Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

197 syf.
9/10 puan verdi
Hüseyin Cahit’in çocukluğundan II. Meşrutiyet’in ilk yıllarına kadar anılarını içeren eserde dönemin sosyal, siyasi, edebi ve kültürel ortamına dair önemli veriler yer almaktadır. Yazarın eğitim hayatı ve gazeteciliğe başlaması, II. Abdülhamit döneminin amansız sansürü ve Servet-i Fünun Edebiyatı ile ilgili birinci elden bilgiler son derece dikkat çekicidir. Yazarın Tevfik Fikret, Mehmet Rauf ve Halit Ziya ile ilişkileri anıları daha çekici hâle getirmektedir. Sansürün vardığı boyut hayalleri aşan noktalara ulaşmıştır II. Abdülhamit döneminde. Tahtakurusu kelimesi “tahtın kurusun”; “halletmek” kelimesi tahttan indirmek ve “burun” kelimesi Abdülhamit’in burnuyla alay edildiği anlamında anlaşıldığından bu kelimeler sansüre tabidir ve yazarın şu cümlesi sansürün nasıl bir şey olduğunu göstermektedir: “Ama ben İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun sözü geldikçe ‘karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri’ diye yazıyordum.” (s. 121) Eser; edebiyat ve hukuk açısından da önem arz etmektedir. Servet-i Fünun dergisini kapatılmasına, yazarın P. Lacombe’den tercüme ettiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı yazı sebebiyet vermiştir. Yazı esere doğrudan alınmıştır. (s. 173-179) Saray “Fransızlar gibi krallarını idam edecek düzeye varmış bir ulusun düşüncelerini ülkeye sokarak halkın duygularını bozmak isteyen bu yazarların ders olarak biçimde cezalandırılmaları” (s. 172) talebinde bulunmuştur. Sorgu hâkiminin sadece ifade alıp devamını gerekli görmediği olayı yeterli görmeyen Yıldız Sarayı yazarların cezalandırılmaları için tekrar Adliye Nazı Abdurrahman Paşa nezdinde girişimde bulunmuşa da bu girişim akim kalmıştır. Yazar yargının bu olaydaki tavrını şu övücü ifadelerle dile getirmiştir: “Şu küçük olay Türk adliyesinin tarihine şeref veren örneklerden biridir. Baskıcı ve zorba bir Padişah’ın o kadar yıldırıcı bir buyruğu, namuslu Adliye Bakanının, yiğit ve dürüst bir sorgu yargıcının kişiliklerinde görünen ve kişileşen hak ve adalet karşısında parçalanıyor, geçersiz kalıyordu. … Abdülhamit dönemi için bu büyük bir erdemdir. Türk adliyesi, en karanlık günlerde bile böyle erdemli adamlar yetiştirdi.” (s. 180) Siyasi müdahalelerin olduğu davalarda adliyenin hakkaniyet ve adaletten ayrılmamasının önemi izahtan varestedir. Günümüz adliyesi siyasi davalarda maalesef Abdülhamit dönemini aratacak şekilde hakkaniyet ve adaletten uzaktır. Eserin dili sadeleştirilmiş olup anlaşılması son derece kolaydır. Şahsi olarak küçük lügatçeli orijinal metni tercih ederim.
Edebiyat Anıları
Edebiyat AnılarıHüseyin Cahit Yalçın · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201037 okunma
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.