İzzet Derveze, bu kitabında Hz. Peygamber’i geniş bir
çerçeve ile değerlendirmeye, ortaya koymaya çalışmıştır. Eseri kaleme alırken
Kur’an’ı aslî kaynak olarak kullanması, Hz. Peygamber’i insanlara anlatmada önemli
bir avantaj sağlamıştır.
İzzet Derveze, Yöntem ve metoduyla da bizzat Kur’an’a dayanmaya
çalışmıştır. Rivayetleri ise toptan ihmal etmemektedir. Yeri geldiğinde Kur’an
ayetleriyle çelişmeyen rivayetleri ele almakta ve bunlarla ilgili yorumlarda
bulunmaktadır.
Derveze, Peygamber’i geniş bir çerçevede ele almıştır. Hz. Peygamber’i ele
alırken onun peygamberliği ve mucizevî yönünden ziyade insani yönünü ve
öğretisini ön plana çıkarmıştır.
Derveze’nin kanaatine göre klasik siret kitap yazarlarının çoğunun – Peygamberin risalet öncesi asrı ve çevresiyle ilgili konularda – titiz davranmadıklarından söz eder ve bu konuya yeterli önem verilmediğini belirtir. Onların bu asır ve çerçeve ile ilgili olarak kaydettikleri, sadece Peygamberin şahsı ile alakalı olan konularla sınırlıdır. Siyer eserleri, Peygamberin soyu, ailesi, kabilesi, doğumu, emzirilmesi, himaye edilişi, yolculukları ve evliliklerinden ve çok nadir olarak da bu asrın durumu ve bu çevrenin sosyal, ekonomik, siyasal ve dini konumu ile ilgilenirler.
Derveze, Arapların İslam’dan önceki durumlarıyla ilgili olarak, klasik siyer kitaplarında yapılan genellemeler ve geniş çizgiler sebebiyle, okuyucunun bu eserlerden kesin bir bilgiye varmasının –çok az şey dışında- olanaksız olduğunu ve bu belirtilen şeylerin hangi asra nispet edildiğinin belli olmadığını ve tarihlerin kesin biçimde belirlenemediğini düşünmektedir. Keza aktarılan bu kırıntıların düzmece ve uydurma olabileceği ihtimalini de dile getirmektedir.
Derveze, genel olarak eski siret kaynakları hakkında şunları söylemektedir. “Zamanın bize kadar koruduğu en eski siret kitaplarından biri olan İbn Hişam’ın Sireti’nde ciddiyet, güven damgası vardır. Peygamberlik döneminden önce olsun, sonra olsun, ya da Peygamber ve Ashabına nispet edilen saygı ve yüceltme ile ilgili olsun, kaydedilen rivayetlerde titiz davranmayı, ihtiyatlı hareket etmeyi esas almış, bu işin dindarlık ve günahkârlık açısından ne derece hassas olduğu bilinciyle hareket etmiştir. Naklettiği rivayetlerin ve kaydettiği haberlerin, özellikle risaletten önceki vakalarla ilgili olanlarında bu titizliği açıkça görebiliyoruz. Kitabını yazarken ve olayın kaydederken ravilerin ona ulaştırdığı, ya da yazılı kitaplarda gördüğü şeyleri toptan vermeye çalışmıştır. Onarlın zayıflığını bizzat kendisi belirtmiş, bir kısmını da belirtmemiştir” Her ne kadar İbn Hişam ele aldığı rivayetlerin zayıflığını bildiği halde eserinde bu rivayetlere yer verdiğini söylemekteyse de Derveze bu Sirette de bazı zayıf rivayetlerinin bulunduğunu vurgulamaktadır.
Buradan hareketle Derveze, klasik kitaplarda kaydedilen pek çok rivayete ve habere karşı sürekli olarak dikkatli ve uyanık olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü Derveze’ye göre, bu haberler ve rivayetler Hz. Peygamber’in, risalet öncesi dönem ve ortamının maddi gelişme, edebiyat ve düşünce hayatı açısından küçümsenmiş ve daraltılmış olduğunu aktarıyor. O dönem ve ortam; cehalet, geri kalmışlık, sefalet, itilmişlik, perişanlık, barbarlık, kültürel araç ve vasıtalardan mahrumiyet, düşünce, inanç, ahlak ve edebiyatta katı bir maddecilik gibi sıfatlarla tanıtılmaktadır. Hâlbuki iddialar işlerin tabiatına ve apaçık mantıksal kurallara aykırı düştüğü gibi Kur’an-ı Kerim’in nasslarına da ters düştüğünü ve bu görüşünü destekleyen ayetlerin çok olduğunu bildiriyor.