Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

684 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Kurtlar Sofrası
Attila İlhan'ın edebiyat çevrelerince görmezden gelindiği, yok gibi davranıldığı aşikar. Ama bir o kadar da toplumun çok bildiği, tanıdığı bir kişi. O biraz da bu topluma sırt çevirmeyip, bu toplumla bir şey yapılabileceğini bilen bir kişi. Tabi bunları Attila İlhan 'ı okuyunca biraz anlayabiliyoruz. Attila İlhan' ın sadece  polemiklerine bakarak fikir edinilmesini doğru bulmuyorum. Açıkçası benim de bazen bunu niye söylemiş ki, ne gereği vardı dediğim söyleşileri, röportajları var. Ancak konu  sanatsal hayatı, düşünce dünyası olunca Attila İlhan'ın verdiği eserlerle, anlatmaya çalıştıklarıyla onu tanımaya çalışmak en iyisi.  1)   Kurtlar Sofrası sanatsal, anlatım, üslub yönünden oldukça beğendiğim ancak fikirsel mesajının kitaba iyi yediremediğini düşündüğüm bir kitap.   Önce olumsuz yanlarından bahsetmek istiyorum. Durum şu şekilde : Memlekette bir bozulma vardır, çıkar ilişkileri ağı toplumu düşünmeksizin halkın kaynaklarını sömürmektedir. Bu işten kurtuluşun yolu Kuvay-ı Milliyeci Kemalist ruhun devamıdır. Attila İlhan bu bozulmanın nedenini aşama aşama anlatıyor. Daha önceki denemelerindekü düşüncelerine paralel görüşleriyle İnönü Dönemi, Demokrat Parti dönemi eleştirileri yapıyor. Bu dönemlerin memleketi emperyalizmden kurtarmış olan Kuvay-ı Milliyeci harekete zarar verdiğini, sekteye uğrattıklarını düşünüyor.  Attila İlhan, bu ihtilal ruhundan kitaptaki Ümid karakterinin babasıyla yaşadığı sorunda bir motivasyon kaynağı olarak almasını sağlıyor. Bu ihtilal ruhunun, kitaptaki diğer olaylarda farklı karakterler tarafından örnek alınarak siyasi baskılara karşı durmak, nesnel gazetecilikten ödün vermeden halkın gerçeği öğrenmesini sağlamak amacıyla örnek alınması hiç de garip karşılanmazken Ümid karakterinin babasının evinden ayrılıp ayrı eve çıkma olayında bahsedilmesi biraz tuhaf kaçıyor.       Bir başka durum da yine karakterlerin konuşmalarında biraz fazla romancı gibi durması. 622. sayfada Ümid karakteri Hüsnü Faik'e yaşadıklarını anlatırken dışarıda geçirdiği zamanda yaptıklarını anlatış şekli konuşmadan çok romancı gibiydi. Karakterin burada biriyle konuşmasında kullandığı betimlemeler onun, öncesinde alışkın olduğumuz tavırlarından farklıydı ve bu da sırıtıyordu. 2) Kitapta en dikkat çekici özelliklerden biri de benzetmelerdi. Bazıları çok garip, belki biraz ' sanki olmadı' gibi düşündürtse de çoğunluğu vermek istenen duyguyu, hissi, görüntüyü oldukça iyi canlandıran açıkçası beni de okuyunca daha bir enerjik, kitaba karşı daha bir ilgili yapan benzetmelerdi. Bazı kısımlarda da bu benzetmelerin unutulmaması ve sadece bu benzetmeler üzerinden gidilmesi de tabiri caizse 'vefalı bir anlatım' olmuştu. Misal, aynısı olmasa da, bir anlatım geçiyor. Burada karanlıkta yanan sigarayı ateş böceğine/kırmızı böcek e benzetiyor. Bu benzetmeden sonra sonra anlatım yine devam devam ediyor. Okuyucu tam o benzetmeyi unuttum derken bu sefer sadece sigara yerine ateş böceği kullanılıyor. Yani neticede yazar sayfanın başında 'elinde kırmızı bir böcek gibi sigarasını içiyordu' derken  sayfanın sonunda veya arka sayfada 'elindeki kırmızı böceği pencereden attı' şeklinde yazabiliyor. Bu da kitapta beğendiğim yanlardan biriydi.  Kitapta yine bazı karakterlerin zihin akışı vardı. Bu tabi çok daha derinlemesine değildi veya biraz daha psikolojik romanlar kadar üstüne eğilinen kadar değildi ve böyle olmasını da çok yakıştırdım. Açıkçası bu karşılaştırmayı okuduğum diğer kitaplarla yaptığım için onları da burada ele almak zahmetinden dolayı çok girmeyeceğim.  Kitapta kenar mahalle hayatları da veriyor ve bu hayatların kendine özgü jargonunun kullanılışı da okuyanı gerçeklik hissine yaklaştırdı. Kitabın anlatım tarzları ise oldukça çeşitliydi. Bunun sebebi de kitapta çokça karakter olmasıydı. Belki de edebiyatımızda bu kadar çok karakter üzerinden giden kitap azdır. Aklımda en belirgin şekilde kalanlar şu şekilde : 1- Mahmud 'un hem geçmişte hem günlük hayatta konuşmalara katılması... Mahmud kitabın başlangıç bölümlerinde hayatını kaybeden Mustafa Kemal ihtilalini benimseyen, dürüst bir gazeteci olarak beliriyor. Bu daha çok kitabın fikirsel ilerleyişi üzerinden gerçekleşen diyaloglarda öne çıkıyor. Hüsnü Faik, İrfan, Ümid karakterlerinin günlük konuşmalarında Mahmud birden konuşmacı olarak çıkıp cevaplar veriyor. Bunlar kimi zaman tartışma, kimi zaman Mahmud'a sitemler vs ama çoğunda Mahmud biraz rehber, teşvik edici karakter, güç alınan kişi oluyor.  2- Bekir' in, Namık 'a seslenişleri, tiradları... Bunlarda Attila İlhan' ın şair yönünün ortaya çıktığını düşündüğüm kısımlar. Burada Namık yoktur. Bekir, büyük ihtimalle kendinden attığı kazığın intikamını almaya gelecek olan Namık'a sesleniyor. Açıkçası tekrar takrar okumak isteyeceğim yerlerdi. Burada Bekir 'in Namık' a seslenme tarzı o kadar derinden hissediliyor ki sanki Bekir karşısında Namık'a söylüyor da okuyucu da aynı ortamda onları izliyor hissi oluşuyor.  3- Hüsnü Faik' in geçmiş günlere gitmesi, o anları yaşaması...Hüsnü Faik gazetenin başyazarı. Babasının Balkanlardaki askeri görevi ve kendisinin Anadolu İhtilali'deki basın çalışmalarından günlük hayatta ilhamlar alıyor. Bu biraz da Hüsnü Faik 'in şimdiki zamandan geçmişe gitmesi şeklinde oluşuyor. Babasıyla konuşuyor, M. Kemal' le konuşuyor ve şu an ki sorunlarına cevaplar bulmaya çalışıyor.  4-  İbrahim karakterinin günlük halleri, Türkan'ı araması... Kitabı okurken keyif aldığım, ayrıca bir ilgi duyduğum bir karakter. Gerçek mutluluğu arayan bir kişi İbrahim. Onun Türkan 'I araması, geçmiş günleri yeniden yaşamak istemesi, denemesi ve geçmişi geçmişteki gibi bulamaması. Karşılaştığı gerçeği hiç beğenmemesi. O gerçeklerin yine kendi geçmişlerine belki de - ki daha çok - İbrahim' in özlem duyduğu geçmişe hakaret eden, kirleten bir 'bugün' yaşaması... Ve tüm bunlarla birlikte İbrahim 'in yazar tarafından anlatım tarzı, ona yapılan benzetmeler, onun zihninde geçenler, karakterin geçmiş diyalogları, geçmişin ayrıntılarının yine İbrahim' in bugününde selam çakması... Tüm bunlar okumayı oldukça keyifli kılan, İbrahim 'in hikayesini merak ettiren özelliklerdi.  Kitap tüm bunlarla birlikte bir film gibiydi. Bunu senaristlik yapan yazarlarda oldukça çok hissediyorsunuz. Bu hissin oluşmasına kitabın dinamik, hareket halinde bir kitap olması da oldukça fayda  ediyor.  Tüm bunlarla birlikte kitabın fikirsel mesajını vermekte güçlü dallar, kollar yaratamadığını ve bu dallarının okuyucuyu yeterince sıkı tutamadığını düşünüyorum. Ancak karakterleirn işlenişi, bu karakterleirn anlatım tarzı kitabı zevkle okumamı sağladı ve ileride tekrar okumak istememde büyük rol oynuyor. 
Attila İlhan
Attila İlhan
Kurtlar Sofrası
Kurtlar Sofrası
Kurtlar Sofrası
Kurtlar SofrasıAttila İlhan · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2008359 okunma
··
649 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.