Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

185 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Yolum bir gün Fransa’nın Rochefort şehrine düşerse Pierre Loti müzesine gider ve dönemin ünlü bürokratlarından Keçecizade Reşat Fuat Bey’in oraya yolladığı Aziyade’nin sembolik mezar taşını görürdüm.O zamanlara gider ve Loti’nin yaşadığı o duyguları derinden hissetmek isterdim, yazarın tahmin edilmesi zor iç dünyasına tam olarak sızana dek.Satırların salt gerçekliğinde kaybolunca okuyucuyu böylesine romantik bi yolculuk bekliyor. Oryantalist bakış açısıyla dökülen satırlarda Doğu’nun Batı gözünden o mistik görüntüleriyle yüzleştiriyor okuyucuyu yazar.İstanbul’un 1877 yıllarında Abdülhamit’in tahta gelişi,monarşi ve savaşın bağrına sürüklenen yurdumuzun yer yer kimliklerinden sıyrılmış insan manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan yazar önce Pierre Loti daha sonra Arif Ussam Efendi olur.Tam bi İstanbul aşığıdır.Doğu’nun mistik görüntüsüne halkın duygularını derin yaşayışına aşıktır.27 li yaşlarında birçok aşkı tutkuyu yaşayıp geride bırakmış aslında belki de yerinden yurdundan uzakta türlü maceralara atılarak haremde onu görmek için bekleyen “Aziyade”si için ölümü göze alan yazar bu şehirde kendisini bekleyen puslu günlere giderken ölümü hissediyor ve ölüme bu kadar yakınken hayatına aşkla anlam katmak istiyordu.Yaşamı seviyordu fakat dostuna yazdığı satırlardan anlıyoruz ki bir gün her şeyin sona ereceğinden,yanında gerçekten sevdiği yürekten hissettiği bu kadını da bulamayacağını bildiği için yaşamın kendisini de her an sorguluyordu.Öyle ki dostu Plumpkett’e yazdığı satırlarda şöyle diyordu; “Şayet bir sonsuzluk varsa orada kiminle yeniden yaşayacağım.Onunla mı(önceleleri bağlandığı bir aşkı)yoksa seninle mi küçük Aziyade?Bu açıklanamayan esrimelerde bu yiyip bitiren sarhoşluklarda neyin şehvetten neyin yürekten geldiğini kim ayırt edebilir?Bu yeniden yaratılmak ve yeniden yaşamak isteyen ruhun Tanrı’ya yönelik çabası mı,doğanın kör gücü müdür?Yaşayan herkesin kendine sorduğu bu soru o kadar çok dillendirilmiştir ki tekrar tekrar sormak saçmalıktır.” Yer yer mektuplarla zenginleştirilmiş satırlara baktığımızda Aziyade’yi sorgulayası geliyor okuyucununda.Aziyade azad edilmiş bir köle miydi,yazarın İstanbul maceralarına eşlik etmiş kadın kılığında bir Osmanlı erkeği miydi,yoksa haremde bir adamın üçüncü eşi miydi gerçekten? Yazarın sessiz duruşlarıyla tasvirlediği edilgen durumdaki bu Müslüman Doğu kadını eşinin yanında adeta bir temsil niteliğindedir ve yeri geldiğinde şirret ve entrikacı bir hüvviyete bürünebilir niteliktedir.Onu bu boynunda tasma taşırcasına hapsedilmiş sessizliğinden alıp çaresizliğine çare olacak kişi bir Fransız teğmenidir ki bu da doğuya olan tek yönlü oryantalist bakış açısını perçinler. Boşuna değildir ki sonrasında “haksızlık ettim” diyerek Nazım Hikmet şu satırlarla öfke kusmuştu bu pervasız batı kalemine; Piyer Loti <<ESRAR! Tevekkül! Kısmet! Kafes, han, kervan şadırvan! Gümüş tepsilerde rakseten sultan! Mihrace, padişah, bin bir yaşında bir şah. Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar, burunları kınalı kadınlar ayaklarıyla gergef dokuyor. Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor! >> İste Frenk şairinin gördüğü şark! İşte dakikada 1.000.000 basılan kitapların şark`ı! Lakin ne dün ne bugün ne yarın böyle bir şark yoktu, olmayacak! Şark üstünde çıplak esirlerin aç geberdiği toprak! Şarklıdan başka herkesin orta mali olan memleket! Açlığın kıtlıktan olduğu diyar! Ağzına kadar buğdayla dolu ambar! Avrupa’nın ambarı! Asya! Amerikan dretnotlarının tel direklerine senin Çinlilerin uzun saçlarından sari mumlar gibi asıyorlar kendilerini! Himalayanın en yüksek en dik en karlı tepesinde Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar, kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar, Paryaların beyaz dişli ölülerini attığı Gania! Anadolu baştan başa Armistrongun talim meydanı oldu! Asyanın bağrı doldu! Şark yutmayacak artık! Bıktık be bıktık! İçinizden biri can verebilse bile açlıktan ölen öküzümüze, burjuvaysa eğer gözükmesin gözümüze! Hatta sen sen Pier Lobi! Sarı muşamba derilerimizden birbirimize geçen tifüsün biti senden daha yakındır bize Fransız zabiti! Fransız zabiti sen o üzüm gözlü Azadeyi bir orospudan daha çabuk unuttun! Kalbimize diktiğin Azadenin taşını bir tahta hedef gibi topa tuttun! Bilmeyenler bilsin: sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin! Şarlatan! Çürük Fransız kumaşlarını yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan: Piyer Loti! Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer! Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer, Şarkın kurtulduğu gün senin ruhunu köprü başında çarmıha gerer karsısında cigara içerdim! Ben elimi size verdim, size verdik bir elimizi kucaklayın bizi Avrupanin sankulotları! Surelim yan yana bindiğimiz al atları! Menzil yakın bakın kurtuluş günü artık sayılı. Önümüzde şarkın kurtuluş yılı bize kanlı mendilini sallıyor. Al atlarımız emperyalizmin göbeğini nallıyor.
Aziyade
AziyadePierre Loti · Kapı Yayınları · 2013759 okunma
··
1.096 görüntüleme
melali avam okurunun profil resmi
İnceleme üslubunuz çok akıcı ve güzel. Sadece Kadın kılığına girmiş bir erkek olduğunu neyden çıkardınız? merak ettim okurken dikkat etmemiş olabilirim belki de. Teşekkürler incelemeniz içinde
Hazan Orhan okurunun profil resmi
19.yy Avrupa’nın Türkiye’yi tamamıyla diğer ortadoğu ülkeleri İran,Irak vs gibi gördüğü,oryantalist bakış açısıyla değerlendirdiği zamanlardır.Haremiyle,mistik öğeleriyle İstanbul özellikle yazarı çok etkilemekte ve bu gizemiyle kendine çekmektedir.Aynı zamanda batının biraz da Osmanlıdaki oğlancılık durumunu alıp abartarak yazıp çizdiği zamanlardı.Dolayısıyla Loti’nin bu İstanbul aşkının bir sebebi de neden kadın kılığına girmiş bi Osmanlı erkeği de olmasın ki?Yazarın zihninin kıvrımlarında en azından mutlaka olmalı bu diye düşünüyorum.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.