Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
1/10 puan verdi
·
4 günde okudu
3 SENE SONRA GELEN GÜNCELLEME Kendisini uzun senelerdir severek takip ederdim, her şeyden önce bakış açısını severdim ama maalesef kendisi de en az eleştirdiği kesimler kadar, "insanların susturulmasına karşıyım" dediği kadar kendi imkanları dahilinde olmak üzere bence daha da fazla insanları susturan birisi. Çok basit bir şekilde, kendisini de eleştirmeden Instagram'da takipçileri ile şov yaparken, "bunu sadece burada yaptığınızı, klavye başında olmak haricinde hiçbir şey yapılmadığını" yazdım diye yorum silen, "yorumumu neden sildiniz, Sunay Akın'a yakışıyor mu?" dedim diye de büyük bir özveri ile, Instagram içinde yorum silme sonrası engelleyen, bununla beraber Twitter'da da adım ve soyadımdan beni bulup engelleyen kibir yüklü bir kişilikmiş. Ne diyeyim, Sunay Akın gibi birilerinin bu derece kibirli olması üzüyor gerçekten. ------------------------------------------ Sunay Akın’ın keyifli bir kitabını okumaktan ziyade sanki karşı karşıya oturuyormuşuz da Sunay Akın’ın o bildiğimiz keyifli sohbetlerinden birini dinliyormuşum gibiydi. Kitabın başında Sunay Akın bizi Çanakkale’den yolculuğa çıkarıyor, Çanakkale Savaşı’nın hiç bilmediğimiz (neden, nasıl hatta niye bilmiyoruz diye de düşündürüyor) arkada kalmış anekdotları ile anlatmaya başlıyor ve Gezi Parkı’na kadar getiriyor oradan da Japonya’ya, Japonya’da Atatürk’ün yapımına destek olduğu camiye kadar götürüyor bizi. Tarihte bildiğimiz büyük ve önemli olayların içindeki, arkasındaki bilmediğimiz, kimine göre küçük olan ama aslında büyük olan olayları anlatması, anlattığı olayların da bölüm içinde birbirinden alakasız olan bir başka olayı içindeki objeler ile, olgular ile Sunay Akın’ın birbirine bağlaması ve finallerindeki son cümleleri ise şaşırtıcı derecede güzeldi. O kadar güzel ve iyiydi ki, kimisi şaşkınlık, kimisi hüzün, kimisi de güldürüyordu ama şöyle bir gerçek vardı ki her bir sayfasında Sunay Akın bir şeyler öğretti. Kimler veya neler yok ki bölümlerin içinde, Rıfat Ilgaz’dan Sabahattin Ali’ye, Nazım Hikmet’ten Atatürk’e, The Yellow Kid’ten Ramazan Ayı mahyalarına, Tolstoy’dan Zeki Üngör’e, Mimar Sinan’dan Cervantes’e, Çanakkale’den ise Gezi Parkı’na. Kitabın en güzel kısmı da benzer iki farklı olayı aslında yukarıda da dediğim gibi birbirinden alakasız iki olayı, zaman ve mekan farkı uç noktalarda olmasına rağmen içindeki herhangi bir obje ya da olgu ile Sunay Akın’ın onları birbirine bağlaması ve sonunda da kendi yorumunu katması hatta bu benzerlikler üzerinden ürettiği senaryolara inanmamak elde değil, ürettiği senaryolarda ise az da olsa o kişileri sanki yaşanmış bir olay gibi konuşturması kitabın kalitesini, Sunay Akın’ın zekasına hayran bıraktırdı. Mesela bir bölümde bir kişiyi okuyoruz ve bu kişiyi hiç tanımıyoruz hiç de duymadık ama o kişi aslında ya bizim çok bildiğimiz bir kişi olduğunu sonradan öğreniyoruz ya da çok bildiğimiz bir kişinin babası filan olduğunu öğreniyoruz, işte bu bölümlerde Sunay Akın fazlası ile okurunu şaşırtabiliyor. Gördüğümüz eskimiş hatta biraz da kırılmış, hırpalanmış yıpranmış bir oyuncağın daha doğrusu çoğu nesnenin hikâyesi biz insanların ilgisini çeker ve bunları da Sunay Akın’dan okumak benim için ilkti, bu hikâyeleri ve diğer anekdotları Sunay Akın bizlere tarihten notlarla anlatıyor ama bazı incelemelerde bu kısımlar için herhangi bir kaynak verilmediği belirtilmiş ama aksine kaynak verilmesi gereken her kısımda Sunay Akın zaten paragraf içinde kaynaklarını belirtiyor yani kaynak olması gerekip de kaynaksız hiçbir şey yok, sanırsam arkadaşlar dipnot şeklinde kaynak göremediği için paragraf içindeki bu kaynakları okurken gözlerinden kaçırmışlar, zaten böyle bir eksikliği hiç yapmayacak kişilerin en başındadır Sunay Akın. Kitap içinde tabii ki de Oyuncak Müzesi gibi bir ilke Sunay Akın kendi görüşlerini yaşadıklarını da belirtiyor ve Oyuncak Müzesi gibi bir ilkin ülkemizde olması ve bu ilkimizin de zorluklar yaşaması şüphesiz yine bizim ülkemizin bir başka ilkidir. Kitap içindeki birkaç tane olan baba-oğul kısımlarında nedense aklıma hep “Bir Küçücük Aslancık Varmış” şarkısını getirdi, bu şarkıyı küçüklüğümden beri her dinlediğimde hüzünlenir, Aslan Kral animasyon filminin de etkisinden olacak ki içimde buruk bir hava bırakır, youtube.com/watch?v=tom1umg...
Geyikli Park
Geyikli ParkSunay Akın · İş Bankası Kültür Yayınları · 20132,633 okunma
··
511 görüntüleme
mithrandir21 okurunun profil resmi
Estağfurullah, ama yine de sağ ol Abi, gerçi kitap harikaydı ya.
Nazlı Özer okurunun profil resmi
Sunay Akın kadar sizin de emeğinize sağlık.Düşüncelerime tercüman olmuşsunuz ve Çanakkale savaşı için yazdığınız '' (neden, nasıl hatta niye bilmiyoruz diye de düşündürüyor) '' cümlesini aynen düşündüğüm için yalnız olmadığımı da bilmek güzel.Tabii aynı düşünceler paylaştığımıza göre sizi de benim gibi savaş hakkında başka eserlere ittiğini düşünüyorum.
mithrandir21 okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, dediğiniz gibi kitap farklı farklı kitaplara yöneltip merak ettiriyor ama o kadar çok okunacak kitap var ki sıra gelmiyor maalesef.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.