Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

424 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Küresel mi ısınma
İnsanlık binlerce yıl, doğada ve doğanın yasalarına tabi olarak yaşadı. Sabırlı bir taş ustası gibi doğa, her canlıya yaptığı gibi insanı da usul usu yonttu, kendine uyumlu bir şekle soktu. Ta ki tarım devrimine kadar. Tarımla birlikte, insan doğanın hükümdarlığından sıyrıldı, adına uygarlık denilen kendi yasalarını inşa etmeye başladı. Bilgi birikimi zamanla öyle bir raddeye geldi ki, uygarlıkla birlikte başlayan süreç insanın doğaya hükmetmesine, hatta onu salt kendi çıkarları için manipüle etmesine neden oldu. İşte Antilop ve Flurya’nın dünyasında -ki bu bizim için çok da uzak olmayan bir gelecek- bu manipülasyon, genetik mühendisliğinin oldukça ilerlemesi nedeniyle zirveye çıkıyor. Bu geleceğin dünyasında, insanlara yedek organ temin edebilmek için dört-beş böbreğe, iki kalbe sahip domuzlar ya da aşırı nüfusu besleyebilmek için birden fazla göğse ve neredeyse buttan oluşan tavuklar üretiliyor. Ancak gerçek şu ki, insanın doğadaki sınırlı kaynakları fütursuzca harcamasının, tüm bu yıkım ve sömürüye karşı olan vurdumduymazlığının bir sonucu var: Küresel ısınma artık öyle boyutlara ulaşmış ki, iklim artık geri döndürülemez bir biçimde değişmiş durumda. Aşırı sıcaklardan, sel boyutuna varan aşırı yağmurlardan, birden bire patlak veren salgınlardan geçilmiyor dünya. Bütün bunlar olurken insan ne yapıyor peki? Her zamanki gibi keskin bir biçimde sınıf ayrımına gidiyor. Özellikle genetik mühendislik olmak üzere, teknoloji üretenlerin yaşadığı, dünyadan yalıtılmış, korunaklı, her türlü lüks ve konforun olduğu siteler ile her türlü felaketin kol gezdiği, güvensiz, her türlü tehdide açık, sitelerde üretilen ürün ve teknolojinin pazarı konumunda gelmiş avam diyarı. Aslında Antilop ve Flurya’nın açılış bölümüm tüm bu kaosun uzağında kendine Kar Adamı diyen Jimmy’nin kıyamet sonrası bir dünyada güne uyanmasıyla başlıyor. Jimmy, Robinson Crusoevari bir hayat yaşayan yalnız tek başına bir insan. Antilop ve Flurya, aslında Jimmy’nin nasıl Kar Adamı’na dönüştüğünün bir öyküsü dense yanlış olmaz. Margaret Atwood kurguda yaptığı geri dönüşlerle Jimmy’nin çocukluğundan şimdiye gelerek olası bir dünyanın kaotik panoramasını sunuyor, Jimmy’nin yaşamı sayfa sayfa açıldıkça dünyanın nasıl giderek yaşanmaz bir hale gelebileceğinin açık bir gerçeklikle ortaya koyuyor. Margaret Atwood’un sadece bir post-akolipitk bir roman yazdığını düşünmek büyük hata olur. Tıpkı Damızlık Kızın Öyküsün’de olduğu gibi Antilop ve Flurya’nın da bir meselesi var. Bize binlerde yıldır ev sahipliği yapmış dünyamızın içine düşürdüğümüz ahvalini daha çarpıcı bir şekilde sorgulatmak. Ev denince hepimizin aklına ilk olarak dört bir tarafı kapalı bir alan geliyor; ancak denizleri okyanuslarıyla, gölleri ırmaklarıyla, ormanları çayırlarıyla, ovaları dağlarıyla Dünya bizim asıl evimiz. Sadece bizim için değil, tüm canlı varlıklar için bir yuva Dünya. İşte her daim bunun farkında olarak yaşamamız gerekiyor. Bu dünyayı ben mi kurtaracağım dememek gerekiyor. Çünkü bireysel farkındalık adım adım bir zincir misali toplumsal farkındalığa ulaşır ve artık oluşan bu kolektif bilinç kolay kolay yok olmaz. Unutmamalıyız ki yarın, yarın olmayabilir.
Antilop ve Flurya
Antilop ve FluryaMargaret Atwood · Doğan Kitap · 2018301 okunma
·
1 artı 1'leme
·
438 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.