtimalin gerçekleşme olasılığının aşırı düşük olduğunu da biliyorsunuz ya da bu ihtimalin aşırı düşük olduğuna inanmak istiyorsunuz... Kitabı bir arkadaşınızla beraber okumanızı tavsiye ederim. Çünkü kitabın zaten fazlasıyla iç karartan havası kimseyle düşüncelerinizi paylaşamayacak olunca daha da bir içinizi karartıyor. Kitapta değinmek istediğim değerli noktalardan bir diğeri ise ''erotizm'', ''seks'' ve ''pornografi'' üzerine olan kısımlarıydı. Seks yapmanın bu çürümüş, korkunç, canavarlaşmış totaliter güce karşı taşıdığı isyan değeri kitabın en iyi kısımlarından birisiydi. Julia ile Winston'un buluşmasının, birlikte olmasının, birbirlerine sevgi duymasının ve sürekli kaçmasının temel sebebi kesinlikle seksti bence. Kitap boyunca koca bir umutla gezdim sayfalarda, hayallerim hep Winston'un devasa bir devrim başlatacağı ve Parti'yi sonsuza kadar dünyadan sileceği yönündeydi. Kitabın geri kalan tüm kısımlarında olduğu gibi inanılmaz distopik ve hayal kırıklığı yaratan o karanlık sonu tokat etkisi yaptı. Ve fazlasıyla rahatsız oldum. Eksik yanları da vardı elbet. Ufak mantık hataları bulunuyordu, fakat bunlara değinmenin yersiz olacağını düşünüyorum. Kitabı kesinlikle ''sosyalizm'' eleştirisi olarak okumadım. Bu insanlığa, devlet ve kurum sistemine, otoritelere karşı yapılmış gerçek, sert ve acımasız bir eleştiriydi benim kanaatimce. Benim elimdeki kitap Can Yayınları'a ait olan basımdı. Çeviri oldukça iyi, yazar ve çevirmen notları da fazlasıyla yardımcıydı. Bölümler aşırı başarılı biçimde ayrılmıştı. İlk bölümde Winston'u ve 1984'ü, Parti'yi tanıyordunuz. İkinci bölümde bir başkaldırıya şahit oluyor, Big Brother'ın elbette bir gün yenileceğine ve buradaki temel taşlardan birsinin Winston ile Julia olacağına inanıyordunuz. Üçüncü bölüm ise... Üçüncü bölüm baştan sona fazlasıyla rahatsız edici, beyninize cam kırıkları gibi saplanan ve kan donduran bir bölümdü. Bölümün büyük çoğunluğu işkence merkezlerinde geçmesine karşın kalan kısmı da umutsuzluk aşılamak üzerine kuruluydu. Winston'a yapılan her işkenceyi kendi bedenimde hissettim. O kadar rahatsız oldum ki bu bölümü okurken... Sonunda ise Winston'un teslim olması bana Parti'nin hiçbir zaman yıkılamayacağını iliklerime kadar hissettirdi.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2018166,1bin okunma
·
264 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.