Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Bu ayın dergisini şükrederek başlayıp bitirdim diyebilirim. Önceki dergi için bir dostum, ‘Kadın Düşmanlığı’ yaptığımı belirtti. Uyarısı için teşekkür ediyor ve beğenen kadın arkadaşların da mevcut olduğunu göz önünde bulundurarak böyle bir durum olmadığını tekrar belirtmek istiyorum. Serzenişim konu yetersizliğine. Koskoca bir tarih dergisi alıyorsunuz ve sadece valide sultanlar özelinde anlatılan bir konu görüyoruz. Olmaz ki. Yani 5 sayfa anlat 10 sayfa anlat ama okumam için ayrılmış 50 sayfanın 30 sayfasını da tek konuya ayırmanın anlamı yok. Bu ay ki sayıya dönelim: Hindistan’da ve Pakistan’daki Babür dönemini ve bu dönemde yapılanları anlatarak bunu resimle destekleyerek başlamaları güzeldi. Kısa kısa ama bilgi dolu içeriklerle karşıladı bizleri bu sayı. Zaten demek istediğim oydu. Yani bir kitaptan bir yazıdan uzun uzun bahsetmekle o konuda konuşacak bir şey bulamamak, aynı şekilde değerlendirilebilir mi? Sonuç olarak para harcıyorum ve olabildiğince çok karşılığını almalıyım. Şeker konusunda tarihsel olarak ortaya çıkışından itibaren geçtiği süreçler, süzgeçler, aldığı şekiller, verdiği tatlar derken epey detaylı ve ince incelemeler yapıldığını görüyoruz. Sadece 3 sayfada yapılmış bu. Demek ki isteyince küçük sayfalara büyük satırlar sığabiliyormuş. Darısı diğer baskıların başına diyelim artık. Çinkograf diye bir kelime duydunuz mu? Renkli baskı yapılması anlamına gelen bu işin öncüsü Mehmed Rifat Bey’de kendisine yer ediniyor mesleğiyle. Daima matbaanın yıllarca geç geldiği anlatılırken bu teknolojinin Avrupa keşfiyle beraber Osmanlı’ya geldiği anlatılmaz nedense. İlber Hoca’ma tekrar selam olsun, ellerinden saygıyla öperim. Bursa’ya gittiniz mi? Kesinlikle yapmalarını istemiyorum, tek bilgiyle yürümez ama 1 yılın tamamını her ay, tüm baskıları Bursa üzerine ayırarak anlatsalar bile tamamlayamazlar, anlatamazlar Bursa’yı. Tabi günümüzde gelinen noktada farklı kişiler nedeniyle farklı şekilde anılsa da Bursa, daima tarih kokusunu üzerinde barındıran bir vatan toprağıdır. Burada İznik özelinde anlatılsa da insanın hayatında 1 defa olsun Bursa’ya gitmesi, gezmesi, tarihi yerleri görüp öğrenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu arada odacıklar içinde flaş açmayın, görevliler zaten yorgun bir de fırçalıyorlar. Şaka bir yana, imkanınız olursa, gidecek bir yer arıyorsanız, tavsiye ederim. En dikkatimi çeken ve bu dergiyle öğrenme fırsatı bulduğum konu ise İstanbul’da yaşayan Mehmed Efendi. Diğerinden birazdan bahsedeceğim. Topkapı Saray Müzesi 321 numaralı yazı albümünden çıkarılan bilgiler ışığında, bir hadis bulunur. Bu hadisi yazan kişi Mehmed Efendi’di olup onun özelliği nedir diye soracak olursanız, kendisinin eli ve ayağı olmaması ama kendinin hattat olmasını söyleyeceğiz. İşte bu şaşırtıcı. Dergide bu yazıya yer verilmesine çok memnun oldum çünkü resimle de adeta kanıt sunularak anlatılmıştı bu durum. Diğer kişi ise Nürnberg’li Matthias Buchinger. Bu kişinin eli ve ayağı yok ama elleri yüzgeç biçiminde ve yumru. Bu sanatçının eklenmesi ise aslında tarihe bir serzeniş diyebiliriz. Çünkü bu sanatçının eserleri bulunmuş, toplanmış ve New York Metropolitan Müzesinde sergilenmiştir. Üstelik bu eserler arasında kendi çizimi olan kendine ait bir portre bulunurken bu portrede saçlarının arasına İncil’den yazılı bölümleri de elleri olmadan eklemiş olması hayran olunası noktalardandır. Bunun dışında Şirvanşahlar, Ceviz, Bulmaca kısımları mevcut. En son olarak Sultan Dördüncü Murad Han’dan bahsedilmiş. Önceki yayına göre görüldüğü üzere çok dolu bir eserdi diyebilirim. Daha iyilerini de görmek dileğiyle hepimize mutlu akşamlar, iyi okumalar dilerim..
Yedikıta Dergisi - Sayı 158 (Ekim 2021)
Yedikıta Dergisi - Sayı 158 (Ekim 2021)Yedikıta Dergisi · Yedikıta Dergisi · 202124 okunma
·
314 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.