Sen uyuyabilirsin ama vicdanın asla ! Başlığa tamı tamına uyan ve vicdanının sızısıyla, verdiği yanlış kararın üzerine yeniden düşüp adaleti gerçek anlamda sağlamaya çalışan bir dedektif, her ne kadar sağlanmış olsa da verilen yanlış kararlar yüzünden geri dönülmez bir yola saplanan masum bir kadın, onu o bataklığa elleriyle iten bir erkek kardeş, her türlü haltı yiyip yine de “Kendisine ne oldu acaba?” diye kitap boyunca insanı meraklandıran ve kitap sonunda “Oh, canıma değsin.” dedirten bir koca... Bu böyle gider velhasıl kadro o kadar iyi ki sanki ne söylesem kitaptan ipuçları verecekmişim gibi. Kısaca değineyim, kararı size bırakayım; 18.yüzyıla ait olduğu düşünülen bir işkence düzeneği yani içinde insan kalıntıları bulunan demir giyotin ile başlıyor hikaye. Bu düzenek sergilenmesi için ABD’nin San Francisco eyaletindeki Ulusal Mcfall Müzesine ödünç olarak bırakılıyor. Müze müdürünün de bir şekilde içine bakmasıyla da düğümler bir bir çözülüyor. Ya da çözüldüğü zannediliyor. Para düşkünü bir ekibin kurban ettiği adamla, demir giyotin içindeki adam aynı mı, kitabın sonunda anlıyorsunuz. Rosemary’nin vasiyet ettiği anma töreni, gittikçe karmaşıklaşan olayları çözmenize yardımcı oluyor, tabi dedektife de. Kurgu incelikle işlenmiş, gerilimi tavan yaptıran bir kitap. Bunu olağanüstü bir şekilde etkileyici yapan da bu 26 tane yazarın akışı hiç bozmadan başarılı bir şekilde konuyu ele almaları ve çarpıcı bir sonla bitirmeleri. “Aslında hiçbir zaman unutmuyorsunuz, sadece yaralarınızın üzerini bir doku kaplıyor ve hayatınıza devam ediyorsunuz.” Adalet sağlanmış olsa da, hayat devam etse de, yaran kanamaya devam eder... Keyifli okumalar herkese...

26 Yazardan Tek Bir Hikaye: AdaletKolektif · Martı Yayınları · 2014551 okunma

·

258 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Asiye KÖKSAL