Öncelikle işin bu noktalara varacağını ben bile tahmin etmiyordum. Ne demek istiyorum? Yani bu kitap için bırakın inceleme yazmayı okumayı dahi aklımdan geçirmiyordum. Ama gelin görün ki Ege Hanım çok vurucu ve sürükleyici bir kitapla beni buna mecbur bıraktı. Mecbur bıraktı diyorum çünkü bu incelemeyi yazmasaydım eğer kendime ve bu emek verilmiş, güzel kitaba ihanet etmiş olurdum. Kısacası önyargım dolayısıyla işlemiş olduğum ' günah ' , vicdanım tarafımdan sürekli yüzüme çarpılacaktı. Kitaplığımın bir kenarında (sanırım kitabı kardeşim almış) duran bu kitabı ilk gördüğüm zaman edebî değerden ve anlamdan yoksun; popüler bir dille yazılmış; kişisel gelişim zırvalığı adı altında çıkarılmış bir 'fast-book' kitabı olduğunu düşündüm(Sonuçta bu devirde kimlerin kimlerin kitap yazdığına şahit olduk!). Ancak bu önyargılarımın yıkılması için merakımın benliğimi ele geçirmesi ve kitabın birkaç sayfasını kurcalamam yetti de arttı. 'Bu neymiş böyle ya' derken bir baktım ki aralıksız 3-4 saat boyunca okumuşum ve sayfalar arasında kaybolmuşum. Çok akıcı ve yalın bir dille anlatılan bir hayat hikayesi (bir kesit) var karşımızda. Bir insanın bilmediği tanımadığı yabancı ellerde kendisini nasıl bulduğunu ve 'yarattığını' soluksuz bir şekilde tecrübe ediyoruz. Kısaca konusundan da bahsedecek olursak eğer, İngiltere'de ki eğitimini bitirip ülkeye dönen Ege Soley'in ani bir kararla Paris'e gitmesini ve orada da zorlu, yeni maceralara atılmasını okuyoruz. Pes etmeyen bir savaşçının 'pes' dedirten mücadelesi. Emek kokan, ter kokan bir sergüzeşt. "" Tek nefeste okuduğum ancak bana bir ömür boyu ilham verecek bir hikaye. ""

BaşkaEge Soley · Doğan Novus · 2021215 okunma

·

126 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Tucki