Narsist Nesta ile ilgili bir kitap okuyacağıma okuma hayatımı sonlandırırım daha iyi. O yüzden İngilizce olarak sadece Rhys + Feyre kısımlarını okudum. Diğer karakterler zerre kadar umurumda değildi açıkçası merak da etmiyordum. Yazarların bir dünya yarattık hazır onun etini kemiğini sıyıralım, iliğini kurutalım, her karakterin aşkını, dramını bayana kadar yazalım stratejisinden asla hoşlanmıyorum. Nesta karakteri Buz ve Yıldızışığı sarayı ile önceki kitapta kazandığı azıcık saygımı da kaybetmişti. Evi terk edip ben bir başıma yaşarım diyecek kadar esaslı ve dik başlı kızımızın hala Feyre’ye SÖYLE DE KOCAN KİRAMI ÖDESİN diye arsız arsız el açması benim midemi bulandırmıştı o yüzden Nesta ağzıyla kuş tutsa bana yaranamayacak bir karakterdi. İçinden nasıl, ne hissediyor asla umurumda değil eylemleri ve diğerlerine hissettirdikleri ile rezil bir karakter kendisi. Kimsenin içi bunalımlı, vicdan azabı çekiyor diye başkasına köpek gibi davranma hakkı yok. Hele de sana yakın olmaya çalışan, hayatı boyunca senin gibi bir embesilin yükünü sırtında taşımak zorunda kalmış kız kardeşine ters davranıp durmanın hiçbir bahanesi olamaz gudubet Nesta diye bağırmak istedim suratına suratına. O sebeple bu kitaba boşuna para verip vücudumdaki tüm sinir hücrelerine felç indirmek istemedim. Mantıklı da yaptım. En önemli yerleri, Nesta’nın fedakarlığını (ahahaha) okudum. Peh dedim. Sadece peh. Çok gereksiz, olmasa da olurmuş. Feyre - Rhys sahneleri de çok sarmadı zaten. Rhys’ın ilk kitaptaki coolluğu sonradan hanımcılığa dönünce ve her şeyi peki karıcım seviyesinde karşılayınca ondan da sıkıldım. Üzgünüm Sarah J Maas’ı severim ama bu seri artık bitmeli. Jennifer L. Armentrout’un Kan ve Külden’ini daha cezbedici. Ya da yine Sarah’ın yazmış olduğu Hilal Şehir serisi… Boşuna zaman kaybı olmuş bu.