Merhaba,
“Cehennemde Kahvaltı” 
Uğur Karabürk arkadaşımızın kitabı.Kitap doksan dokuz sayfa.
Kitabın kahramanı anne ve babasını sekiz-dokuz yaşlarındayken kaybetmiş,kitapların arasında yaşayan yirmi sekiz yaşında bir genç.
Tuvalet ihtiyacı hariç,üç gün boyunca hiç yerinden kalkmadan ve bir paket bisküviyi bile bitiremeden sandalyesinde oturuyor ve yoğun bir şekilde düşünüyor.Varolşunu,yaşamın amacını,bu dünyanın yaşanmaya değer olup olmadığını sorguluyor.Kendisini,tüketmekten başka bir görevi olmayan bir varlık olarak görüyor.Dünya,onun için cehennnem…Belki de küçükken anne ve babasını aynı anda kaybetmiş olmanın yarattığı etki onu zamanla hayattan iyice koparıyor.Yaşam ona uzak,ölüm yakın…
Hayattan zevk almıyor,insanlardan uzaklaşıyor.İntiharı düşünüyor ama başaramıyor…
Bir gün yolda yürürken farkında olmadan,gizemli bulduğu bir adamın peşinden gidiyor.Görünüşte marangoz olan bu adamın,asıl görevi ise çok farklı…Buradan sonrası kitabı okuyacaklara kalsın😊
Yazarın zamanla kendi bedenine,bilet satıcısı kadının ellerine,gittiği kafede kokulara duyduğu tiksinti,sandalyenin varoluşu ile kendi varoluşunu kıyaslaması bana Jean Paul Sartre’nin “Bulantı”adlı eserini,bir anda yaşadığı “Beyaz körlük”Jose Saramago’nun “Körlük adlı eserini hatırllattı.Ayrıca Sadık Hidayet’in “Kör Baykuş”u ve Albert Camus’un “Yabancı”adlı eserleri de hafızamdan geçiverdi,Uğur’un kitabını okurken 😊İyi bir okuyucu olan Uğur,kitabında birçok yazar ismini ve eserlerini de kısaca örneklendiriyor.Okuması keyifli bir kitaptı.
Umarım başka kitaplarını da okuruz.Yolun açık olsun Uğur😊
Tüm kitapseverlere iyi okumalar😊
··
741 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.