Sana neler yazayım ki, sen neşe içinde
yüzesin.
Ben neşeyi senden öğreneceğim. Hayat
ve felaketler beni o kadar gülmekten ve
neşeden uzaklaştırdı ki kendimi, senin
getirdiğin bu saadet dünyası içinde bile
şaşkınlıktan kurtaramıyorum.
O kadar talihin kahrına uğramışım ki,
hayatta
bana da mesut olmak nasip olabileceğine
inanamayacağım geliyor. Evde iki resmini
de
karşıma alarak saatlerce bakıyorum
ve saadet beni adeta sarhoş ediyor.
Sevinçten ağlamak istiyorum.
Ben son zamanlarda her şeyden ümidini
kesmiş, kendimi gülen, oynayan hayattan
ayırarak birkaç türlü kitabın arasına atmiş
buluyorum. Sen bu karanlık ömrümün
içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz
tutan ekinlerine can veren bir nisan
yağmuru gibi birdenbire geldin. Ben bu
kadar bol hayat ve saadet yağmuru altında
kendimi unutmuş gibiyim. Şimdi
ömrümün bir tek gayesi var: Bir gün evvel
sana kavuşmak, seni kollarımın arasına
almak; güzel, temiz yüzüne saatlerce
senelerce hiç doymadan bakmak. Ancak
o zaman tam neşeli, senin istediğin gibi
olabileceğim. Senden ayrı, senden uzak
bulunurken benden nasıl neşeli şeyler
istiyorsun?
Bana yaz. Sayfalarca mektuplar yaz.
Her şeyden, hayattan, insanlardan,
bahardan, kendinden bahset. Asil sen
bana neşe ver. Ben buna muhtacım. Seni
binlerce defa kucaklar, güzel
gözlerinden, dudaklarından öperim.
Sabahattin Ali"