“Her şey benim içimde başlayıp bitiyor..”Hani su gibidir ya bazı satırlar, şairin satırları içilen su gibi. Susuyor içiyorsun ve hiç içmemiş gibi yeniden susuyorsun. Şiir yazmayı bilmesem de okumak benim payıma düşen keyifli yan sanırım ve yazanları/ yazılanları içmekle imrenme çıtam bazı şairlerde artıyor. Şiir okumak için okumak, şair için okumak, iyi geldiği için okumak ve muhtelif nedenler varken, Ahmet Erhan’ın satırlarını en başta ifade ettiğim gibi yeniden okuma heyecanıyla okumak çeşidi var birde. Neden okumamışım bugüne kadar diye hayıflanmıyorum demek ki en iyi zaman şimdiymiş şairle tanışmakla ki bunca beğenim/ alâkam boşuna değil. Nice satırlara yüreğinde ev sahibi yapmış, her renkten nice taşlarla kolye gibi kalbe dizmiş şiirlerini. Bendendi sanki satırlar benimleymiş gibi içten..
Okuduğum ilk kitabı Yaşamın Ufuk Çizgisi bu kitabına göre daha ılımlı, daha sıcak ve eylem bakımından olumlu. Fakat bu kitabıysa daha dip ve bulunandan değil aranılıp bulunmayan öz yaşam incelikleriyle bezenmiş, özellikle Turuncu Defter ismini verdiği yaklaşık son kırk sayfalık kısım kendine yönelik karmaşa/ acı/ düşüş gibi içsel hissiyatlarıyla nesir olarak yazılmış. Ki sürekli kaygılı/ dünyayı suçlama ya da serzenişte bulunan kişi ya da yazar/ şairlerden pek keyif almam zira kendinde bi adım değişim gerçekleştiremeyen ya da kendini mükemmel görüp dünyayı değişmemekle suçlayan karakterlerden uzak kalmayı yeğlerim, zira kimse mükemmel değil ya da hep dünya suçlu değil. Erhan ise gezindiği diplerde kendine öyle güzel aynalar bulmuş ki hayran olmamak elde değil, çevrenin farkında kendinin iki katı farkında.. Özellikle bi alıntısı ifade etmek istediğime direkt açıklama vazifesi görebilir:
“Sorular soruları doğuruyor, yorulduğumu kendimi yine kendi bıçaklarımla deştiğimi düşünüyorum. Bir tek düşmanı olmadan da yenilirmiş insan. Ama bundan kaçamam da artık. Aynalara diklemesine bakmak gibi bir huyum var. Bedenim acılar içinde kıvranırken, saplantı haline gelen o düşünceleri kovmak için ne çok savaş verdim. Tek umarı yine de düşünmekte buldum. Geceler boyu yüreğimle aklımın yaptığı savaşlara tarafsız bir tanık olarak katıldım. Hesaba kitaba vuracak değilim şimdi. İşte bu nedenlerle kendimi, şu anda karşında gördüğün, ya da bir yerlerden adını duyduğun, ki çoğunlukla yaşadığından bile habersiz bulunduğun varlığı genelleştirmekten öte bir şey gelmiyor elimden. Tek kişilik bir tartışmaya dönüştü yaşamım. Her şey benim içimde başlayıp bitiyor..” S/140
Kendini bilen/ bulan insan, ne kadar değerli bir yaşamda. Şöyle ki, birilerini suçlamanın kolaycılığını kayıp bir inci gibi kendini yitirdiğinin farkında olmadan denizdeki köpükle yetinmek gibi tarif edebilirim..
İki kitabıyla da geç kalınmış satırlarla buluşmanın keyfini yaşadım, şahit ya da dahil olduğum duyguları bi daha anımsadım. Çok kişi çoktan okumuştur da ben yine de okumayanlara şiiri ve yaşamı birlikte düşlüyorsanız günün bazı saatlerinde, mutlaka okuyun, bu satırlar şiirce ve çokça sizden/ bizden..
Keyifli okumalar/l/a..