Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

48 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
'Yalnızlık İçinde Ölünür'
Modern toplumun görünmeyen nahoş yüzünü ortaya koymada başarılı olan Emile Zola, beş kısa öyküden oluşan Nasıl Ölünür'de; bir aristokrat olan Kont Vertueil'in, burjuva sınıfından Bayan Guérard'ın, eşiyle esnaflık yapan Adélé'in, işçi sınıfından Morisseaular'ın oğlu Charlot'un ve köylü Jean-Louis'in ölüm sürecini nasıl yaşadıklarını okuyucularına başarılı bir şekilde tablolaştırıyor. • İnsanların sadece hayatlarında değil, ölürken de hayattayken olduğu gibi bir sınıfın mensubu olduğunu ve bu sınıfın sahip olduğu toplumsal ayrıcalıklara, ekonomik haklara göre -ölüm sürecini- yaşadığını vurgulamak istemiş, Zola. Bunu yaparken de öncüsü olduğu akımın bir getirisi olarak gözlem gücünden yararlanmış, gerçeklik ilkesine bağlı kalmış, sade ve yalın bir dil kullanmış. • Kitaptaki karakterlerin ölüm sürecini yaşarken içinde bulundukları -yalnızlık- duygusu beni gerçekten etkiledi. Kont, ölüm döşeğindeyken etrafındakilerin sahte davranışlarını, sıkıcı komedilerini istemez. Bilinçli, seçilmiş bir yalnızlıktır bu... Bayan Guérard, etrafında oğulları olmasına rağmen oğullarının kendisini soyacağı düşüncesiyle, güvensizlik ve korkunç düşünceler içinde can verir. Bir bakıma kendisini anlayan biri olmadığı için kaçınılmaz bir yalnızlıktır içinde olduğu durum. Adélé ise eşi tarafından çok sevilmesine rağmen son nefesini yalnız verir. Çünkü eşi tüm zamanını çalıştığı kırtasiyeye ayırmak zorundadır. Hayallerini ertelemeyi alışkanlık haline getirmiş çiftin, aralarında anlaşarak tercih ettiği bir yalnızlıktır bu. Lois Baba ise çocuklarının hasatta olduğu sırada yine yalnızlık içinde ölür. Hasat başladığı için tek bir sabah ziyan edilemezdi! Böylece babaları son nefesini verirken ölüme -terk edilmiş bir yılkı atı- gibi gider. Morrisseau çiftinin oğulları Charlot ise can verirken anne ve babası yanında olmasına rağmen yoksulluğun getirdiği yalnızlık içinde, karanlık ve soğuk bir odada son nefesini verir. Karanlıktan körleşmiş bir baba, kibritleri arka arkaya çakarak çocuğun yüzünü görmeye çalışan bir anne.. Tüm bu ölüm sahnelerini okurken düşündüğüm tek şey, son nefesini veren bu insanların acısını paylaşacak, onları teskin edecek bir yakınlarının yanlarında olmamasının ne kadar ürkütücü olduğuydu. • Kısa olmasına rağmen çok derin mesajlar taşıdığını düşündüğüm Nasıl Ölünür'de beni etkisinde bırakan diğer bir konu da yaşanan bu kayıpların arkasından yakınlarının normal hayata geçiş sürecinin hızlılığı oldu. - Kontun ölümünün ardından hayallere dalmış olan Kontes; - Bayan Guérard'ın oğullarının zaten oynadıkları dramın sona ermesi ile miras kavgasına başlamaları; - Adélé'in eşinin hissettiği tek şeyin yorgunluk olması ve Adélé'in kız kardeşiyle ölünün önünde kavga etmesi; - Charlot'un yokluk içindeki anne babasının komşunun getirdikleri yiyecekleri ölünün yanında iştahla yemeleri ve cenazeden sonra toplulukla şarap içip neşe içinde olmaları; - Lois Baba'nın çocuklarının da toprak böyle şeyleri kanıksamayı onlara öğrettikleri için çok üzüntü taşımamaları, sona eren hasatın memnuniyeti içinde olmaları.. ölenlerin ardından kalanların hayata ne kadar hızlı adapte olduğunu gösteriyor. Bu da beni etkileyen ve üzen diğer bir durum oldu. • Beş kısa öyküyle çok daha fazlasını anlatan Nasıl Ölünür'ü herkese öneriyor ancak diğer okurlar gibi bir çırpıda bitirebileceğiniz bir kitap olarak nitelendiremiyorum. Çünkü yavaş okuyarak üzerinde uzun süre düşüneceğiniz, okuduklarını sindirmenizin zaman alacağı bir eser bence. Hala düşünüyorum, ölümü, Lois Baba'nın çocukları gibi hayatın bir döngüsü olarak mı kabul etmeli miyiz? Ya da yitip gidenleri, ardında bıraktıklarıyla anmalı, yasını mı tutmalıyız?
Nasıl Ölünür
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Can Yayınları · 202015,3bin okunma
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
14,1bin görüntüleme
Rîndkeş okurunun profil resmi
Garibin düğünü de , ölümü de gariban oluyor evrende... Elinize sağlık 🌸
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Güzel bir yorum olmuş. Kitabın özet cümlesi gibi çok beğendim👍🏼 okurken bu düşünce çok vurgulanmış ama bana öyle geldi ki varlıklı insanların ölümü de bu kadar hazin aslında. Etrafında kalabalıklar varken yine de yalnızlık içinde ölmek.. çok teşekkür ediyorum 🙏🏼 keyifli okumalar dilerim 📚
Seher Sena okurunun profil resmi
Sevdiğim insanların ölümünden çok fazla korkan biri olarak karakterlerin normal hayata bu kadar çabuk adapte olması beni de çok sarsan yerlerden biriydi. Bazen düşünürüm kendi kendime. Ya şu A kişisi şu an ölse ne yapardım? Ve asla da düşünmeye devam edemem çünkü düşünülecek şey bulamam. Hayat durmuş gibi hissederim sanırım. Hiç cenaze yaşamadığım içindir belki de . Zengin de olsan fakir de olsan öldüğün gün unutuluyorsun sanırım🤷🏻‍♀️
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Sabahattin Ali ile ilgili bir kitap okuyorum şu an. Yakın çevresinin anlattıklarını duyunca ben de sizin gibi düşündüm. Öldüğümüz gün unutulmaya mahkumuz. Onu yaşatan ise ne anıları ne de ardında bıraktığı dostluklar, akrabalıklar.. Kitapları ile yaşıyor. Gerçekten hüzün verici... Allah sevdiklerimizin acısını göstermesin. Unutulmuyor ama insan o acıyla yaşamayı öğreniyor, sanırım bir şekilde. Yorumunuz için teşekkür ederim. Keyifli okumalar dilerim 🙋🏼‍♀️🍀
Saint Simon okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık düşündüren bir inceleme olmuş. Ölümü ben de hep düşünürüm. Korkarım ki bana ölüm hep soğuk gelir, o yüzden bu dünyada huzurlu mutlu bir şekilde kimsenin hakkını yemden ve hakkımızı yedirmeden yaşadığımızı kâr sayıyorum çoğu zaman. Çoğu zaman kendi kendime diyorum gerçekten gerçek adalet, huzur, mutluluk öteki tarafta mı diye? Ve ölüme giderken bunun bence bir döngü olduğunu kabul edip, geride bıraktıklarımıza yasimizi tutmaları için bir beklenti içinde olmamalıyız diye düşünüyorum. Onlarda bu üzüntü ile yaşamamalı çünkü üzülmek kimseyi geri getirmiyor
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum, genel olarak düşüncelerinize katılıyorum ben de. Ama :) bu kitapta olduğu gibi vefat edenlerin ardında kalanların kendi hayatlarına çok çabuk adapte olmaları bana normal gelmedi pek. Bağ kurduğum, bir ömür beraber yaşadığım birine veda ettikten sonra gidip eğlenemem, normal hayatıma devam edemem diye düşünüyorum ben. Bunun için belli bir süreci yaşamam gerekir. Şairin de dediği gibi; "Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir." Bunun için sizin de dediğiniz gibi güzel yad edeceğimiz bir şeyler bırakmış olmalıyız hayatta belki.. :))
1 sonraki yanıtı göster
Aras Yalçınkaya okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş. Emeğinize, yüreğinize ve kaleminize sağlık. Bana kalırsa her şeye rağmen yitip gidenleri, ardında bıraktıkları güzel şeylerle anmalıyız ama bunu yaparken de hayatımıza devam edecek gücü bulabilmeyiz. Kitabı okuma listeme alacağım bu arada 👍🏼 keyifli okumalar dilerim 🙋🏽‍♂️📚
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum. Umarım okuduğunuz da benim kadar etkileyici bulursunuz. Size de keyifli okumalar dilerim 🙋🏼‍♀️📚
Müptela okurunun profil resmi
Başlarken ummadığım derecede çarptı beni de , ölüme dair hikayeler okumaya niyet etmişim , ölüm anı, ölünün yakınları ve en çok da sınıf farkı çarptı beni, sahi ölüm hepimizi eşit kılar mı?
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Geç fark ettim. Kusura bakmayın lütfen. Güzel bir soru. Burada yazarın anlattıklarını düşününce herkesi eşit kılmış gibi geldi bana... Çünkü hangi sınıftan olursa olsun ölüme yalnızlık için de gittiler... Kimisi kaybını mecburiyetten kimisi üzüntüyle son yolculuğuna uğurlayıp hayatının olağan akışına döndü. Ölenler ölmeden önce terk edilmiş gibiydi. Kimisi kaderine kimisi vefasızlığa.. Yorumunuz için teşekkür ederim. Keyifli okumalar dilerim. 🙋🏼‍♀️🍀
Serdar okurunun profil resmi
Dünyevi rütbeler, makamlar, paralar, itibarlar... hepsi kabir kapısına kadar. En kraldan en göze gelmez insana kadar herkesin sadece kulluk özelliği ile yaşadığı hayatın hesabını vermek için bir nevi bekleme salonu olan kabir... Eşitlik tartışması var ya al sana eşitliğin alası. Dünyada görüşmek için randevu alamayacağın insanlar ile yanyana dizilisindir artık orada. Sıfır fark...Ondan sonra açılsın karneler. Çetin hesap günü. Dünyada ki mahkemeler de pek güzel yalan söyler, kıvırır insanoğlu, kılıfına uyduruverir. İşte kılıfına uyduramayacağın yerdesin.. "Vay ben öyle yapmadım" şak önünde ful hd olarak. Öyle bir mahkeme ki öyle bir ince elek ki toz bile bırakmıyor. Böyle tertemiz bir adalet. Karne günü... Ya geçer karne, ya teşekkür ya da sonsuz kaybediş... O yüzden henüz toprağın üzerindeyken biraz farkındalık, biraz dikkat.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.