Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1072 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
32 günde okudu
Söz söylemek irfan ister anlamak insan. Evet firdevsi sözü tartı, inceledi ve kitaba döktü, bizde okuyarak anlayarak, düşünerek akla döktük. 1) Şahnâme'nin yazılış amacı? Söylenecek bütün sözler söylenmiş, yeniden söylenmeye değer söz kalmamıştır. Bende sana bunlardan birini söyleyeyim. Ama ne söyleyeyim? Benim her söylediğim benden önce söylenmiş, bilgi bahçesinin her yeri gezilmiştir. Bununla beraber bir meyve ağacının üstünde yer bulamayınca onun meyvesinden de mahrum kalmak doğru olur mu? Bir kimse büyük bir ağacın gölgesine sığınınca, gölge onu güneşin kızgınlığından korur. Belki ben de her tarafa gölge salan o servi ağacının bir dalının gölgesinde kendime yer bulurum. Ve o ünlü padişahın adına yazmak istediğim bu kitapla bu dünyada bir yadigar bırakırım. Sen bu anlatılanların yalan ve efsane olduğunu sanma. Cihanda tek tarzda gidiş yoktur. Aklı başında olan bir kimse eğer bunun işaret ettiği anlamı araştırırsa bundan faydalanır. İçinde eski zamanlardan kalma birçok destanın yazılı olduğu bir kitap vardı. Bu kitap şurada burada bazı mûbedlerin elinde dağınık bir halde bulunmaktaydı ve akıllı olan herkes bundan faydalanırdı. Dihkânlar soyundan gelme olgun, bilgili, akıllı ve cesur bir yiğit vardı. Eski zamanlarda olup bitmiş olayları araştırır dururdu. Her memleketten ihtiyar mûbedleri getirterek o dağınık parçaları topladı. Onlara, o zamana kadar gelmiş geçmiş bütün padişahların, o ünlü bahtiyarların bize kötü bir durumda bıraktıkları bu dünyayı nasıl idare ettiklerini, saltanat günlerinin saadetle nasıl gelip geçtiğini sordu. Onlar da bu kahramana, bütün padişahların başlarından geçmiş olayları ve feleğin onlara nasıl davrandığını bir bir anlattı. Bu yiğit onların bu sözlerini dinledikten sonra her yanda tanınacak bir kitap vucüda getirdi. Böylece cihanda ondan bir yadigâr kaldı ki, bu büyük küçük herkes tarafından beğenildi. Sözlerine güvenilen kişilerin yazdıkları tarihlerden topladığım bilgilerle bu eski İran tarihini meydana getirdim. Fakat Keyânîyan tahtı üzerinde, dört bir yanı aydınlatan, bağışı bol bir padişah göremedim. Bunun içindir ki, cömertliğinin hazinesi kilitli olmayan, dini ve padişahlığı koruyan, tacı ve fildişi tahtı aydınlatan, yaratılışın sırlarını bilen; cesur, savaş yiğitleriyle savaşmakta güçlü, dinin ve aklın ağacını yeşillendiren, Düşüncesi aklın ve bilginin üstünde olan, kötülük düşünmeyen ve her işinde Tanrı'ya sığınan bir padişah ortaya çıkana kadar bekledim. Böylelikle ömrümün altmış beş yılını yoksulluk ve zahmet içinde geçirdim. Bu altmış beş yıl, çöllerde esen bahar yelleri gibi çarçabuk geçiverdi. Altmış altıma girince çöktüm, bir sarhoşa döndüm; elime dizgin yerine asa almaya mecbur kaldım. Vaktiyle lale gibi olan kırmızı yanaklarım saman gibi sarardı; o siyah saçlarım kafur gibi ağardı. Servi gibi düzgün boyum kamburlaştı ve nergise benzeyen gözlerimin ışığı azaldı. Altmış sekizime geldiğimde, gençliğimin geçmiş olmasına rağmen yine de kendimi genç hissediyordum. Bu sırada, dünyanın dört bir yanından yükselen bir sesle, fakirlik ve yoksulluk düşüncelerinden kurtuldum. Bu ses şöyle diyordu: "Ey Feridun'dan yeryüzünde bir nişan arayan büyük ve ünlü kişiler!, O uyanık yürekli Feridun dirildi, yeniden dünyaya geldi ve zeminle zaman ona kul oldu. Adaleti ve cömertliğiyle yeniden dünyaya hâkim oldu. Onun başı, bütün padişahlardan daha yücedir. Onun bıraktığı eserler hâlâ ortalıkta parıldıyor. Soyu ebedi olsun!" Bunu duyduktan sonra artık hiçbir sese kulak vermedim. O kılıç, taç ve taht sahibi padişahın Tanrı onu büyüklük makamında ebedi kılsın! İhtiyar halimde bana yardımcı olması için bu kitabı ona armağan ediyorum. Sağ olduğum müddetçe yüce Tanrı'dan dilerim ki, bu kitabı o yeryüzü padişahı'nın adına yazıp bitireyim de, kalmasın yazılmadık bir şey. Şu değersiz vücudum toprak olduktan ve ruhum o temiz makama eriştikten sonra adım yeryüzünde unutulmasın! Bütün erdemleri yeryüzünde açıkça görünen o adaletli ve cömert dünya fatihi. Hint'in, Çin'in, Turan'ın ve İran'ın sahibidir; temiz yaradılışlı ve ahlaklı, her türlü eksiklikten uzak bir yeryüzü padişahıdır. Onun bir kerecik kızıp bağırmasıyla korkudan kaplanların derisi çatlar. O karada kaplan, denizde de timsah'tır. Güneşe benzeyen o cihan fatihi Mahmud, savaşlarda kılıç kullanan bir aslandı! e, dünyada beni her türlü ihtiyaçtan arındırmış ve benim için büyükler arasında seçkin bir yer ayırmıştır. Onun padişahlık tahtı ebedi olsun; talihi gönlünün dileğince dönsün. Eğlence meclislerinde toprakla altın onun için birdir. Cömertlikten yana, hiçbir şeyden çekinmez. Onu övmek büyük bir cesaret sayılır. Ben onu övebilsem bile yine de kimse onu kavrayamaz. Çünkü o hayalin üstündedir. Müşteri yıldızının tacına benzer. Ey padişah! Kulluğumu göstermek için sana bir eser takdim ediyorum ki, o bu dünyada benden bir yadigâr olarak kalacaktır. Mamur yapılar, yağmur ve güneşten harap olur. Bense sana yağmurun ve rüzgarın zarar veremeyeceği şiirden yüce bir saray yaptım. Bu eserin üzerinden yıllar geçse de aklı olanlar onu yine okuyacaklardır. Cihan fatihi padişaha dualar ederim. Kimse tahtı onsuz görmesin! Onun övülmesini sağlayanlar da yine kendi işleridir. Bütün yeryüzü onun eserleriyle doludur. Benim gücüm ne ki onu, hatta onun ayağının tozunu övebileyim? Yeryüzü onunla var olsun ve aklı onun talihini nurlandırsın! Yüreği bahar gibi şen, vücudu feleğin felaketlerinden ırak olsun. Onun sayesinde milletin yüreği sevinçle dolsun. Her işte muzaffer olsun ve vücudu selamette kalsın! Şu felek bir tekerlek gibi döndükçe ve Müşteri yıldızı üzerinde dolaştıkça, o da büyüklük ve naz içinde var olsun! Kötü gözler ondan ırak olsun, muhtaçlık nedir bilmesin! Sözüne güvenilir kimselerden işittiğim olayları toplayıp, bu tarih kitabını yazdım. Feleğin elinden çıkmış bir olayı anlatmak için başka bir bilgin kişinin öğütlerine ihtiyacım yok. Şimdi sıra Keyhüsrev'in yaptığı savaşlara geldi. Bunları anlatırken çok hünerler göstermem gerek; inciler saçıp, kayalarda laleler bitireceğim. Bu konuyu canlandırmaya gerekli malzemeyi ele geçirdiğim için, işlenmiş bir kumaşi andıran şiirler düzeceğim. Ey bunları hayal eden kişi, bu zamanlar bazen sevinç bazen de öfkeyle geçmiştir. Şu hızlı dönen felek ne tuhaftır. Gönül her zaman birtakım dertlerle karşılaşır. Bakarsın birinin ömrü zahmet, felaket, dert ve pişmanlıkla geçerken; bir başkasının hissesine bal, şeker, rahat, naz ve padişahlık tahtı düşer! Kimi feleğin sürekli hilesine ve haksızlığına uğrar; bazen yükselir bazen alçalır. İşte felek insanları böyle büyütüp yetiştirir. Dikenin cefası, gülün sefasından çoktur. Altmışına giren bir kimse felekten daha fazlasını istememeli.
Şahnâme
ŞahnâmeFirdevsi · Kabalcı Yayınları · 2016241 okunma
··
1.414 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.