Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 saatte okudu
BİR KADIN VE 24 SAATİ UZERİNE
YouTube kitap kanalımda bu kitabın da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz: ytbe.one/yf0me602lnY Bir kadının 24 saati daha ne kadar derin anlatılabilirdi? 24 saate düşünemeyeceğimiz kadar ruhsal devinim sığdırmayı olağanüstü bir şekilde başarabilen adam bu Zweig. Biz fani insanlar olarak günün yarısını yatmakla geçirdiğimiz sürece Zweig medeniyetleri seviyesine ulaşamayız muhtemelen. Kendisine ait okuduğum 4. kitap ve Zweig'a kendimi bu kadar yakın hissetmemin nedeni, anlattıklarında geçmişime dair parçalar bulmam oluyor. Bu parçalarım, Zweig'ın kitaplarını o kadar iyi anlayabilmemi sağlıyor ki adeta yaşıyorum onları. Zweig'ın bugüne kadar okuduğum 4 kitabında da kilit karakterlerin isimleri ya tek harfliydi ya da hiç verilmemişti. Dr. B, Mrs. C, R. gibi. Bu olayı vermek istediği mesajı isimlere takılmadan vermek istemesinden dolayıdır diye düşünüyorum. Kafka’nın Dava kitabında da K. vardır mesela, isimsiz ve bilinmeyen bir kişilik gibi ruhunu arar ve sorgular durur. Kitaba geçmek gerekirse; 1920'li yılların sonunda yazılmış olan kitabın bazı kısımlarında siyasi göndermeler yapıldığını düşünüyorum. Mesela yemek masasında çıkan tartışmanın esas sebebi yazarın da belirttiği gibi birbirine düşman dünya görüşlerinin öfke içeren karşıtlıklarını ortaya koyma isteği diye düşünüyorum. Bunu bir Hayvan Çiftliği sonu gibi düşünebiliriz aslında. İnsanları, hayvanları ülkeler gibi düşünüp onların yaptığı tartışmayı ülkeler bazında açıklayabiliriz. Mesela bu kitapta da İngiliz Mrs.C hakkında bahsi geçen, "Varlığı hissedilmese de, hepimiz üzerinde özel bir güce sahipti." söylemi bence çok şey ifade ediyor bu konuda. I. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra yazılmış bu kitabın bu örnekler gibi bazı kısımları İngiltere'nin kozları elinde tuttuğunun bir göstergesi olarak düşünülebilir. Mesela farklı bir bakış açısı olarak, kumar masasında olanları savaşın tarafları gibi düşünecek olursak, savaşı kimse kazanamıyor. Çünkü her zaman kumarhane kazanıyor ihtimaller kumarhane lehinde olduğu için. İşte belki Zweig da kumar üzerinden savaşmanın saçmalığını böyle bir betimlemeyle bize anlatmış olabilir diye düşünüyorum. Bir krupiyer var, tamamen ruhsuz. Sadece işini yapıyor, ruleti döndürüyor ve savaşı başlatmış oluyor. Bu savaş için de insanlar her şeyini verip sonucunda da yine her şeyini kaybetmiş oluyorlar. Zaten Zweig da Satranç kitabında olduğu gibi insanların psikolojik hegemonyasını siyasi konularla rahatlıkla birleştirebilecek türden bir yazar. Esas konuya gelecek olursak. Kumar ya da kitapta bahsi geçtiği gibi rulet oynarken insanların ellerinin ve vücutlarının hareketlerinin nasıl olduklarını çok iyi bildiğimden dolayı, Zweig'ın bu kitabını da çok çok iyi bir şekilde özümsedim. 0 sayısı olduğu sürece ihtimalin sadece kırmızı veya siyahla ibaret olmadığı (yani %50-%50 değil) bir oyun olduğu için her zaman kumarhane daha avantajlı. Kitapta geçmişime benzettiğim diğer bir konu ise zamanında yanıma oturmuş bir adamın o masa başında kaybettiği sürece Lehçe bir şeyler söylemesi, sürekli Lehçe kötü sözler ve karışık cümleler kurmasıydı. Ellerini gerçekten de çok kullanırdı, hırslıydı ve masaya da sürekli vururdu. İşte ben bu adam sayesinde bu kitaptaki adamı anlayabiliyorum. Kitaptaki adamın gidip kiliseye Lehçe karışık sözlerle dua etmiş olmasını yanımdaki adamın Lehçe küfürleriyle eşit tutuyorum. Çünkü, kumar öyle bir şeydir ki siz istemeseniz de o sizin peşinizden gelir. Kiliseye gidip böyle bir şey için dua ederseniz o size aynı dilde küfür olarak geri döner. Kitapla ve benim hayatımla bağdaştırdığım gibi. Bu konuda bir garip yön ise Mrs. C'nin Anglikan mezhebinde olması. Bu mezhepte papazla vaftiz değil de insanlara derdini anlatarak ve insanlarla konuşarak gelen bir vicdan vaftizi var. O yüzden kitabın sonunda her şeyini anlatabileceği bir kişi bulduğu için kendi vicdanını bu konuda temize çektiğini düşünüyorum. Mrs. C'nin yardım etme niyetiyle ileriye doğru yürüme düşüncesi ve herkese öğretildiği gibi kuşaktan kuşağa aktarıldığı kadarıyla sokakta yabancı bir erkekle konuşmanın ayıp olduğu düşüncesi arasında kaldığı ikilem kitabın dönüm noktası. Fakat şöyle garip bir şey var aslında bu iki seçenekten herhangi birisi çıksa da adamın kaderi etkilenmeyecekmiş gibi. Sonuçta olan sadece Mrs. C'ye oluyor ve adam C ile tanışmasaydı da yapacağı şeyi yapıyor. Burada Mrs. C'nin çabası, vicdanı ve fedakarlığı ön planda. Sonucunun olumlu olmayacağı ihtimali bile olsa verilen manevi çaba çok iyi anlatılıyor. Psikolojinin uç noktalarını da hissettiğim bir kitap oldu yine. Merakın, mistisizmin, fedakarlığın uç noktaları. Zweig'a anılarımı kitaplarda yaşattığı için minnettarım.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
18,6bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Mustafa Mete okurunun profil resmi
"Gelecekten Bir Mesajın Var Oğuz" "Beş yıl sonra olacağın insan, tamamen bugün okuduğun kitaplara, izlediğin filmlere ve dizilere, zaman harcadığın insanlara, tükettiğin gıdalara ve alışkanlıklara bağlı." O beş yıl senin için geçmiş durumda. 2017-2021 arası senin altın çağın olacak diyebilirim. Ama sen henüz burada Dostoyevski'yi, Proust'ı, Musil'i, Unamuno'yu, Shakespeare'i, Cervantes'i vb. gibi büyük yazarları okumadın, onlarla tanışmadın, onların dünyalarına adımını atmadın. Ve ben de seninle tanışmadım, tanışmamıza daha iki yıl var, 2019da tanıyacağım seni. Hatta büyük ihtimal burayı yani 1000K'ı senin sayende tanımış bile olabilirim, çünkü ilk seni takibe başlamışım. Ve sen de yukarıda saymış olduğum büyük yazarların dünyasına artık ufaktan girmiş olacaksın. Şimdi, artık sen o büyük yazarların eserlerini kendine tanıtmaya adayacaksın. Sen bu büyük yazarların çoğunu nasıl Hakan bey sayesinde tanışmış isen, işte ben de senin sayende tanışacağım onlarla. Yıllardır yapmış olduğum büyük bir okuma listem var, ve beş yüzden fazla kitap var bu listede, senden de işte yukarıda saydığım bu edebiyatçıları kattım listeme... Bu bir nevi böyle Prometheus gibi, ateşi yani bilgiyi birbirimize taşıyamaya benziyor. Prometheus gibilerin ateşinin hiç sönmemesi, ateşlerinin büyüyerek yanması dileğiyle... Neyse, artık 2021 yılına dönmem gerek Oğuz. Hem dönmüş iken de, Dostoyevski'nin son iki eseri olan Delikanlı ve Karamazov Kardeşler kitaplarını sipariş veririm.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.