Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
Tanrının Varlığı ve Yokluğu üzerine sunmuş olduğu argümanlarda Tanrının yokluğuna delil olarak kendi şahsi kin ve garezini sunan yazar, Tanrının var olmadığı kanaatine ise onun sıfatlarından, daha doğrusu kendi anlamlandırdığı sıfatlardan yola çıkarak varmıştır İnsanlar öldüğünde Tanrının buna müdahale etmemesi, Ve devletlerin Tanrı adına hırsızlık yapmaları, Veyahut Tanrının kendi yarattığı varlık konusunda bilgi sahibi olmaması gibi argümanlar Tanrının sahip olduğu, Hikmet, Rahmet, Merhamet, Adalet, Kudret ve İlim gibi sıfatlarının doğruluğu hakkında bir sorgulama içermektedir ve Tanrının bu sıfatlara sahip olup olmadığı farklı bir tartışma konusudur, Tanrının olmadığının delili değil, Belki Tanrının şahsının ve İlmi Zatının sorgulanmasıdır, Şimdi bu merhalede bilinmezi başka bir bilinmezle açıklamış olmuyoruz, Bilinmeze ışık tutarak aydınlatmış oluyoruz, Bu Evren nasıl oldu? - Tanrı yarattı, Tanrı Nasıl Var Oldu?- Kendi kendine oldu, Tanrının varlığı üzerine olan argüman bu kadar sığ değil, Tek bir yanıt ve öylesine delilsiz uydurulan bir hayalet den öte Varlık olarak ele alalım, Bütün bu evren ya kendi kendine var oldu, Ya yapı taşları olan hücre zerre atom çekirdek bu evreni oluşturdu, Yada Akıllı ve İradesi olan bir Yaratıcı bu evreni var etti, Akıl ve mantığın iktizası üçüncü seçenek üzerinedir, Çünkü diğer ikisinde bu evrenin var olması için beklenilen güç, ilim irade bilgi ve hayat gibi özellikler karşılanmıyor, Bu da bilimin ve bütün alt bilim kategotilerinin tek bir Sanatkarın Sanatı ve onun hikmet dahilindeki Sanatını inceleyen alanlar olduğunu gösteriyor Peki şu soruya gelelim Tanrıyı kim yarattı? Yaratmak, Yaratılmak bu kavramları iyi anlamak gerekiyor, Zatında olan yaratma özelliği onu yaratıcı yapan şey, Ben bir yaratıcı değilim, diğer insanlar ve canlılar değiller çünkü beşer doğada var olanı işler, Yoktan var etmez, Bu sıfat ona ait, Zamanın içinde mahkum olan mahluklarına değil, Bana Suyu Islatan birşey gösterin bende size Tanrıyı yaratanı göstereyim Din ve Tanrı üzerine fikri tartışmalar da en çok yapılan hata, olayları kesinliği belirsiz bir meçhul olarak görmektir, münazaralarda cahil olanların başvuracağı silahtır hakaret ve adavet, Karşılıklı Tanrının varlığı yokluğu üzerine argümanları ortaya koyalım işin gerçeğin de ya Tanrının varlığı yada yokluğu ağır basacak, Üçüncü bir seçenek var mı? birşey ya vardır ya yoktur, Tanrının varlığı bütün mevcudat adedince delil ve işaretle sabittir, Yokluğu ise sadece şahsi bir kanaatdir Eğer Devletler Tanrının adına hırsızlık yapıyorsa bu Beşerin suçudur, Eğer insanlar ölürken tanrı seyrediyorsa bu evrenin var olma amacının iyi ve kötünün ayrılması, elmas ve kömürün ayrılması olarak ele alırsak Tanrının müdahale de bulunmaması Hikmetine uygundur, çünkü o zaman dünyanın amacı kalmamış olur, Aynı şekilde Kötü kötülüğünü yapamazsa Rahmet de kalmamış olur, Tanrıya ait sıfatları yanlış okuyan yazarın yanılgısıdır Eğer kötülükler dünyada kol geziyorsa bunlar Tanrının İzzetine dokunan hareketlere müdahale etmediği için onun güçsüz olduğunu değil, İzzetine dokunan halleri Mahkeme-i Kübra denilen çok büyüük bir mahekemeye bıraktığı için Sabrını ve Azamatini göstermekte Yazar ise ( Kendince) Tanrının kötü sıfatlarından dolayı onun var olmadığı kanaatine varmıştır, Ve yazarın yapmış olduğu üzüm yemek değil bağcıyı dövmek, Bu tarz ve benzeri kitap yazan çok fazla insan var ama gerçekçi ve yapıcı eleştirilerde bulunmak önemli, Yoksa hakaret ve adavet cehaletin iktizasıdır, Boş ve Adi sözler Muhatabını ancak Yüceltir Yazarın iç alemindeki şüpheler ve kendi değer yargılarına ve kendi ahlak yargılarına göre varmış olduğu kanaatler mutlak suret de doğru kabul edilemez Ateizm Ve Tanrının yokluğu üzerine dayanan basit ve sığ argümanlar sadece kendilerini tanrı yerine koymanın bir neticesidir, Yani delilden yola çıkarak küfür yolunda gitmiyorlar, küfürlerine delil arıyorlar, Yazarın sapkın ve Ahlaki değerleri olmayan şahsını ele alırsak Tanrıyla yıldızının barışık olmaması gayet normal gözükmekte İnanç denilen olgu sorgulamadan sadece körü körüne bir şeyi kabul etmekse bu inanç cehalet üzerine kuruludur, Sade'nin sorgulamaları cevap aramaya yönelik değil, yaşadığı her olumsuzluktan dolayı tanrıya nefret kusmaya yöneliktir, Yani derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek Tanrı ya vardır, ya yoktur bunun ortası olan üçüncü bir seçenek yok, Sade Tanrının bir zalim olduğunu bu sebepten kötülüklere müsaade ettiğini söylüyor, Oysa yanlış kötülüklere müsaade etmesi Tanrının zalimliği değil rahmetidir Çünkü eğer Tanrı kötülüğü engellerse kötülük hiç var olmaz kötülük var olmazsa iyilikle ayrılmaz iyilikle ayrılmazsa da iyi ile kötü daima eşit kalır, Kim ister ki bir tecavüzcü ile eşit kalmak, herkes daimi yaptığının karşılığını aldığı, alacağı için iyi de kötü de kendine yapıyor, Bu dünyanın amacı zaten elmas ruhlu insanlarla kömür ruhlu insanları ayırmak Sade tanrıyı görmek istiyor sen varsan çık karşıma soysuz, bu aciz kulun sana kafa tutup haksret ediyor, Neden müsaade ediyorsun diye ekliyor, Oysa Tanrıyı kendisine hakaret edince sinirlenip ortaya çıkacağını ve ona azap edeceğini sanıyor, Tanrıyı mahalle kabadayısı sanan Sade, Tanrının sadece kendi büyüklüğünü kibirinden ve Kompleksinden öne geldiğini sanıyor, Oysa Yanılıyor Tanrının amacı kendisini şahıs olarak öne çıkarmak değil, insanları adalet ve insanlığa yakınlaştırmak, Tanrı yarattığı insanları daima kendisini zikir edecek şekilde de yaratabilirdi ama irade ve seçim verip fert fert kişilerin niyetine ve isteğine bıraktı Tanrının bizim imanımıza yada onu tesbih etmemize ihtiyacı yok, beşerin saadeti için beşerin ihtiyacı var, Sade bu açıdan düşünmediği için o da tek taraflı düşünmüş ve kendi fikrine karşı taassubi tarafgirlik göstermiştir, Çünkü sorgulayan bir insan karşıdaki muhatabın söylediklerini sorguladığı gibi kendi düşüncelerini de sorgulayan bir insandır, bu sebepten nefret kustuğu cahil ve sorgulamayan yobaz rahiple eş değer kalmıştır En nefret ettiği zihniyetle bir olmak kadar acı birşey olamaz sorgulamayı iki yönlü ve gerçeğe dönük yaptıkça insan gerçek bir sorgulama içerisinde olabilir ancak Şunu da unutmamalı Sade her ne kadar Tanrının olmadığını ve uydurma olduğunu öne sürse de hissiyatı onun varlığını onaylar niteliktedir, Çünkü insan inanmadığı şeyle ilgilenmez muhatap olmaz, Bu da Sade'nin yaşadıklarından Tanrıyı sorumlu tuttuğunu onun varlığı yada yokluğuyla ilgili sorunu olmadığını göstermekte, Sade'nin Tanrı düşmanlığı ise olayları yanlış yorumlamasına dayanmakta...
Tanrıya Karşı Söylev
Tanrıya Karşı SöylevMarquis de Sade · Versus Kitap · 2009635 okunma
·
298 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.