Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Biraz uzun ama şu harika metni okuyunuz lütfen..
-Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış gibi, dalgın dalgın konuşuyordu. - Bu konuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu gibi zifiri karanlık... ve üzerine şakır şakır yağmur yağıyor... O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönüp dolaşıp ölüme varır bütün düşüncelerin. Sonra da kendini yol kıyısındaki ölü bir at gibi görürsün: donmuş, şişmiş, bütün dişleri meydanda. Ölümümden sonra başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ama burada, henüz sağken, yaşıyorken bilmek isterim: İnsan mıyım, yoksa yol kenarındaki çürümüş bir at leşi mi? Yoksa ne olduğum hiç fark etmez mi? Yoksa, tam tersine, fark eder mi? Kuyruğu titretme vakti geldiğinde, gözlerim devrilecek, dişlerim kenetlenecek, kramp gibi bir kasılmayla birlikte her şey sona erecek. O anda şu iki gözümle gördüğüm dünya da benimle birlikte tepe takla olacak mı, olmayacak mı? Burada korkunç olan ne biliyor musunuz: Ben ölmüşüm, yol kıyısındaki at leşi gibi bütün dişlerim ortada, sırtarıyorum, üç yaşından beri kendini tanımaya başlamış olan ben, artık yokum; ama dünya, hiçbir şey olmamış gibi kendi düzeninde var olmaya devam ediyor? Beni korkutan şey bu. Bunu anlayabilmem zor. Ayrıca bu, doğru da değil. Madem ben öldüm, her şey tepetaklak olmalı. 914'ten beri insan öldürmeye öyle alıştık ki... Nedir yani insan dediğin? Tüfeğinle nişan aldığın bir hedef, hepsi bu! Yok, Mstislav Sergeyeviç, bu iş o kadar basit değil. Geçen yedi yılda bu dünya hiç mi dönmedi, değişmedi? Kürk palto gibi tersyüz ettiler onu. Günü geldiğinde bunu fark edeceğiz. Ama ben şundan eminim: Ben ölürken, gökyüzü çatırdayarak ortasından yarılacak. Benim öldürülmem demek, dünyanın ortasından yırtılması demek. Hayır, ben bir leş değilim. Bir seferinde, gece, yaralıyım, bir at arabasına sırt üstü uzatmışlar beni, yıldızlara bakıyorum. Dehşetli bir keder, felaket bir mide bulantısı. Ha sen, ha bir bit, diyorum kendime, yani, ne farkınız var? Bit de yiyip içmek ister, ben de isterim. Bite de ölüm zor gelir, bana da. İkimizin de sonu aynı. Bu sırada bir baktım, yıldızlar elmas gibi göz kırpıyor... Ağustos sonlarıydı... Bütün iç organlarımın zangır zangır titrediğini duyumsadım. Bana öyle geldi ki, Mstislav Sergeyeviç, yıldızlar, bütün yıldızlar, benim içimdeler. Ya da içimdeki her şey sanki yıldıza kesmiş. Hayır, bit değilim ben. Nasıl gözyaşlarına boğulduğumu anlatamam. Kendi kendime, nedir bu dedim... Neyin nesi? Evet, ölüm, önemli olay. Hayata yeni bir biçim vermek gerek. İnsan, bit değildir. Bir insanın kafatasının ortadan ikiye ayrılması hiç kuşkusuz dehşet verici bir olay, büyük bir günah. Ama beri yanda insanoğlu zehirli gaz diye bir şey de icat etti. Ben, yaşamak istiyorum, Mstislav Sergeyeviç. Ben bu lanet karanlıkta yapamam... Söyler misiniz, niye elimiz kolumuz bağlı dikilip duruyoruz burada böyle?
Sayfa 201Kitabı okudu
··
2.057 görüntüleme
Sena okurunun profil resmi
Şu paylaştığım alıntı var ya, kitabın içindeki eeennnnn kaliteli yer. Yemin ediyorum oku oku ezberle..
Bu yorum görüntülenemiyor
Sena okurunun profil resmi
Platon, Aristo halt etmiş, Gusev tek atar hepsine kdjwkksl2kdpwls
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.